Almanya'da Sezon Erken Açıldı


Adolf Dassler'in ligi Bundesliga'da, son haftaya bazı Adidas takımları gelecek sezon giyecekleri Home formaları ile sahaya çıktılar. Rusya ligi bir kaç hafta önce başlamıştı ve yeni sezon Adidas formalarını az çok orada görme imkanımız olmuştu. Almanlar da sezon bitimine 2 hafta kala yeni formalarını görücüye çıkarttılar. Adolf'un takımı Bayern, Hamburg ve Schalke 04 yeni sezon formaları ile çıkan 3 Adidas takımı. Gayet güzel bir oran. Darısı bizim başımıza diyelim.


Zener


Ben daha az sanıyordum, 5 sene olmuş bu serinin ilk cildi çıkalı. Geçenlerde hem yeni baskısını yaptılar, hem de serinin diğer 2 cildini piyasaya saldılar. O sırada da ben Idefix'ten bir şeyler alacaktım, hop attım sepete. Aradan çıkmış oldu.
Bir de, ilk cildin kapağı yukardaki şekilde. Yeni baskıda daha farklı. Ablanın kafası daha açıkta.

İlk cilt çıktığında merak ediyordum herhangi bir kitabıyla bağlantılı mı acaba konu diye. Öyleymiş ve pek de güzel olmuş. Tabii bu ufaktan spoiler oldu ciltleri alacaklar için ama, en azından hangi kitap olduğunu çaktırmadık, kızmayın hacı. Ben sevdim valla, tavsiye edilir. Başka böyle projesi var mı acaba Grange abinin.

Güzel Formalar 58-59



Bu sezonun Espanyol away formaları. Gayet iyiler.

Antenman Forması



Inter'in kalecileri bazı maçlarda Nike'ın antrenman ürünlerini giyiyorlar. Nike, sponsoru olan takımlarında, antrenmanlarda veya maç öncesinde ısınmak için kullanılmak üzere, sezon başı hazırlamıştı bu formalardan. Ancak Inter tarafından maçlarda da kullanılıyorlar. Zor resim buldum, ancak buldum.



Bu mavi formalar ile aynı tasarıma sahip kalecilerin giydiği sarı antrenman formaları. Görüldüğü üzere yedek kulübesinde ve antrenmanlarda kullanılıyor bu formalar. Hani Kasımpaşa yapsa yadırgamayız belki ama, Inter'de böyle bir olay olunca bana garip geldi. Yani istese Julio, Nike'dan 38 tane özel forma sipariş edebilir. Nereden anladım derseniz, bu antrenman formalarını daha önce Manchester'da görmüştüm, sonra Inter'de de mavisini gördüğümü hatırladım, sonra Inter'in maçında kaleciye zoom yaptıklarında, kolun yanındaki Nike logosunu görünce kesinleşti kafamda. Aşağıdaki logo var kalecinin kolunda. Nike bunu maç formalarında kullanmaz, hadi kullansa da kolda kullanmaz. Olmadı Inter...

Beyaz Daha Güzel


Kırmızı formamız da tanıtılmış. Yapılacak olan ilk maçımızda da bu forma giyilecekmiş. Beyaz çıktığı zaman da söylemiştim; Eğer kupaya katılabilseydik, İngiltere ile birlikte en sansasyonel formalara sahip takım olacaktık. Yabancı forumları okuyorum, yabancı insanların yaptığı yorumları okuyorum. Herifler formada bir logo arıyor, kimisi de göğüs ortasında bayrak olmasına anlam veremiyor. Gerçekten çağına göre oldukça retro 2 forma yaptık, adeta bu modern zamana ve tek tip Milli Formalara meydan okuyan 2 forma... Açıkçası ben de bu tasarımın FIFA'dan dönebileceğini düşünüyordum. Tabi yabancılar tarihimizi bilmedikleri için şaşırıyorlar bu formaları görünce.


Ancak Kırmızı formamız beyaza göre bence biraz daha vasat, fakat sebebi tasarımı değil. Sonuçta beyaz formanın aynısı, onu vasat yapan kırmızı rengin çokluğu. Ben her zaman Milli Takıma beyaz formayı daha çok yakıştırmışımdır. Ancak kırmızı formamız Home formamız olacakmış ve çoğunlukla o giyilecek demek ki. Her ne olursa olsun çok güzel 2 formaya sahibiz, bir turnuvamız eksik.

Cuban Başgaaan


Mark Cuban için çok üzülüyorum. Şimdi takımın elenir, sorun yok da, bu amına kodumun Kübalısı her maç kenarda. Herifin yıkılışını görüyorsun, olmuyor.
Koca ligde 2 tane rekabetimizin olduğu takım var, birini geçtik, diğeriyle de şimdi oynayacağız. Suns ile olanı daha sıkı tabii. Zamanında işin içine kan girmişliği de var. Bu seride de çok sert ve gergin hadiseler olabilir. Bakalım. Bu sezondan önce 2 sene boyunca Shaq sebepli olarak daha normal oynamaya çalışan Suns, şöyle bi' tökezledi. Ama Gentry baktı, bu adamlar, başlarında da Nash varken, efendi gibi basketbol oynayamaz. Hop, eski düzen. Ve de biliyorsunuz, bunlar normal sezonda at koştururken (tam manasıyla ama ha), post-season'da işler değişiyor. Bu adamlarla 2005'den beri 4. eşleşmemiz. Hepsinde çaktık söylemesi ayıp, bunda da çakacağız-umarım.
Nah şu yazıdaki tahminlerim çıktı az-çok. Diğer taraftan da, istediğim ve beklediğim gibi Suns geldi. Güzel. 2. tur bile bize iyi gelir demiştim, şimdi buradayız. Ve de bu turu geçme şansımız da oldukça fazla. Ev sahibi avantajı onlar da bir de ha. Harika.

Bir de ilke imza atmışız hacı. İlk tur serileri 7 maç üstünden oynanmaya başladığından beri, ilk kez 7. sıradan gelen bir takım seri kazanmış. Sikerler. Tabii bunda Batı'da çok fazla güçlü takım olmasından sebep, iyi takımların da alt sıralardan play-off'a giriyor olmasının büyük payı var.

Benim için bundan sonraki her bir galibiyet bile ekstradır. Aslında durum iyiyken, Suns'ı da geçip, Batı finalinde de, bazen hiç beklenmedik şekilde salaklaşabilen Lakers'tan 08 Batı Finali'nin intikamını alıp bir final daha görmek var da... olur mu acep.

Rahatsız


Tamam siz nefret ede durun da. Şu resme bakın abi. Daha komiği var mı yahu ? Inter'in bütün maçları boyunca bir kamera mutlaka sadece bu adamı çekmeli ve her hafta 1 bölümü dizi olarak oynatılmalı. Surat ifadesine bak hacı...

Resim Kaynak: Diverse Prospettive

(T)aciz

Bu taciz/tecavüz olayları çok sinir bozuyor evet. Ama daha sinir bozucusu da, insanların ve de medyanın buna şaşırması. Bu konuda Akşam yazarı Atılgan Bayar da yazmış bugün. Bu olanlara şaşırmak demek, yaşadığın ülkeyi tanımamak demektir. Etrafında olan bitenle ilgilenmiyorsun, veya haberin yok demektir. Evet, bu tip şeyleri aklımızda çok tutmak istemiyoruz. Neden, çünkü moral bozuyor. Yakınlardan birinin başına gelse bile, insan hemen gömmek istiyor zihninin derinliğine.

Birkaç sene önce bizim burdayız işte. Ben ve 2 arkadaş, sahilde oturuyoruz. Sabahlamıştık sanırım. Laf lafa yol veriyor, konudan konuya hop-zıp. Nerden geldiyse bu taciz meselesine geldi konu. O bahsetti bu bahsetti, ben anlattım derken, bilanço şu: Üçümüzün de o gün itibariyle sevgilisi/kız arkadaşı olan kişiler taciz veya tecavüze maruz kalmıştı. "Hassiktir" diye kalakaldık. 3 kişi lan, oran yüzde yüz. O günden beri bu işlere daha farklı bakarım. Göründüğünden daha sık olduğuna kendimi inandırmaya çalışırım-çünkü öyle. Ama "görünürde" hiç öyle değil. Ulan bu ülkenin doğusunda tecavüze uğrayan kız öldürülüyor ya da tecavüz eden ibneyle evlendiriliyor. Böyle şeylerin duyulduğu ortamda tabii ki "olmuyor" gibi algılanır. Ne olacaktı ya.

Memlekette cinsel kültür yerlerde sürünüyor. En temel şeyleri arkadaş ortamında öğreniyorsun. Öğrendiğin şeyler de yapılan küfür ve esprilerle içiçe gidiyor. Nasıl ciddi şekilde özümseyebilirsin ki sen bu işi? Ben liseye başladığımdaydı sanırım, cinsel eğitim dersi mi ne koymuşlardı-şimdi var mı lan? Daha ilk cümle, hoca "meni" mi ne dedi, kahkaha koptu milletten... Dakka 1 gol 1 amına koyym. Onu bırak, o yaşa gelmiş herif, olabilecek her şeyi öğrenmiş. Ama nasıl öğrenmiş. Sen sonradan "çocuk şöyle olur" yok "gusül abdesti almak gerekir" dersen ne işe yarar abi.
İkili ilişkiler desen, eğer çok dışa dönük ve piç değilsen, cinsel doyuma ulaşman çok zor. Ki böyle olan adam da, işin suyunu çıkarıyor. Yapamayan, çekinen, beceremeyecek olan ise, artık bastırdıkça bastırıyor cinsel isteği. Ondan sonra da cesareti olan gidip birine saldırıyor-artık hangi masum, suçsuz kızcağıza denk gelirse. Olmayan da yallah 31'e. Kimi orospu çocuğu da, üniversite ortamlarından yararlanıp, hafiften kafası güzel olan kıza çöküyor. Ne ala amına koyym.

Bu sezonun başları gibiydi. İşte diziler başlamış filan. Hanımın Çiftliği'ne bazı dayak sahneleri olmuştu, bilen bilir. Bunun üstüne de medyada salak-saçma tartışmalar çıkmıştı. İşte böyle sahneler televizyonda olmalı mı falan-olmamalı amına koyym, hep güzel şeyler olsun değil mi, hayatın tek yüzü anlatılsın. O ara bir gazetede okumuştum sanırım. Malum, bizim "sanat dünyası"nda çok Adana kökenli var. Sormuşlar birkaçına, cevaplar şu paralelde hep:Adana insanı böyle şey yapmaz. Adanalı insanlar hep kibardır. Şöyle harikadır, böyle şükeladır.
...
Şimdi tamam. Adanalılar öyledir, eyvallah. İstanbullu desen, zaten koca İstanbul. İzmir, modern şehir, tamamdır. Ankara başkent halihazırda. Orda olmaz öyle şey. Bursa-Eskişehir, sanayi filan var oralarda. Geç oraları da. Sinop'ta olmaz, Antalya'da olmaz, Balıkesir'de olmaz, Artvin'de olmaz. E o zaman AMINA KODUMUN ÇOCUKLARI, bu ülkede karısını döven, çocuğunu döven, baldızına sarkan, kızına tecavüz eden orospu çocukları nereli? Ne kadar güzel lan. Herkes kendi ilini-ilçesini, doğduğu yeri kayırsın, oh bitti.

Aynı şekilde, 2-3 gün önce bu tecavüz vakaları ortaya çıkmış. Kanal D'de canlı yayın, Siirt'tendi sanırım. Arkadaşla izliyoruz. Kendisine 786 yıllık gazeteci diyen, ama berbat konuşan bir adam, o anda ekranda. O da aynı yere geldi:Siirtliler böyle insanlar değillerdir... Yav dayı, bütün şehir biliyormuş mevzuyu, saklamış, bir sene mi ne geçmiş, sen neden bahsediyorsun ya. Doğu'yu biliyoruz az çok o konularda çok şükür.
Ama bu kendi memleketini aklama çabası çok çocukça be abi. Hallere bak ya.

Son olarak, 2. paragrafta bahsettiğim türden böyle bildikleri olan okurlarımız varsa ("okurlarımız" ne lan, gazete miyiz biz) yorum kısmında bahsetmelerini istiyorum-isim filan önemsiz. Bu tip konuların konuşulması iyidir, farkındalığı sağlar. Akıldan çıkmamasını sağlar. Vicdanı dürter. Hesaplaşırsın. İyi gelir.

Kampos


Ne güzel maçtı değil mi hacı? İşte yeni çağın futbolu bu. Makyavelist olacaksın. Pragmatist. Biraz da Narsist. Tamamdır.
Tonla futbol yorumcusu var ortalıkta, ama en güzel yorumu Stevey abimiz yapmış. Link vermeyeyim. Hemen şuraya iliştirivereyim. Yim. Son tweet'i kendisinin.

"Inter's XI for final:Butt, Yashin, Banks, Zoff, Maier, Tomaszewki, Zubizarreta, Schmeichel, Clemens, Higuita, Chilavert."

Orospu Çocuğu

Maçtan sonraki hareketlerinden sonra bu dünyada benim için Jose Mourinho'dan büyük orospu çocuğu yoktur. Tuncay'ı bile geçti amınakoyym. Yuh amınakoyym. Hakemi de sikeyim
seni de sikeyim.

Madrid'e Hoşgeldin


Uzun bir süre burada kalman dileği ile ...

Wizkit



Bu "benzer kişiler" geyiğine ben de girmeyi düşündüm önce ama, sonra baktım bunu yapmayan blog yok amına koyym, vazgeçtim. Zaten bulacağın şeyleri herifler yapmış şimdiden. Arada buluyorum ben de ama, niyeyse koymuyorum. Bu sefer koyayım. Pek farkedilmemiş bi'şey sanki.


De, şöyle bi'şey var. Bu adamlar benziyor ama, "aha bak birbirinin aynı" denecek 2 fotolarını bulamadım. O kadar da bakındım. Artık gerisi merak edene kalıyor. İkisini de izleyin abi siz bi', anlarsınız. Zaten bu Harden'a gıcığım niyeyse.

Nerden Nereye 18





Barcelona sonrası gidecekleri Katar kulübü bile belli bunların. O derece.

2.5 sene sonra editi: Yukarıda Katar filan demişiz ama, orası olmasa da yine "o kafada" bir kulübe gittiler. Bir de oralara inerler belki, beşlerler.



6 sene sonra editi: Fotoları tematik şekilde yenileyeyim dedim. O arada Paris'te 4 sezon beraber oynadılar; bir takımda birlikte geçirdikleri en uzun süre. Sonrası malum: İbra, United'a gitti. Maxwell hâlâ Paris'te. Yukardaki Katar tahminim hâlâ saklı, bakalım. Bir de şunu ekleyeyim, bu ikiliyle ilgili.

Manchester United 2010-2011


Resmi tanıtım yapılmadı henüz, ancak fotoğraflar önceden sızdı. Bu konuda İngiltere'yi kimse tutamıyor, biz onların yanında çok iyi saklıyoruz formaları, ya da pek sallamadığımızdan, böyle bir örgütümüz de yok.

Manchester United'ın gelecek sezon giyeceği 2 forma yıkarıdaki gibi. Her 2 forma da fazla nostaljik olmuş. Eskiye gönderme yapan formaları severim, ancak bunlar biraz abartmışlar. Özellikle beyaz formaları, 90'larda kullanılan çılgın tasarımları hatırlatıyor. Manchester United o dönemde bu tarz tasarımlar pek yapmadı 1-2 tasarım harici, demek ki içlerinde kalmış, sene olmuş 2010. Bana biraz modası geçmiş gibi geldi.

Beyaz formadan devam edeyim. Her zaman ki gibi tarihte bu kombinasyonu çok sık kullanmış Manchester United. Beyaz ile siyahı yakın zamanda kombine etmişti hatırlarsınız. 90'lar ve çok daha öncesinde ise beyaz ağırlıklı formaya siyah ve kırmızı renkleri birlikte detay olarak işliyordu Manchester. Birkaç sene ara verdikleri bu renk kombinasyonunu geri getirmişler gelecek sezonda. Muhteşem tabi bunlar, bize ise sadece özenmek kalıyor. Aşağıdaki forma gelecek sezon forması ile aynı kombinasyona sahip formalardan en bilineni. Daha böyle çok olduğunu da hatırlatayım.

97-99

Kırmızı formaya da çok az değineyim. Manchester United'ın home formasını düz kırmızı diye biliriz. Ancak her sezon o kırmızıyı dönüşümlü olarak siyah veya beyaz detaylarla işlerler. Sadece 2000'li yıllara bakacak olursak; 2002-2004 arası siyah detaylı kırmızı forma yaptılar. 2004 ile 2009 arası beyaz detaylı kırmızı formaları vardı. Bu sene bildiğiniz gibi siyah detaylı formaları vardı ve seneye gördüğümüz üzere beyaz detaylı forma yapmışlar. Bir siyah bir beyaz olarak, Home formalarına işledikleri detayları bile periyodik hale getirmişler ve dönüşümlü olarak kullanıyorlar. Benim neden bu kadar hayran olduğumu siz de anlıyorsunuzdur yavaş yavaş.

Kay

Memleket futbol ortamında forma işleri genelde boktandır ama, güzel işaretler de olabiliyor.




Yukarıdan aşağı Kayserispor'un evvelki sezonki, geçen sezonki ve bu sezonki home formalarını görüyorsunuz. Geçen sezon bir dönem Sivas da bu tip bir kombinasyon denemişti;orta resimdeki çubuklunun kırmız-beyazı, altına siyah şort. Şık da olmuştu. Kayseri bunu, eğer yanılmıyorsam, son 4 sezondur deniyor-o değilse de son 5 sezonda 4 kez olur. Son 3 resimden eminim ama, en üstteki zaten 06-07 değilse bile, 05-06. Çünkü şu 04-05 sezonunda belki de şampiyonluğun elden gittiği Gs-Kayseri maçında Gökhan Ünal ilk patlamasını yaparken, üstlerinde beyaz Puma formalar vardı. O kesin. O kalıbın da -en üst resim- ilk kez 03-04 sezonunda ortaya çıktığını hatırlatalım, Real bundan giymişti hatta.
Her çubuklu giydiklerinde siyah şort olmuyor, ama çoğunlukla siyah şort oluyor. O kadar da olur.

Bizim gerçek parçalımızda formadan farklı renk şort kullanımı var ama, bir türlü sürekli hale getiremediğimizden, sayamayız. Kayseri bu olayı halletmiş gibi. Orta düzey bir Tsl takımı için, bu harika.

Ayrıca bir nokta daha var. Ki bu başlı başına bir yazı konusu. Kayserispor, bazı takımların hiç kullanmadığı away forma ve 3rd formaları, gereğinden fazla giyiyor. Bu away formalar ve gittikçe oturan home forma hususları, sevindirici gelişmeler.

Güzel İkili 10


"İkili" olarak çok da icraatleri yok ama, olsun. Teker teker ele alırsan, üf.

Kaçıl Kaçıl


Sezon 02-03. Dışarda Lazio'yla oynuyorlar. 1-3 gerideydiler sanırım. Uzaktan bi' gol atıyor Emre, aşırtmaydı bu resimdeki herhalde. Bir golü daha vardı sonra. Bi' dakka...
Evet, hepsini doğru hatırlamışım, ekşi'den baktım. Hafızamı tebrik ederek devam ediyorum.
Durumu 2-3 yapmışsın, süper gol atmışsın. Lan geri yürüyüp oyunu başlatsana. Golü attığın yer kaleye 56 metre, onu alıp gelecek, havasını atacak. Taa o zamandan bir gariplikler. Zaten resme adam gibi bakılınca gudiklik anlaşılıyor. Hernan'a bak, bir de bizimkine amına koyym. Bi' giderli olmalar filan...

Demin bakarken gördüm, o maç sonrası Zanetti övmüş bunu, şöyle böyle diye. Şimdiki hallerini görse herhalde "sıfatını sikiym" der.

Kafası Atmış


Dick Advocaat Belçika Milli Takımı'ndan sürpriz şekilde istifa ettikten sonra, sezon ortası postalanan Koeman'ın yerine geldiği AZ'den de, 4-5 ay geçtikten sonra istifa etmiş. Delirdi herhalde Dick. Ya da Rusya felaket bir para verecek bu adama.

150 Çarşıans



This is Beşiktaş

Yine Olmadı


Bu sene, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde, eski takımları ile mücadele etmek zorunda kalan dev isimlerin senesi oldu. Kaka, Zlatan, Eto'o, Beckham, Henry, Mourinho, Ancelotti gibi isimler efsane oldukları kulüplere karşı bu kez rakip olarak mücadele verdiler. Bu açıdan da ilginç tesadüfler barındıran bir şampiyonaydı bu sezonki ŞL.

Geçen sene Şampiyonlar Ligi'nde aynı grupta yer alan Atletico Madrid ve Liverpool'un birlikte yapacağı 2 maçta da en önemli konu Torres'ti. Bu adamın Vicente Calderon'a çıkacağı maçı sabırsızlıkla beklemiştim. Henüz Arda'dan bile gençken o takımın bayrak adamı ve kaptanı olmuştu, ben o takımın Raul'u olacak gözüyle bakarken, oldukça güzel bir paraya Liverpool'a gitmişti. Çok şaşırmıştım zamanında, beklemediğim bir olaydı. Her neyse; bakalım tribünlerin tepkisi ne olacak, o nasıl oynayacak, gol atarsa sevinecek mi vs... diye düşünürken gidememişti Vicente Calderon'a.

Bugün yine bu 2 takım Vicente Calderon'da karşılacaklar ve yine Torres yok. Doğduğu takımın sahasında rakip olarak oynamak bir türlü nasip olamadı şu adama. Muhteşem bir futbolcu olmasına rağmen çok fazla sakatlanan ve takımını sezon içinde oldukça yalnız bırakan bir adam. Sakatlandımı da ay veya aylar süren sakatlıklar oluyor. Yine de o tip futbolcular arasında rahatlıkla ilk 5'e girer.

Resim, bu sezon başı oynanan bir hazırlık maçından. Stad yine Anfield.

Görevimiz Tehlike


Gazetelerin spor sayfalarını pek okumam, gidip sadece spor gazetesi olanlarını ise hiç almam. Anca okunacak birşey kalmadıysa ana gazetede, arka sayfasına kadar gelmişsem okurum. Ben spor olayını bloglardan çok daha iyi aldığımı düşünüyorum. Her neyse blog alemine yalakalıktan sonra konuya geleyim. Bugün NTV Spor'da Spor Servisi'nde bir haber paylaştılar, onlar paylaştıktan sonra gidip o gazetenin sitesine girdim ve bir de ben okudum. Gazete ne derseniz tabi ki Fanatik. Kısaca olayı yazayım;

Beşiktaş Brezilya'ya dönen Robinho'ya teklif götürmüş. Bir zamanlar Beşiktaş forması giyen Zago aracılığı ile Robinho'ya teklif iletilmiş. Robinho da BJK'nın başında hangi teknik direktör var diye sormuş. Muhtemelen Zago cevaplamış bu soruyu ve Mustafa Denizli demiş. Robinho da; benim hocalarla aram pek iyi olmaz ,anlaşabileceğim bir hocanız olsaydı gelirdim demiş. Sonra da "bak Zagocum söyle Beşiktaşlı yöneticilere, ben Schuster'i çok severim, aramız iyi, siz en iyisi onu alın o zaman gelirim" demiş. Zagocum da bu isteği Beşiktaşlı yöneticilere iletmiş. Sanki ayakkabı siparişi vermiş gibi de yöneticiler hemen, "tamam eyvallah Robi, lafı mı olur" deyip Almanya'ya gitmişler. Schuster ile görüşmüşler, tamam demiş o da, imzayı atacakmış yani. Bu sırada takımda bulunan Mustafa Denizli, olaylardan bir haber tabi. Ancak Erdal Keser olayı nereden öğrendiyse (Zago ile konuşmuş olabilir) hemen Denizli'ye ispiyonlamış BJKlı yöneticileri. Denizli de zeki tabi, olayı öğrenmiş, ancak yöneticilere çaktırmamış. Bu arada BJKlı yöneticiler de çakılmasın vaziyet diye Almanya'ya Kuranyi için gidiyoruz diye habercilere haber sızdırmışlar. Yani son 1 haftada yükselen Kuranyi sesleri aslında taktikmiş. Heh Denizli çaktırmamış demiştik. Tam bunlar imzayı attıracakken Denizli Demirören'i aramış ve "hadi canım çekti imzalamak istiyorum şimdi" demiş. Gidip bana söylemeden iş yapıyorsunuz falan dememiş yani, çaktırmamış. BJKlı yöneticiler ne olduğunu şaşırmış, "hayır başkan salla Denizli'yi Brezilya'dan sipariş var demişler" ancak Denizli'yi kıramayan başkan dönmüş İstanbul'a.

Abi Fanatik yazarları ne içiyorsa, ne yiyorlarsa hepimiz bence aynı şeyleri yememiz, içmemiz lazım. Heriflerdeki yaratıcılığa, senaryolara bak abi. Yemin ederim bıraksalar gazeteciliği, senarist olsalar "The Oscar goes to Turkey" olur 2 senede. Son zamanlarda duyduğum en komik haber. Böyle Macerayı Görevimiz Tehlike serisinde görmemiştim. Belki Macgyver ile kapışabilir bu senaryo.

Haberin tamamı için buraya

Bayern Home Serisi


Maçın ardından sıcak sıcak yazayım. Yukarıdaki resmi büyütüp incelersiniz, Bayern'in home forma tutarsızlığını göreceksiniz. 93 yılından başlattım, çünkü o seneden önce kuruluşa kadar, birkaç sezon çubuklu forma yapmalarına rağmen, genelde düz kırmızı formaları (ufak beyaz detaylı) vardı. Ancak 93 yılında armalarındaki bir diğer renk olan koyu lacivert'i kattılar Home formalarına.

Aslında biri çıkıp Bayern'e; "Abi sizin 3 ana renginiz var, neden 3'ünü kullanmıyorsunuz Home formanızda" diyebilir. Çünkü, ya kırmızı beyaz, ya da kırmızı laciverti kullanıyorlar ana renk olarak Homelarında. Yani bir Atletico mevzusu yok bu adamlarda, 3'ünü aynı anda kullanmıyorlar. Aslında dedim ya, koyu lacivert sonradan katılmış aralarına, armasında olmasına rağmen onu kullanacak diye bir kural yok (BKZ: FB kırmızı renk). Tarihlerinde de genelde düz kırmızı olmak üzere, kırmızı ve beyazı öne çıkartmış. Yani aslında lacivert Home renk değil. Ancak 93'ten sonra bazı senelerde 2. home rengi olan beyazı biraz dışlamışlar ve o beyazın yerine üvey home olan laciverti koymuşlar. Hele 97-99 formasında, 2 ana home renkten bile vazgeçmiş, lacivert ağırlıklı bir home yapmış.

Renkleri geçtikten sonra tasarımlara gelelim. Galatasaray'ın home forması nedir ? Parçalı, Fenerbahçe'nin nedir ? Çubuklu. Barcelona'nın nedir ? Çubuklu. Real Madrid'in nedir ?. Düz beyaz. Peki Bayern'in nedir ? Ne bileyim. Son 20 seneyi saymazsak, aslında belli. Bayern'in 90'ların başı ve kuruluşuna kadar giden dönemde, esas home tasarımı düz kırmızı. Bazı senelerde kırmızı beyaz çubuklu forma da giymişler. Yani şöyle bakınca; düz kırmızı, yaka-kol ucu gibi detayları beyaz olan ve kırmızı beyaz çubuklu olmak üzere, 2 tasarım home tasarımı diyebiliriz. Ancak 92'den süre gelen bir saçmalama var Bayern'de. Arsenal tarzı (kol ve gövde ayrı renkler), enine çubuklu, boyuna çubuklu, düz kırmızı, Eski Adidas 3 çizgi stili, lacivert kırmızı çubuklu (en abesi bu herhalde), düz lacivert ortadan kırmızı bant geçen... Ne ararsan var yani. Büyük bir takımın bu kadar forma şeklini home formasında kullanması çok ilginç bir durum. Sadece tasarım şekli değil, renk kullanımı da oldukça saçma. 95-97'de giyilen kırmızı-lacivert çubuklu forma ne alaka mesela. O formaya lacivert yerine beyaz renk koysanız, alın size esas home. Yani hem renk, hem de forma şekli olarak son dönemde ilginç home formalara imza attı. Seneye bilmem kaç yılındaki formalarının anısına çubuklu forma giyecekler. Bu homeları görünce nihayet çubuklu giymeyi akıl etmişler dedim (tabi boyuna çubuklu ve kırmızı-beyaz). He bir de arada CL yazan formalar var. O 2 forma sadece CL maçlarında giyilmiş, ligde kullanılmamış. Anlayacağınız Avrupa'ya esas home formalarını göstermekte daha meraklıymış Alman devi.

Artiz Ne Arar La Pazarda


Dayı Yorgun


Patlayan yanardağın kurbanları sadece ŞL'ciler değil. UEFA Avrupa Ligi'nde deplasmana gitmek zorunda kalanlar da nasibini aldı bu kül bulutundan. Liverpool, Atletico ile oynayacağı maç için otobüs yerine treni tercih etmiş. Gerrard dayının surat ifadesi ve iki büklüm oturuşu herşeyi anlatıyor. Geçen sene Lampard rahatsız koltukları olan uçakta gittiği için sakatlanmıştı. Takımların otobüslerindeki koltuklar bu tip olaylarla karşılaşılmasın diye fazla rahat ve geniştir. Barcelona ve Lyon kendi otobüsleri ile gittikleri ve rahat koltuklarda takıldıkları için belki de bir sakatlık çıkmadı. Liverpool ise tarifeli bir tren ile gidiyor (kendi trenleri yok heralde). Bu trenin koltukları acaba futbolcuları ne kadar etkileyecek ? Ama oraya da otobüsle gidilmezdi be.

Altın-Gümüş



Biri bize anlatsın aga. Barça'daki altın, Manutd'deki gümüş. Aklıma tek gelen, Barcelona'nın "her şey"i almasından sebep, altın renk olanı formaya kondurması. Başka ne olabilir ki acep.
Bilen arkadaşlar veya abiler, bi' yardım etsin de.

Esas Şimdi Patladı


Avrupa'da yapılacak olan bütün siyasi zirveler iptal. İş adamlarının belki de milyarlarca dolarları bulacak olan yatırımlar için yapacakları dev toplantılar iptal. Ülke liderlerinin gezileri, iş görüşmeleri iptal. Şuan dünyada belkide futboldan çok daha önemli (kimine göre önemsiz) olan bir ton zirve, toplantı, buluşma vs... iptal... Ancak Uefa maçları iptal etmedi. Neredeyse 1 gün boyunca yolda olan Barcelona; çok zorlandığı, hatta çıkamadığı Espanyol derbisinden sonra, yorgun argın otobüse binip, Barcelona'dan Milano'ya geldi. 1000 km'lik otobüs yolculuğu... Ne kadar belli etmeselerde, bunlar da insan. O zor maçın yorgunluğu üstüne saatlerce otobüste yorgunluk... Ben o halde mutfağa su almaya gidemem, adamlar İnter gibi bir takıma karşı mücadele ettiler. Sonucun bu olması bence kaçınılmazdı. Ancak takım Barcelona olunca, maç öncesi 2 kere düşünmem gerekti. Tahminim yine de beraberlikti, ancak Barcelona çok doğal şekilde yenildi. Nou Camp'ta 2-0 çok mu zor ? Hayır değil. Bu skora rağmen, her zaman ki gibi tur favorim Barcelona. Yarın aynı şeyleri Lyon yaşayacak. Geçen sene ve ondan önceki senelerde bu çeyrek-yarı final maçları aynı gün oynanırdı. Bu sene yeni gelen kurala göre, her gün tek maç oynanacak, 4 maç 2 haftaya yayılacaktı. Ancak bu ekstrem durumda bile UEFA sadece bu turluk yeni sisteminden vazgeçmedi ve de bu maçı oynattı.

Şimdi esas Pep'in açıklamaları dinlemek lazım. Onu tanırız, tabi ki bu konudan bahsetmez. He bahsetse de yerden göğe haklı. Bir de düşünün bizim ülkemizde böyle bir ekstrem durum olsa ve TFF o maçı ertelemese, ne kıyamet kopardı değil mi ?

Dayak


Bu fotoğrafı nasıl yorumlarsınız bilemiyorum. Bir kaptana yakışmadığını söyleyebilirsiniz, herkes kavga edebilir insanlık hali diyebilirsiniz. Bu adam Arda olmasaydı belki bu kadar konuşulmazdı, taktık bu adama diyebilirsiniz. Ne derseniz deyin. Ben şunu söylemek istiyorum; eğer aynı takımdan ve de aynı zamanda arkadaşın olan bir adama yumruk atıp dudağını patlatabiliyorsan (ki bir şeyin patlamasına bile gerek yok, elin kalkması yeter) psikolojik bir problemin var demektir. İnsan arkadaşına nasıl vurabilir abi. Hem de aynı amaç uğruna ter döken bir arkadaşına. Nedir abi derdiniz ?

Nerdesin Be Birader ?


Özledik be adamım. Real sen yokken de güzel oynuyor, kazanıyor vs... Ama seni izlemek beni mutlu ediyor. Ne problemin var hacı. Dön artık...

Not: Bu resmi forma için koydum. Eşine az rastlanır bir Milan kombinasyonu.

Kös

Şu ufak yazıya girmeden değinelim, gerçi gören Aceto'dan görmüştür de, yarın bu maçı Star yine canlı vermiyor. Ayaklanma çıkmasını bekliyorum ben.

Hemen kısaca yazmak istiyorum.Ekşisözlük'te olsun, bazı başka platformlarda olsun, bazı bloglarda olsun, şu iddiayı okuyorum:Inter Barcelona'yı eleyecek. Hatta daha da ileri gidip, "Inter bu sezon Ş. Ligi'ni alacak". Hadi ikinciyi siktir et.
Şimdi tamam, "alamaz" diyen yok. Zaten 4 takım kalmış şurda. Oynayacağı da maksimum 3 maç var. Hepsinde deli gibi kapansa, bir tane bala gol bulsa, veya başka yollarla kupayı kazanma ihtimali var, tamam. Fakat, görünüşe bakınca, nasıl olup da bir futbolsever, bu Inter'in, bu Barcelona'yı eleyeceğini iddia eder? Beyni yerinde midir bunu diyebilenin? Yine söylüyorum, tabii ki eleme ihtimali var, nasıl "yok" deriz. Ama bu seri başlamadan önce, "Inter geçer" demekle, "Barça eler" demek arasında tahmin edilemeyecek kadar büyük fark var.

Ha, tabii, subjektiflik kısmı da var, ben ona girmedim. O cümleleri zaten öznel bakarak kuruyorsa, ben niye kaale alayım. Gider o zaman köstebeklerin takımını tutarım.

Yer Mi ?


Önce şunu söyleyeyim; Aynı olayı Galatasaraylı bir futbolcu yapsaydı da bu yazıyı buraya harfi harfine yazardım. Sadece merak ediyorum. Bilica'nın penaltı noktasını kazması, o bölgeyi tahrip etmesi ve kullanılan penaltının kaçması... Şimdi elbet görmüşsünüzdür, şöyle bir kural var;

"Bir futbolcu oyun kuralları haricinde rakip takıma dezavantaj sağlayacak şekilde oyun alanının, kale direklerinin, korner bayraklarının veya topun herhangi bir kısmında değişiklik yaparsa ve hakem bu futbolcuyu gerektiği anda cezalandırmamış ve futbolcunun yaptığı değişiklik onarılmamış ise, bu futbolcunun takımı hükmen yenik sayılır"

Kural çok açık, net. Ancak bizim ülkemizde ne kurallara ne kılıflar uyduruldu. Elbet buna da bir gerekçe gösterecekler. Ben işte o gerekçeyi çok merak ediyorum. Bir de bu yapılan hareket hangi büyük ligde yapılır ? Mesela İngiltere'de Rio Ferdinand'ın böyle bir hareketi olmuş mudur ? Ya da Puyol'un ? Neden olmuyor; Çünkü bu adamlar o hareketi yapacakları zaman, işin sonunda başlarına gelecekleri biliyorlar. Çünkü oralarda kurallar takım gözetmeksizin uygulanıyor. Ancak burada 3 büyük takımda oynayan bütün topçular biliyor ki, takımları federasyondan çok daha büyük ve güçlü. Bu sebeple istediklerini rahatça yapabiliyorlar, başlarına bir şey gelmeyeceğini biliyorlar. Şimdi ne olacak söyleyeyim. Bilica'ya 2 maç ceza verirler (vermezler de neyse), konu kapanır. Sarı kart göstermiştik zaten derler, "hakem" onarmıştı derler vs... Çünkü Fenerbahçe TFF'den daha büyük bir kulüp. Acaba aynı olayı Denizlispor futbolcusu yapsa ne olurdu ? Bunu da çok merak ediyorum.

Tekrar söylüyorum, bunu Servet yapsaydı da buraya yazardım. Şimdi neler olacak hep beraber görelim. Her şeyimiz boktan...

Nerden Nereye 17