Tino Costa


Maç saatinde yolda olmamın da büyük payıyla, ancak girebiliyorum şu postu. Yoksa maç bittiği, ya da resimler düştüğü anda girerdim. Çünkü büyük hadise var aga.


Bu kadar senedir futbol izliyorum, Real Madrid'in böyle bir kombinasyonla sahaya çıktığını hatırlamıyorum. Siyahı ya da diğer koyu renkli deplasman formasını hep tek renk giydiler. İstisnası varsa da, gözden kaçmış demektir.



Kısa süre önce Selocan şöyle bi' post girmişti. Bayağı şaşırmıştık, ki buna ne demeli? Real Madrid'in tamamen tek renk görünmesine fazlaca alışığız. Ki iki parça arasında hiç alaka yok;ama mecbursunuz. Biri siyah-fosforlu sarı. Diğeri beyaz-mor.


Daha önce böyle bir kombinasyonu hatırlamıyorsak, önceki Valencia-Real maçları için tek ihtimal kalıyor:Valencia'nın bembeyaz giyinmesi. Çünkü eğer Real daha önce böyle sahaya çıksa, hatırlamama ihtimalimiz çok az. Hadi beni geçin, Real Madridlilere sorun, onlar da büyük ihtimalle aynı durumdadır.

Retro 63

Karim


Benzema kararsız insan vesselam. Forma numarasında bir türlü istikrarı sağlayamamış, tıpkı oynadığı oyun gibi. Üstteki fotoğrafta ''19'' numara ile görüyorsunuz aleminin en overrated golcüsünü. İlk günlerinde, tıpkı Lyon'daki ilk günlerinde olduğu gibi 19 numarayı giyiyordu. Ne yalan söyleyeyim ona en çok yakışan numarayda buydu.


19 numaralı formayı giyeli daha 1 ay olmuşken ; Real Madrid, Robben'i satarak bir anlamda 11 numarayı boşa çıkarıyordu. Ehh adam zaten fırsatçı oyuncu, bu durumu görünce hemen üzerine geçiriyor ilik gibi formayı... 11 numara ile gösterdiği performans pek iç açıcı değildi açıkçası, altın bidon olma yolundaki ilk adımlarını bu sırt numarası ile attı.


11 numara ile geçen başarısız sezonun ardından Benzema, Raul'un gitmesini fırsat bilip ; 7 numarayı kapan Ronaldo'nun 9 numarasını tereyağından kıl çeker gibi rahatça aldı. ''9''onun Real Madrid kariyerinin üçüncü sırt numarasıydı. İki sezonda üç tane farklı numara ! Herif boşa çıkan her forma numarası için tehdit oluşturuyor resmen. Aslına bakarsanız bu forma numarası değişimi Benzema'nın içinde bulunduğu ruh halini tanımlamak için bize bir fırsat veriyor. Beklentileri karşılayamama, taraftar önünde küçük düşme, vs. gibi olayların onun üstünde bıraktığı kötü etkiden kaynaklanıyor bu değişimler. Hani kadınlar kendilerini kötü hissettikleri zaman kuaföre gidip saçlarını boyatırlar ya değişim amaçlı, Benzema'nın ki de o hesap bir bakıma. Ancak kardeşim daha iki tam sezon olmadan üç tane forma numarası da çok be yeaa.

Jordan


Chris Paul:Oooooof of, ne zaman bi' şampiyonluğumuz olucak mınakoyim.
Lebron:The Lebrons'a yeni karakter eklesem mi yeaa...

Retro 62

Yeniler

Yılın en sevdiğim zamanlarından biri. Yeni sezon formaları tek tek sızıyor ya da açıklanıyor. Zaten İngilizler falan sezon sonuna doğru açıklamayı artık oturtmuş. Son yeni formalardan bazılarını koyalım bloga. Tek tek yazmak olmuyor zaten, haftada bir falan yaparız böyle. Zaten yoğun bu ara, dakika başı yeni bir forma sızıyor.


Lyon bir sezon sonra yatay şeritlere dönüyor. Artık çapraz şeritler sevilmedi mi, onu bilemeyiz. Yatay şeritler daha yukarda olarak dönüyor. Geçen sezonki böyle değildi. Şeritlerin üstündeki aslan deseni bu sezon da var. Ayrıca yaka ve kollarda da 90'lar esintileri bulunuyor. Kalınca böyle, çift renk falan.


Real 09-10 sezonunda ufaktan altını kullanmıştı. Bu kez daha fazla altın eklemesi var, kollardaki 3 çizgi ile yaka ve gövdede altın eklemeleri var. İlaveten siyahta da altın görüyoruz. Belki bu kez dengeleyen koyu renk olmadığı için biraz göze batabilir, ama kattığı klasiklik bunu kapatabilme özelliğine sahip.





Tabii buna "Inter forması çakması" diyenler oldu, görüldükçe daha da olacak. Ben sevdim açıkçası. Normalde sırayla kullandıkları iki koyu deplasman forması rengini, bu kez bir arada kullanmışlar. Şu anda giydikleri siyahta da mavi "V" var gerçi, ama bu daha başka.
Yalnız yakaya bakınca, bu sezon Barcelona formalarında kullanılan yaka şekli var. Yeni bir Manutd formasında Nike önceki sezon kalıbı kullanır mı, o garip olur işte.



Juventus ve pembe renk ilişkisini açıklamaya gerek var mı? Ama beklenenden az kullanıyorlar. Her sene siyah ağırlıklı çubuklu çıkarıp, deplasman formasını pembe yapabilirler. Her sene olmasa da sık yapılır. Belki de çok ortalarda görünüp eskitmemek için kullanmıyorlar. Büyükçe gövdeye kondurulan yıldız şık olmuş. Yine belki 90'lar vari bir kullanım denebilir.





Sıkça tartışılmaya müsait bir Arsenal deplasman forması. Futbol dünyasında pek görülmeyen bir tasarım bu. İşte Monaco falan malum. Logonun çok büyük tutulmuş olması burda dikkat çekiyor.



Benim son hatırladığım beyaz eklemeli Chelsea home forması, 90'ların sonundan. Toplamda bakıldığında da çok azdır sanırım. Gövdede enine desen var. Omuzlarda beyaz kısım üzerine mavi 3 çizgi. Formayı açmış.




Real Madrid gibi Bayern Münih'in yeni sezon iç saha formasında da altın renk kullanılmış. Beyaz ortalıklarda yok. Adidas'ın bu kalıbı bayağı güzel ayrıca, onlarla çalışmaya devam etsek bu kalıptan güzel bi'şey çıkardı belki bize.

Retro 61

Khloe


NBA heyecanını ekranlarının başında takip edemeyenlere Lappappa Blog'tan amme hizmeti. Artık günün öne çıkan performanslarını bu adresten takip edebilirsiniz...

HAZIRLAYAN : İLKEM ACUR | twitter.com/kimkardashian

GÜNÜN PERFORMANSLARI

Nate Robinson(OKLAHOMA CITY THUNDER)

27 dakika havlu sallamak, 2 kez takım arkadaşının üstüne düşmek (Denver karşısında, Durant'in arkasında)

Khloe Kardashian(LOS ANGELES LAKERS)

198 ruj darbesi (New Orleans karşısında)

GÜNÜN YILDIZI

NATE ROBINSON
Oklahoma City Thunder, güçlü rakibi Denver'ı kendi evinde 107 - 103 yenerek play-off ilk tur serisinde 1-0 öne geçti ve saha avantajını korudu. Maçın kazanılmasında en büyük kahraman Kevin Durant gibi gözükse de görünmeyen kahraman ; Nate Robinson idi. Nate takıma kenardan getirdiği ''sinerji'' ile maçın kazanılmasında önemli bir rol oynadı. Özellikle havlu sallama konusunda gösterdiği performansla izleyenleri büyüleyen Nate Robinson'ın son  anlarda heyecandan arkadaşlarının üstüne zıplaması ise görülmeye değerdi. Tam 3 kez kenarda zıplama teşebbüsünde bulunan Nate, bunlardan 2 tanesinde Perkins'in üstüne düşerek inanılması zor bir başarıya ulaştı. İşin ilginci Nate Robinson tüm bunları yaparken koç Scott Brooks tarafından hiç oyuna alınmadı, zaten bu sebepten dolayı günün yıldızı oldu kendisi.

HANGİ TÜRK SAHADAYDI ?

Geçtiğimiz günlerde Adnan Hoca tarafından fahri olarak Türk ilan edilen Kardashian ailesinin şirin neferi Khloe Kardashian takımı Los Angeles Lakers'ın New Orleans önündeki mağlubiyetine engel olamadı. İnsanüstü bir ruj sürme performansı sergileyen Khloe kusursuza yakın bir maç çıkarttı. Ancak bu performansa rağmen, Hornets'li oyunculardan hiçbirinin dikkatini dağıtmayı başaramadı. Ortaya koyduğu emeğin meyvesini alamayan Khloe, maçın sonlarına doğru kocası Lamar Odom ile ikili bir kavgaya tutuştu. Phil Jackson'ın araya girmesiyle engellenen kavga Khloe'un rujunu kırmasına sebep oldu.

San Antonio Spurs - Memphis Grizzlies maçında ise sahne alan yine bir Türk'tü. Maçtan önce seyyar hot dog arabasıyla AT&T Center'ın çevresini mesken tutan Sosisli İsmail, tanesi 1.99 dolardan olmak üzere tam 237 tane hot dog satmayı başararak bu alanda yeni bir rekora imza attı.

GÜNÜN BLOKU

Maalesef dün gece kimse blok istatistiği elde edemedi. Aslında blok koyan bir kaç tane insan evladı var ama ben onları blok kategorisine koyamıyorum. Üzgünüm sevgili basketbol topu sevenler.

GÜNÜN ASİSTİ

Günün asistinin sahibi ise İsmail Şenol oldu efenim. Dün yayına girmeden önce verdiği NBA kuponuyla hayatımı değiştirdi kendisi, tebrikler İsmail !.. Bir dakika bir dakika, kupon tutmamış. Ulan İsmail! Yine tek maçtan yatmışız ameke.

GÜNÜN SMACI

Ne smaç mı ? O da ne ?

Retro 60

Infiniti


Günün reyizi ; Mark Webber. Sen 18. sıradan yarışa başla, sonra gel yarışı 3. sırada bitir. Yakın zamanda bunu yapabilen -hatırladığım kadarıyla- bir tek Schumi ve Alonso var. Belki Webber onlar kadar büyük bir pilot değil ama emin olun ki en az onlar kadar reyiz. Tabii altındaki arabanın da onun bu reyizleşmesinde büyük bir payı var, ama yani ne bileyim adam hakikaten korkusuz sürüyor. Atıyorum mesela ; Webber'in bu arabayla gösterdiği şu performansı, Rosberg çapsızı sergileyemez... Mazmunlaşmaya yüz tutmuş bir kalıp var ya hani ''şarap gibi'' diye... İşte Webber o kalıbın vücut bulmuş hali. Seviyoruz reyizi.

Retro 59

Salinger


Salinger hakkında bir süre önce çok uzun olmayan bi'şeyler yazmıştım. Niye bilmiyorum, yayınlamadım. Allayıp pullayıp koysam bloga ilerleyen günlerde. Ondan önce çok kısa şuraya yazayım, gecenin gazıyla:

Bu adam eğer ardında bazı hikaye ve romanlar bıraktıysa iyi olur dostum. Özellikle şunu okuduktan sonra bu konuda gayet umutluyum ve zaten bu herif sadece o 4 ince kitabı yazmış olmamalı. Daha fazlası olmalı.

Retro 58

Waka


İlkine az kaldı. Ortalığı ısıtalım. Aslında el atmak hiç istemiyorum, salak salak hadiseler çıkıyor. Neyse.

Şu sıra Justin Bieber ile birlikte popüler müzik seven bünyelere de Barcelona sevgisi aşılama görevini üstlenen Shakira ablamızın bu hallerini de biliyoruz. Hem de 5 numara. Valla bilmiyorum da, artık gider FHM'e Barça formasıyla mı soyunur, ne yapar, şunu unuttursun. Gerekirse Gerard ile bağlantıya da geçeriz.

Retro 57

Chartered


Liverpool'un yeni sezon 3. forması güzel, fakat kötü tarafı, Chelsea'nin 06-07 3. formasını andırması. Kırmızı rengin kullanımı dahil, çok fazla o formayı anımsatıyor. Biraz daha dikkatli olabilirlermiş bu konuda.



Stro


Maçta dikkatimi çekti, ki nasıl çekmesin? Şimdiye kadar kaç Japon oynadı ki zaten Ş.Ligi'nde? Nakamura kesin mesela. Onun haricinde pat diye aklıma gelen yok... Nakata oynadı mı emin değilim? Bırakın onları da, muhtemelen ilk kez iki Japon futbolcu karşı karşıya geldi Ş.Ligi'nde. Ayrıca mevkiileri gereği de karşı karşıya geldiler;Uchida sağ bekte oynadı, Nagatomo ise sol bek. İyi ki o mevkiilerde oynadılar da, şu resim ortaya çıktı. Yoksa o da sıkıntı. Eğer bu maçta gerçekten iki Japon ilk kez Şampiyonlar Ligi'nde farklı takımlarda oynadı ise, onu da yetkili abilerimizden öğreniriz.

Retro 56

Losc


Lille'in de önümüzdeki sezon giyeceği 2 forma (iç saha ve deplasman) sızmış vaziyette. Şu Bilbao formasıyla aynı kalıp kullanılmış. Büyük ihtimalle bir tane daha gelecek. O da son 3 sezon formalarına bakarak tahmin edilebilir durumda. Muhtemelen siyah olacak. Ama şu iki formayla aynı kalıp olması tekdüzelik yaratır. O yüzden başka bir kalıp olmalı.


Aşağıdaki 3 resimde sırayla, Lille'in son 3 sezondaki kreasyonları görülüyor. İstikrar var. Renkleri belirlemişler. En fazla 3. forma (siyah ve sarı ağırlıklı olanlar) değişir, başka renk denenir.

Retro 55

Nerden Nereye 46

Retro 54

Gece


Yeni kitap Az'ın kapağı bu. Alıştığımız H.Günday kapakları kadar koyu (yani siyah) ağırlıklı değil. Ayrıca Hakan Günday bugün 18 gibi Ntv'de Gece-Gündüz'ün konuğu olacak. Kendisi Tv'de sık görünmez, bu açıdan önemli olabilir.

Petronor


Umbro devam ediyor. Bu kez de yeni sezon için çok güzel bir Athletic Bilbao deplasman forması. Bilbao'nun deplasman formaları genelde lacivert ya da siyah oluyor. Bu kez de Ikurrina'nın (Bask bayrağının) pek kullanmadıkları rengi olan yeşili seçmişler ve çok da güzel yapmışlar. Daha önce yeşil formaları var mı, onu bilmiyorum. Ve yine klasik bir kalıp tercihi.

Formayı enine kesen çift şeritli deplasman formalarına çok örnek verebiliriz, fakat o şeritlerin kollara doğru devam ettiği forma var mı, varsa kaç tane var acaba? Sabahın 6'sında benim aklıma gelmedi varsa bile.

Retro 53

Mufc


Kluivert oğluyla sahilde top deperken. Acaba Hollanda basınında da "oynadıkları topun üstünde Manchester United logosunun olması gözlerden kaçmadı" tarzı şeyler yazdı mı?

"Bir dönem Ajax ve Barcelona formalarıyla fileleri bombalayan siyahi golcünün, oğlunun da aynı şekilde futbolcu olması bekleniyor. United başta olmak üzere bazı İngiliz kulüplerinin küçük Shane ile şimdiden ilgilenmeye başladıkları öğrenildi. Hatta bir kulübün profesyonel sözleşme önerdiği, fakat babası Patrick Kluivert'ın 'ben 19 yaşında Şampiyonlar Ligi kazandırdım da ne oldu, 30 yaşında kariyerin amına koydum. Acelemiz yok, hele bi' büyüsün' diyerek, tekliflere temkinli yaklaştığı kaydedildi. Shane'in kreşten arkadaşlarının da son günlerde genellikle kırmızı ağırlıklı giysilerle görülmeleri, iddiaları güçlendirdi. Yakın zamanda ajanslara düşen resimler de, ManUtd'ın bu yarışta rakiplerinden önde olduğunu gösteriyor."

Cosby Show


NBA'in en Tümer Metin'i LeBron James çizgi dizi işine de el atmış. İzlemek isteyenleri şuraya alalım. İş adamı, basketbolcu, yaşlı adam ve çocuk olmak üzere dört ana karakter üzerinden gidiyor çizgi dizi. Aslına bakarsınız dizideki tek karakter isimden de anlaşılacağı üzere LeBron. Her egomanyağın yapacağı gibi burada da kendisini ön plana çıkarmaktan geri kalmamış. Bir bakıma Nike'ın reklam kampanyası bu şov. Karakterlerin üzerilerindeki kıyafetlerin ve ayakkabıların markalarına bakıldıkça çok net anlayabilirsiniz bunu. LeBron yavşağını pek sevmem ama bu proje hoşuma gitti, takip etmenizi tavsiye ederim(şaka lan şaka tavsiye felan etmiyorum).

Retro 52

Çarliston


Zaten yeterince fangirl falan vardı, şu resimlerden sonra iyice boku çıkar bu işlerin. Yandık amınakoyym.

İğrenç Formalar 11


Bu serinin devam etmesini istiyorum, fakat materyal sıkıntısı var. Geçenlerde bi' abimiz bu konuda destek verdi gerçi, oradan bi'şeyler çıkacak. Elde de 3-5 resim var. Diriltelim bari ufaktan.

Aslında bir açıdan garipsemiyorum. 90'lar bunlarla doluydu. Şimdi de Nike sağolsun diriltilmeye çalışılıyor o dönemki forma akımı. Bu, 96-97 Juve 3. forması. Tanıdık renkler üzerinden bir 3. forma yaratma yoluna gitmişler. Ana renklerden siyah gelsin, diğer taraftan -sonradan klasikleşecek olan- deplasman formasındaki sarıyı alalım, şöyle bi' güzel karıştıralım, bakalım ne çıkacak denmiş gibi.

Omuzlardaki desen Zebra çağrışımı yapıyor. Gövdede de böyle bir ırmak geçer gibi. İkiye ayrılıyor yukarı doğru. Sonra sağ taraftan ufak bir kol ayrılıyor. Alüvyonlar falan.

O dönemki şık uygulama bu formada da var. Önde takım logosu yok. Ama öyle durumlarda yaptıkları gibi kola da koymamışlar gibi görünüyor. E siyah üstüne sarı renk atılmış, böyle olunca da yıldızlar zor görünüyor. Sanki takım logosunu basmayı unutmuşlar gibi. De kötü be işte abi.

Edit:Aklımıza logo hiç gelmedi yazarken. Müşkülpesent sağolsun, yorumlarda Juve logosundaki Zebra'yı hatırlattı. İlaveten de, gövdedekinin Boğa olduğunu ve bunun da Torino şehrinin simgesi olduğunu söyledi. Ki yine gözden kaçırdığımız gibi, Torino Fc'nin logosunda da Boğa var. Bunları göz önüne alınca, daha anlamlı hale geliyor en azından forma.

Güzel İkili 31


Aslında tam da bu şekilde bir fotoğraftan Stockton-Malone ikilisinin olmalı. Payton-Kemp ikilisini engelleyen de Majesteleri, fakat Seattle'a yaptığı, Utah'a yaptığının yanında pek bir şey sayılmaz.

Jordan'ın "bi' sakin olun bakalım" dediği bir ortaklık da onlar oldu işte.

Retro 51


Tanıdık biraz değil mi?

Guus

Şahsen futbol denen meretle ilgili en çok aklıma takılan noktalardan biri, hocanın takımla maç içindeki iletişimidir. Zamanla futbolu daha da kavradıkça, bu kenardan, sanki tam olarak söylendiği anda oyuncu tarafından gerçekleştirilecekmiş gibi verilen direktiflerin ne kadar işe yaradığını gördük. Hele de Fatih Terim gibi mimik üstadı bir adamdan bunları gördükçe, iyice. Kukla oynatmadıklarını acaba hangi safhada anlıyor hocalar. Birkaç tanesi dışında, hepsi bu konuda ibretlik. Özellikle Bülent Korkmaz'ın kısa Gs kariyeri sırasında yönettiği maçlardan birinde, Sabri'ye maç içinde (sağ kanattan hafiften ilerlerken) "git git, devam et" şeklindeki cümlelerini duyduktan sonra, bu konuya takılmamak mümkün değil.

Bu konuda "ayılmamda" özellikle, 2-3 sene önceki FourFourTwo'lardan birinde okuduğum Deschamps röportajı çok büyük pay sahibi. Diyordu ki Deschamps: "Futbol kariyerim boyunca hocalarım sürekli kenardan bir şeyler söyledi. Ama ben onları hiç duymazdım. Hoca olduğumdan beri de kenardan oyuncularıma direktif vermiyorum. Çünkü duymayacaklarını biliyorum."
Açıksözlülük ve gerçekçilik açısından müthiş cümleler.

Ve az önce gördüğüm, Uğur Meleke'nin bugün yayınlanacak olan yazısından, Hiddink'in cümleleri:

"Eskiden saha kenarında oyuncularımı uyarmak için kendimi hırpalardım. Ama sonra fark ettim ki sesim en fazla 10 metre mesafeye ulaşıyor ve futbolcular da zaten beni duyunca o 10 metrelik bölgeyi terk ediyorlar! Artık 65 yaşındayım, ne söyleyeceksem maç öncesi söylemek durumundayım. Maçtaysa tek müdahale şansım, 3 tane oyuncu değişikliğinden ibaret."

Oyuniçi iletişime böyle bakan birinin Milli takım'ın başında olması -en azından ben ve birkaç kişi için- harika. Umarım mümkün olduğunca kalır Hiddink, ve mümkün olduğunca çok kişiye bi'şeyler öğreterek ayrılır bu ülkeden.

Yazının tamamı için burdan.