Hollinger

Bu sene Tekirdağspor atılım yaptığı için Bölgesel Amatör Lig'e biraz fazla ilgi gösteriyorum sendikacı gibi. Takım iç saha bakımı nedeniyle deplasmanda 6, iç sahada 4 maç yaptı. Deplasmanlarda kazanamamıştık son haftaya kadar, şimdi toparlanıyoruz vs. derken bu hafta Tekirdağ'a grup lideri Edirnespor Gençlik geliyor. Onların son maç özetini buldum tesadüfen, izlerken Bağcılarspor'un formaları dikkatimi çekti. Yağmur nedeniyle iki takım da ikinci yarıya farklı formalarla çıkıyor. İlk yarı Barcelona formasıyla oynayan Bağcılarspor, ikinci yarı Arsenal formasına geçiş yapmış. Video da aşağıda:


Kıymık






Şunun maç sonu gerçekleştiğini düşünsenize. Miller'ın 8.9 saniyede 8 sayısının diyeti gibi olurdu.


Burada da Hill, kenara giderlerken "amına koydun maçın da, skorunun da" derken görülüyor.

Kilim


Yeni Knicks formaları, klasiğin hemen hemen her zaman güzel olduğuna dair en güzel örneklerden biri. Hele de önceki formalarına kıyasla, çok başka. Ama öyle bir detay eklemişler ki, hani "kreması" olmuş tam anlamıyla. Ki ilk bakışta da anlaşılmayabiliyor. Normalde omuzlardan koltukaltına devam edecek olan dış şeritler, bu kez aşağı doğru kıvrılmadan sonlandırılmış. Bunun özellikle klasik tasarımlı bir formada denenmesi büyük cesaret. Diğer türlü, her zamanki gibi o şeritler alttan geçip arkaya bağlansa, neredeyse ligde her takımın formasında gördüğümüz bir manzara olacaktı.


Drenaj


Valdes bu kaleci formasını daha önce de giymişti, fakat açık mavi şortla. Geçen Betis maçında koyu şort giyince, (bir) skandal (daha) bütün hatlarıyla ortaya çıktı. Koskoca Nike, belki de ürünlerine en çok ihtimam göstermesi gereken kulübe çalıntı forma giydiriyordu...


Valdes'in giydiği o forma, bu yılki All-Star'da Doğu takımının giydiği formanın tıpatıp aynısı. David Stern'ün yerinde olsam 1 milyar dolarlık dava açardım. NBA'in marka değeri, Barcelona'nınkinin 100, Nike'ın ise 10 katıdır. Hatta bu işe Adidas'ın da el atması gerektiğini düşünüyorum. Anlayacağınız birkaç güne çadır karışabilir. Zaten 21'i de yakl-


Ki mesele daha da eskiye dayanıyor. 2000'lerin başında benzer bir formayı (renkler ters sırada sadece) Bayern kullanmıştı kaleciler için. Nike çıkıp "biz Kahn'dakini görüp arakladık" derse biraz daha suç hafifler, ama All-Star'daki formaysa... bu iş AİHM'ye kadar gider.

Retro 247


El-Kol 5


Bu seri ite-kaka devam edecek herhalde. Bu kez spor harici olacak, ama abukluk baki. Fotoğraftaki abileri tanımayanlar çıkacaktır, o yüzden bir "liseliler bilmez" niteliği de var. 2 hafta önce falan tivitır'da muhabbeti geçmişti, o günden beri aklıma takılıp duruyorlar -Fritz selam. "90'lar" işte. Dipsiz kuyu. Pek fotoğrafları yok, 3-5 tane, biri de bu. Soldaki abi (adı Aytunç muydu, Ayberk miydi ne) o an hangi dürtüyle Amerika'larda West Coast'u çağrıştıran bu hareketi yaptı, büyük gizem. Şu objektifi görür görmez eli boş bırakmama alışkanlığı insanoğlunun geldiği en ilginç aşamalardan biri olsa gerek.

Yalnız soldan 2. sıradaki abinin, o zamanındaki popçu imajıyla alakası yok. Konfeksiyoncu falan oldu herhalde, hatta zorlasan emekli havası bile var. Faruk K zaten aralarında şu an en bilineni olduğundan, grup dönemindeki pısırıklık gitmiş, daha bir "anasının gözü". Sağdaki abi hala "bulduğumu götürürüm hacı" modunda, en soldakini zaten hala sağda-solda görüyoruz.

Keyman



Dime #6


-Kobe Bryant NBA tarihinde 30.000 sayıya ulaşan en genç ve beşinci oyuncu oldu. Videoda kariyerindeki milestone'lar gösterilmiş. Biraz ahlaksız. Aynı zamanda içeride Magic'e kaybettikleri maçtan sonra 
"I’ll kick everybody’s ass in this locker room if it doesn’t happen." diye açıklama yaptı. "Everybody" dese de kimden bahsettiği açık. Lakers o Magic maçından sonra oynadığı üç maçtan sadece birini kazanabildi. Şu anki durumları 9-11. Tesadüf?

-Madem ilk bölümü süper yıldızlara ayırdık: Lebron James. Ondan başka aynı sene içerisinde hem NBA MVP'si, hem finaller MVP'si, hem NBA şampiyonu, hem de Olimpiyat Altın Madalya sahibi tek bir oyuncu var: Michael Jordan. İşte süreç her ne kadar zorlu olursa olsun adınız Lebron James ise kaybedenden kazanana geçmek kolay oluyor. Hepsinden önemlisi ise Sports Illustrated tarafından Sportsman of the Year ödülünü kazanmak. “It’s very humbling. It was a long journey. Going through what I went through my first year here, making the transition from Cleveland and ultimately winning a championship, it makes it sweeter. It’s a challenge when everything you do or say can be used against you, the thing that’s helped me is that I’ve been watched and followed since I was 16 years old. They praise you and you make one mistake and they bring you down. They praise you again and then bring you down again so I’ve had a lot of hardships, but it all makes it sweeter in the end.” demiş ESPN'e. Saygım sonsuz ama bütün bu başarıları Cleveland'da kazansa, en azından orada çabalasa daha iyi olmaz mıydı? Konuyla alakalı bir yazı tabii ki Fritz başkandan.

-We Need to Talk About Kevin. Ne zamandır listemde olan bir film ama izlemek daha nasip olmadı. Alican Şengül kardeşimi de unutmadım, konuyla alakalı şu yazısı var. Benim bahsetmek istediğim Kevin ise Durant olan. Ligdeki 6. yılı ve şimdiden muazzam bir olgunluğa erişmiş durumda. Lige girdiğinde de çok potansiyelli bir süper yıldızdı ve inanılmaz bir skor gücü vardı ama sadece bu. Altıncı yılında ise bu ligde bir çok veteranın yaşamadığı kadar tecrübe yaşadı ve tam anlamıyla all-around bir süper star artık. %51.5 kariyerinin en iyi şut yüzdesi, %45.7 kariyerinin en iyi üçlük yüzdesi, %90.1 kariyerinin en iyi serbest atış yüzdesi. Yetmez. 8.6, 4.4, 1.5 ve 1.5 da sırasıyla ribaunt, asist, top çalma ve blok rakamları ve onlar da kariyerinin en yüksek rakamları. Bütün bunları maç başına 27.0 sayı atarak yapıyor ve Harden'ın gidişiyle kan kaybetmesi beklenen Oklahoma City Thunder'ı 16-4 ile Batı zirvesinde tutmayı başarıyor. "My game, I just want it to keep evolving. I've been more focused on being a better leader, and that's just getting everything I can out of everybody on the floor." ve her şeyin farkında.


-Pelikan deyince aklınıza kaç şey geliyor? Acayip gagalı bir kuş türü... Kırtasiye markası... Başka bulamadım. Gelecek seneden itibaren bu kelimenin çağrıştırdığı yegane şey New Orleans olacak. NFL takımı New Orleans Saints'in de sahibi olan Tom Benson, Hornets'i NBA yönetiminden satın aldığında bunu kendi kafasında kararlaştırmış bile ve geçtiğimiz hafta Benson'ın eşi durumu medyaya açıkladı. Gelecek sezondan itibaren New Orleans Pelicans olarak anılacaklar ve renkleri çok yüksek ihtimalle lacivert, kırmızı ve altın sarısı olacak. Tam New Orleans cümbüşüne yakışan renkler. Tabii Pelicans biraz alay konusu olacak bir isimmiş gibi geliyor başta ama ligdeki takımların isimlerini bir aklınıza getirsenize? Lakers, Bucks, Cavaliers, Nuggets, Pistons vs. Bunlara gülmememizin sebebi alışmış olmamız. Ama şöyle bir düşününce Jazz'den Pelicans'a uzanan nickname de halk için biraz hayal kırıklığı olsa gerek. Peki neden Pelicans? Şehrin bulunduğu Louisiana eyaletinin simgesi pelikan. Hatta Pelican State diye bahsediliyor eyaletten. Bu arada Charlotte taraftarları da heyecanla Hornets isminin boşa çıkmasını bekliyor. Onlar da önümüzdeki sezonlarda tekrar eski isimlerini alıp Charlotte Hornets olabilirler. Michael Jordan da buna sıcak baktığını belirtmiş.

-NFL demişken, bu sene ligin üzerinde resmen kara bulutlar var. Dallas Cowboys oyuncusu Josh Brent alkollü araba kullanırken kazaya karışmış ve bu kazada da yanında oturan takım arkadaşı Jerry Brown ölmüş. Bu yüzden de Brent tutuklanmış. Brent ve Brown Illinois'de beraber okumuşlar ve iyi bir arkadaşlarmış. Kazanın olduğu gece beraber bir partiye gitmişler ve parti sonrası olaylar gerçekleşmiş. Brent bu sene Cowboys'un bütün maçlarında oynarken hayatını kaybeden Brown ise antrenman kadrosunda bulunuyordu. Geçtiğimiz hafta ne olmuştu? Kansas City Chiefs oyuncusu Jovan Belcher, silahıyla önce kız arkadaşını öldürmüştü, sonra da kendi göğsüne ateş ederek intihar etmişti. Sıradışı.

-Lige dönelim. Geçtiğimiz perşembe TNT maçında sahasında Tim Duncan, Tony Parker, Manu Ginobili ve Danny Green'den yoksun Spurs'ü zar zor yenen Miami Heat bu hafta yine TNT maçında Carmelo'suz Knicks'e kaybetti ama ne kaybetmek. Büyük ihtimalle 44 üçlük denemesi bir NBA rekoru değildir ama kulağa çok freak geliyor. 91 şut denemesinin 44'ü üçlük dersem durum biraz daha extraordinary oluyor. 44 üçlüğün sadece 18'i isabetli ve böyle deyince rakamlar biraz normale dönmüş hissi uyandırıyor ama hayır bu .409 orana tekabül ediyor ve yine gayet yüksek bir yüzde. Sheed'in 0/6'sı olmasa bu yüzde yarının da üzerine çıkacak, korkutucu. Knicks, Heat'e bu sezon sahasındaki ilk mağlubiyeti tattırdı ama esas olay, bunun James-Wade-Bosh üçlüsünden bu yana Heat'in sahasında aldığı en ağır yenilgi olması. Geçen senenin 4 Nisan'ında Grizzlies'ten 15 yemişlerdi, bu sayı Knicks'le beraber 20'ye yükseldi: 112-92. Tekrarlıyorum, Carmelo Anthony yok. Tabii Anthony olmayınca hücumlar Felton'a ve iyi alan paylaşımına kaldı. Onlar da biraz iyi alan paylaştılar. Knicks ligin en çok üçlük deneyen ve isabet bulan takımı ama her zaman böyle gününde olmayacakları aşikar, ki hemen bir sonraki maçta Bulls karşısında 8/23'te kaldılar ve maçı da 93-85 kaybettiler.

-Bir de bu maçla alakalı bir istatistiğe daha değineceğim. Ligin en çok teknik faul yiyen takımı New York Knicks. Bu maçta da Jr. Smith teknik yedi ve sezon içinde yediği teknik faul rakamı üçe yükseldi. Jr.'ın bir de flagrant-1'i var. Knicks'te Melo 5 teknikle Cousins ile beraber ligin zirvesinde. Tabii ki Sheed 4 teknikle onları izliyor. Jr. 3 teknik, 1 flagrant-1 ve Tyson Chandler 1 teknik, 1 flagrant-1. Sheed ve teknik demişken, nasıl Kobe tüm zamanlar sayı sıralamasında basamakları birer birer geçiyorsa Sheed de aynı basamakları teknik faul sıralamasında aşıyor. 317 ile üçüncü sırada şu an. Önündeki isimler 329 ile Charles Barkley ve lider 332 ile Karl Malone. 16 teknik faul daha alırsa tüm zamanlarda ilk sıraya yerleşecek. Sheed'den bahsediyoruz. Alacaktır.


-76ers bir öyle bir böyle gidiyor ve istikrara kavuşmaları için Bynum'dan gelecek haber çok önemli. Bynum ise sezon başından beri kenardan maçları izliyor ve bu durumdan hoşnut gibi gözüküyor. Gelen son haberlere göre dizinden bir muayene daha olacakmış 20 Aralık'ta ancak geçenlerde şöyle bir yazı okudum ve nedense hiç garibime gitmedi. SLAM editörlerinden Tzvi Twersky, Bynum'ın eski bir takım arkadaşıyla iletişime geçmiş ve bu isimden Twersky'e gelen bir mesaj şöyle; "I do know that I’ve never met another player in the league who likes basketball less than Bynum.” ligin en iyi iki pivotundan biri, hatta bana göre sadece hücum baz alınırsa ilki ama basketbolu sevmiyor. Çok yazık. O eski takım arkadaşı da kesin Luke Walton'dır he.

-Kasım başlarında Grantland'de Hakeem Olajuwon ve Ralph Sampson'lı Houston Rockets'in hikayesi yayınlandı. Oyuncuların, rakip oyuncuların, koçların hatta hakemlerin ağzından. Efsanevi iki şampiyonluk öncesi dönem, Olajuwon'un ilk seneleri falan. İkiz kulelerin doğuşu, dağılışı, Celtics'e finalde kaybedilen sezon, uyuşturucu skandalıyla dağılan takım, Sampson'ın takası vesaire. Franchise'ın ne zorluklar yaşayıp da iki şampiyonluğa ulaştığını birinci ağızlardan okuyoruz. Belgesel tadında. Ben bir haftada falan anca bitirebildim sindire sindire ama şiddetle tavsiye: TIK!

-"Doesn't he look like Doc Brown from 'Back to the Future'?" Robert Sacre. Mitch Kupchak'ten bahsediyor... İyi haftalar efendim :(

Cow




Madem öyle, seneye de bu tasarımın kırmızı renk versiyonunu kullansınlar. Hatta, en ufak etkiye sahip renkleri olan sarı bile düşünülebilir belki.

Geç edit: Yapıldı bile. Yaptılar. Biliyorsunuz.