Tim Duncan'ın Sözlü Tarihi - 3


(İlk ve ikinci bölüm için tıklayınız.)

7. ZİRVE

Kontratını yenilemeden önce Duncan, Spurs'te harika işlere imza atmıştı. Gelmiş-geçmiş en iyilerden biri olarak anılmaya başlanmasını takip eden sezonlarda, O'Neal, Garnett, Kobe gibi isimleri geride bırakarak arka arkaya MVP ödülünü kazandı -- 2002 ve 2003. NBA tarihindeki en iyi kişisel playoff performanslarından birini ortaya koyarak, 24.7 sayı-15.4 ribaund-5.3 asist-3.3 blok ortalamaları ile sonraki hedefinden peşinden gitti ve Spurs'ü ikinci şampiyonluğuna taşıdı. Bu başarı aslında biraz da acı-tatlı denilecek cinstendi, çünkü Robinson'la ortaklığının da sonuydu aynı zamanda. 

Elliott: İstatistiklerine bakabilirsiniz, ama bunun Tim Duncan'ın bu takım, bu kulüp ve bu şehir için ne anlama geldiğini anlatabileceğini sanmıyorum. O, bunlardan daha fazlası. Bu adam, bir MVP'de istediğiniz her özelliği bünyesinde barındırıyor. Daha önce her gün izleyip de bu kadar etkilendiğim ve... Her maçta kalitesi ve sakinliğini ortaya koyuyor.

Duncan (01-02 sezonu MVP'si olduktan sonra): En çılgın rüyalarımda bile, bu kadar ileri gidebileceğimi aklıma getirmemiştim. Sezona kariyerimin en iyi sezonunu geçirmek amacıyla başlamıştım. Bu aklımdaki bir hedefti.

Claxton (takım arkadaşı, Duncan'ın Mart 2003'te yaptığı triple-double'ın ardından): O, ligdeki en iyi oyuncu. Onu daha çok izlemeye başladığınızda, oyununu daha da takdir etmeye başlıyorsunuz.

Adı bilinmeyen bir Spurs istatistikçisi (Duncan'ın 2003'te MVP yarışındaki durumuyla ilgili): Stephen Jackson bizim en iyi ikinci oyuncumuz. Ve Nets onu yolladı.

Isiah Thomas (New York koçu): Etrafına getirdikleri atletik ekleme ona yardım ediyor, ama adam cidden çok iyi. Bence Duncan onlara, onların Duncan'a ettiğinden daha fazla yardım ediyor.

Rose (2003'te): Bizi taşıyan o. Her zaman yaptığı gibi.

Duncan (2003 Finalleri, 6. maçında 21 sayı-20 ribaund-10 asist-8 blok yaptığını duymasının ardından): "Güzel."

Kerr (takım arkadaşı, 6. maçın ardından): Ona inanılmaz olduğunu söyledim. Cevap verme gereği duymadı.

Danny Ferry (takım arkadaşı, 2003 Playoffları'ndan): İnanılmazdı. Bu onun gelmiş-geçmiş en iyilerden biri olduğunu tasdik eden bir şey.

Robinson (6. maçın ardından): Biz ondan her zaman harika, harika bir maç bekledik ve o bizi ... Bizi her zaman ara vermeden taşıdı. Biz sadece ona yardım etmeye çalıştık.

Duncan (6. maçın ardından): Sahada bir an için, son saniyelerde, gerçekten "Biliyor musun, bir daha Robinson'la oynayamayacağım. Sahaya bir dahaki girdiğimde yanımda o olmayacak. Tuhaf olacak." diye düşündüm. Ne ummam gerektiğini bilmiyorum.


8. BÜYÜK ÜÇLÜ

Manu Ginobili ve Tony Parker zaten 2003 şampiyonluğunda takımdalardı. Ama Robinson'ın emekliliği, bir devrin sonu anlamına geliyordu ve kapıyı bu genç yabancılar için --bu değerli parçalar 99 draftında 57. ve 2001 draftında 28. sıradan seçiliyorlardı-- oyunlarını geliştirmek ve Duncan'a şampiyonluklar yolunda yardım etmek adına açıyordu.

Popovich (99 Draftı'nın olduğu gece): Ginobili perdelerden çıkmakta başarılı ve hızlı şut kullanabiliyor. Bizim işimize yarayacak birçok özelliği var.

Ginobili (2001'de, aklında NBA'e gelmek olup olmadığına dair): Göğsüme bakın. Tim Hardaway'inkinin yarısı kadar, ama o daha kısa. Biraz ağırlık çalışmalıyım ve zamana ihtiyacım var. 

Arjantin'den gelen bir taraftar maili: Ginobili oynamaktan ve topu dördüncü çeyrekte tiksinç Lakers potasına yollamaktan çekinmeyecek biri. Popovich ve Duncan'a bu çocuğun bir Kobe olmadığını ama yeterince coşkulu olduğunu söyleseniz iyi olur. Bu da Spurs'ün eksiği olan bir şey.

Ginobili (medyaya tanıtıldığı basın toplantısında): Çocukken NBA'de oynama hayalim yoktu. Benim için çok fazlaydı. Arjantin'den kimse buna yaklaşamamıştı bile. Ama büyüdükçe, hedefim haline gelmeye başladı. Şu anda çok mutluyum. Ekim ve Kasımın gelip de şovun başlamasını sabırsızlıkla bekliyorum. Oynayabileceğim biliyorum. Bunu koçum ve takım arkadaşlarıma göstermeliyim. 

Buford: Manu'nun taraftarların hayallerini karşılayacağına dair herhangi bir soru işareti bulunduğunu sanmıyorum. 

Popovich (2001 Draftı'nın olduğu gece): Heyecanlıyız. Parker iyi bir oyuncu. Draftta 28. sıradan seçtiğiniz bir oyuncuyla, eksiklerinizi kapatamazsınız. Birkaç yıl içerisinde belli bir role sahip olacak bir oyuncu seçmeyi umarsınız. Parker'la bundan fazlasını elde etmeyi bekliyoruz.

Parker (2001 Draftı'nın olduğu gece): İşim kolay olacak. Bir sürü Spurs maçı izledim. Topu Duncan ve Robinson'a vereceğim. 

Max Fleischer (Parker'ın menajeri): Tony, Spurs'le yaptığı workout'u bitirdiğinde, beni çağırdı ve nerede oynamak istediğini söyledi. Ona bunun gerçekleşmeyebileceğini söyledim. Bunun üstüne şunu söyledi: "Burada olmamı garantilemek için yapabileceğim bir şey var mı?"

Duncan (2010'da): Bana kalırsa, benim Parker'dan ne bekleyeceğim konusunda emin olmadığım gayet belgeli şekilde ortada. Çünkü onun yaşı, deneyimsizliği, dil eksikliği... yüzünden. Bence Ginobili'nin durumu da aynıydı, ama biraz daha farklı. Bu, Fransız çocuk için, onun 13 yaşında falan olması ve oldukça iyiye giden bir takımda oynamasının istenmesiyle alakalıydı. Çılgın çocuk (Ginobili) gibi biri içinse, sadece onun gibi biriyle oynamaya alışmak ve onun stilinde şutları kullanmakla alakalıydı. 

Duncan (aynı röportajda, 2003 şampiyonluğu sonrasında Parker ve Ginobili ile gerçekleşen dönüşümü tahmin etmenin kolay olup olmadığı hakkında): Hayır, eğer daha iyi oyuncular alabilirsek, bir dahaki sefere daha kolay olacağını düşünüyordum.

Ginobili (üçlünün kimyası hakkında): Oluverdi. En önemli kısmı, bencil olmamaktı. Sistem için oynamak. Egolarımızın ana hedeften daha önemli hale gelmesine izin vermemek ve birbirimiz için oynamaya alışmayı denemek.  Bence işin sırrı burada. Sonra, sistem Pop'un bizi hazırlaması ve bize en iyi zamanımızı yaşatması üzerineydi. Sistem, herkesin iyi bir şeyler yapmak için çabalamasının ve yaratmaya çabaladığımız şeyi yaratmış olmamızın bir ürünüydü. 

Matt Bonner (üçlünün uzun süreli takım arkadaşı): Eşsiz, özel, mükemmel... Benzer sözcükleri alın ve iyice abartın. Bu harika, profesyonel sporlarda benzeri görülmeyecek bir şey. Bunun bir parçası olduğum için kendimi çok şanslı addediyorum. 


9. UZMAN GÖRÜŞLERİ

Duncan'ın kendisinden daha istikrarlı bir şey vardıysa, o da takım arkadaşları, eski takım arkadaşları ve rakiplerinden gördüğü saygıydı. Aslında, uzun yıllar rekabet ettiği Kevin Garnett haricinde, bu kadar övgü alan başka birini bulmak zordu.

John "Hot Rod" Williams (Phoenix forveti): Ligde 13 yıl bulundum, ve onun gibi oynayan kimseyi görmedim. Sağ tarafta oynayabiliyor, sol tarafta oynayabiliyor, topu sürebiliyor, sol ve sağ elini kullanabiliyor. Şut atabiliyor, pas verebiliyor -- her şeyi yapabiliyor.

Shaq: Spurs kazandı; çünkü asla bozamadığım bir adam, yani Tim Duncan sayesinde. Patrick Ewing'e trash talk yapabilirim, David Robinson'ın suratına suratına bakabilirim, Alonzo Mourning'in damarına basabilirim, ama ne zaman Tim'e baksam, sıkılmış gibi görünüyordu. Bir Tim Duncan hayranıyla tartışıyor olsam ve bana Tim Duncan'ın tüm zamanların en iyisi olduğunu söylese, ona katılmamazlık edemezdim. 

Dikembe Mutombo (Sixers pivotu): Shaq'la Tim'i mukayese edemezsiniz. Oyunları benzer değil. Shaq'ınki smaç vurmaca. Tim'de ise her şey var. 

Bryon Scott (New Orleans koçu): Bel arkası paslar vermiyor, çemberi kıracak smaçlar yapmıyor, çok parıltılı şeyler yapmıyor. O sadece mütevazı bir şekilde işini yapan biri, ve sonra göreceğiniz şeyin bir 23 sayı-20 ribaund performansı olduğundan eminsiniz.

Eduardo Najera (Dallas forveti, zayıflıkları hakkında): Tek söyleyebileceğiniz, onun harika bir üç sayı kullanıcısı olmadığı.

Avery Johnson (Dallas koçu ve eski takım arkadaşı): Eğer Tim, 3 sayı kullanacaksa, hepimiz evlere dönelim.

Kareem Abdul-Jabbar: Bence jenerasyonunun en iyi uzunu Tim Duncan. O işini yapıyor, akşamdan akşama. O çok yönlü, tamamen takımının kazanması için gereken şeyleri yapabiliyor. Onun oyununda eksik bir parça yok.

Karl Malone: Tüm zamanlardaki favorim hâlâ Tim Duncan. Oynuyor. Yaşlandı, ama 15 yıldır böyle oynayabiliyor. Maçın önemini ya da ne düşündüğünüzü umursamıyor. Yalnızca oynuyor. 

Jerry West: Ona baktığım zaman, büyüklükten başka bir şey göremiyorum.

Dirk Nowitzki: Dört ya da beş şampiyonluğum olsun isterdim, o ne kadar kazandıysa. O durdurulamaz. Muhtemelen bu oyunu oynamış en iyi power forvet. Onda her şey var. 

Lebron James: Muhtemelen bu oyunun gördüğü en iyi oyunculardan biri. Eğer son 15 yıla bakacak olursanız, o muhtemelen bu 15 yıl içindeki oyuncuların tamamından daha istikrarlı ve daha baskındır. Dört şampiyonluğu var, bir sürü All-Starlık, MVP, ve devam ediyor. 

Bill Russell (2009'da Duncan hakkında): Ortak çok şeyimiz var. Onunla kıyaslanmaktan gurur duyuyorum. Sağlam oynadı, zekice oynadı, ve şampiyonluklar kazandı. Ve bence yapacakları henüz bitmedi. 


10. ZARAFETLE YAŞLANMAK

Duncan her zaman atletik yeterliliklerinin önüne yeteneklerini koyarak, güzel yaşlanmanın bir yolunu buldu. Fakat Duncan, sol dizindeki bir sorun tarafından engellendiği ve kariyerinin en kötü dönemini yaşadığı 10-11 sezonunun ardından, sonun yaklaşmak üzere olduğunu hissettirdi. Duncan, yenik düşmek yerine sonraki sezona dizindeki baskıyı hafifletmek için, çabalarını iki katına çıkarıp 10 kilo vererek başladı. Pop, Duncan bu duruma itiraz etse bile, yıldızını düzenli olarak dinlendirerek ona yardımcı oldu. Bir dönemin o canavarımsı Duncan'ı olmasa da, neredeyse çoğu oyuncunun emekli olduğu ya da kendini geri çektiği yaşta oldukça verimli kalmaya devam etti. Ve görünüşe bakılırsa, emeklilik, bir zorunluluk haline gelmediği sürece, böyle kalmaya devam edecek gibi görünüyor. 

2012'deki Sixers maçından, Duncan'ın oynamama gerekçesini gösteren Spurs esame listesi: "Oynamıyor -- Yaşlı"

Duncan (Popovich'in dakikalarını yönetme şekliyle ilgili) : Onunla asla kavga etmem. Her zaman kaybedersiniz.

Robinson (2013'te): Geldiğinde, arada bir ondan daha uzun süre ısınmak zorunda kalırdım, ve bana ne kadar yaşlı bir adam olduğumu söyledi. Ben dizlerime buz koymak ve jakuziye girmek zorundaydım. O ise farklı türde acıları deneyimlerdi.  

Stephen Jackson (takım arkadaşı): Tim hakkında iyi olan şu ki, onun oyuna olan aşkı hiçbir zaman azalmıyor. Yaşlandıkça oyuna kendisini daha fazla adıyor.

Erik Spoelstra (Miami koçu): O olağanüstü. Oyunu zaman ötesi. O yalnızca gençlik kaynağı değil. Her şeyi düzene soktuğundan eminim: Beslenme, antrenman, kondüsyon. Bu sadece şans olamaz. Vücudu harika görünüyor. Diri gözüküyor. 

Duncan: Birçok farklı şey var ama, açıkçası şu anda iyi hissediyorum. Uzun süre sonra ilk kez, bacaklarımın orada olduğunu hissettim. Diz ağrılarım kesildi, şu anda sahada kendimi iyi hissediyorum.

Randolph Childress (Wake Forest asistan koçu ve eski takım arkadaşı): Geçen gün Spurs maçını izliyordum. Spurs önde gidiyordu. Ve Timmy, sahadaki herkesi dize getiriyordu. Adam 37 yaşında. Ama sadece bu değildi. Ona faul çizgisinin orada bir pas verdiler. Menteşe Kuralı gibi, değil mi? Normalde faul çizgisinin oradaki bir uzuna topu vermezsiniz. Topu büyük elleriyle yakaladı, bir kere yere vurdu, iki adım, ve sayı. Şaka mı bu? Bütün dünyada bunu yapacak beş tane uzun yok, ve bu herif 37 yaşında. 

Brad Stevens (Boston koçu, Şubat 2014'te, onlara karşı 25 sayı atmasının ardından): Onun için uygun eşleşmelerimiz yok. O böyle olduğu sürece ligin geri kalanında ya da dünyada da onun için uygun eşleşme yok.

Popovich: Eğer onu yürürken görürseniz, (sakatlıklar yüzünden) bir bacağı doğru düzgün ilerlemiyor. Açık bir şekilde, bir dönemki atletizme artık sahip değil. Ama bu adam, güçlü ve zayıf yanlarını bilecek kadar benzersiz bir zekaya sahip. Kendisine karşı çok soğukkanlı ve... "Yaşım bu, vücudum bu. (Oynamak için) ne yapmalıyım?" diyor.

Chris Bosh: Nasıl becerdiğini bilmiyorum. Zamansız bir saat gibi.

Duncan (Finaller'den önce, ne zaman emekli olabileceği hakkında): Daha o noktaya gelmedim. Ne zaman bırakacağımı bilmiyorum. Etkenlerin ne olacağını bilmiyorum. Bunların hiçbirini bilmiyorum ve şu anda bu tip şeyleri umursamıyorum. Bunları düşünmüyorum. Ne zaman olacaksa olacak. Bir gün bunu hissedeceğim, bileceğim ve söyleyeceğim.

Tim Duncan'ın Sözlü Tarihi - 2


(İlk bölüm için şuradan.)

PART 4: DUNCAN GELİYOR

“Bunu öğretemezsiniz!” Sean Elliott’un Vinny Del Negro’ya bu baş döndürücü söylemi, Duncan’ın çaylak sezonu öncesi Incarnate Word’deki parıltılı oyunu üzerineydi. İki yıl kadar sonra Duncan, 1999’da Knicks’e karşı Spurs’ü tarihindeki ilk şampiyonluğuna taşıyacak, 2.16’lık David Robinson’la olan sorunsuz uyumu, onları NBA Tarihinin gördüğü en güçlü ön alan ikililerinden biri yapacaktı.

Charles Barkley, Houston All-Star, Duncan’ın çaylak sezonundaki bir pre-season maçından sonra: Geleceği gördüm ve gelecek 21 numara giyiyordu. Bu tarzda bir oyunu olduğunu bilmiyordum. Beklediğimden çok çok daha iyiydi.

Duncan: Bu kolejden biraz daha farklı. Bu tümüyle basketbol. Ben sadece olan bitenle baş etmeye çalışıyorum. Sezonun bir yerinde işlerin çok daha ağırlaşacağını biliyordum. Belki devam eden bu maratonda biraz daha ağırdan alabileceğim ve üstesinden gelmek için bir yol bulacağım ama şimdi oyuna maç maç bakıyorum ve hayatta kalmaya çalışıyorum.

Michael Jordan, beş MVP sahibi: Neden ilk sıradan seçildiğini görebiliyorum. Çok fazla yeteneğe sahip. Çok olgun ve gelişime açık. Dört sene kolejde kaldı ve bunun meyveleri yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Yılın çaylağı ödülünün kime gideceği şimdiden belli ve kesinlikle MVP yarışında da adı geçmeli, şüphesiz. 

George Karl, Seattle koçu: Benim bu zamana kadar gördüğüm en iyi çaylak.

Duncan, Yılın Çaylağı ödülü konuşmasında (tabii ki tişörtlü bir halde basın karşısında): Şimdi bir konuşma veya benzeri bir şey mi yapmam lazım?

Popovich: Birçok farklı yoldan kendini geliştirdi. Tim de Magic Johnson gibi oyununa sürekli yeni bir şeyler eklemek isteyen bir oyuncu. Kimse Magic’in bir gün üçlük atacağını düşünmezdi. Tim de aynı rekabetçi ruha sahip. O en iyi olmak istiyor.

Robinson, Duncan’a uyum sağlamak için rolünün değiştirilmesi hakkında: Çok fazla şut kullandığınız bir pozisyondan gelen için bu biraz zor. Fakat Tim’in yeteneklerine bakacak olursanız, ona izin vermemeniz için aptal olmanız gerekir. Çocuk cidden oynuyor. Eğer maçta 12 şut daha fazla kullanırsam, evet ortalama 25 sayıyla oynayabilirim. Ama bu tamamen ego olur. Şimdiyse kazanma zamanı. Takımınız için en iyisinin hangisi olduğuna karar vermeli ve buna sadık kalmalısınız.

Jeff Van Gundy, New York koçu 1999 NBA Finalleri sonrası: O kesinlikle ligin en iyi oyuncusu. Sadece yetenek seviyesiyle de alakalı değil. Oyun bilgisi ve olgunluğu üst düzey. Birinin oyununu izleyip onun amacının kazanmak mı yoksa başka bir şey mi olduğunu anlayabilirsiniz. Bu adam kesinlikle kazanmayı düşünüyor. Bana göre o sadece en iyi oyuncu değil, aynı zamanda fedakarlığı ve özverisiyle San Antonio’nun uzun yıllar elinde tutacağı ve etrafına takım yaratacağı adam.

Duncan, 1999 NBA Finalleri sonrası: Bunu başardığımız için şükretmeliyiz ve tekrar buralara gelebileceğimizin bir garantisi yok.


PART 5: DİKEN ÜSTÜNDE

90’ların sonunda salary’lerin patlamasıyla ve Shaquille O’neal gibi süperstarların büyükler için küçük market takımlarını reddetmesiyle, yerel taraftarlar çaylak kontratından sonra Spurs’ün Tim Duncan’ı tutamama ihtimaline karşı endişe duymaya başladı. Bu korkular 2000’de Duncan ciddi bir şekilde Spurs’ten ayrılıp Orlando ile yeni bir kontrat yapmayı düşündüğünde iyice ayyuka çıktı. Robinson’ın yaz tatilini yarıda kesip Duncan’ı ikna etmesi ve böylece Spurs’ün yaşlanan kadroyu rebuild edebilmesi görüşmeleri tam 11 saat sürecekti.

Popovich: Tim’i kimseye göndermeye çalışmam. Bu olasılıksız. Tim kendi kararlarını verir. Onun kriterlerinin olgunca olacağına dair hiç şüphem yok, kararları kesinlikle basketbolla alakalı olur, eline yüzüne bulaştırmaz. Tim Duncan halihazırda bizim ne olduğumuzu biliyor. Bana göre bunu şova dövmek budalaca olurdu.

Orlando havalimanındaki kadın, Magic’in free agent festivaline istinaden: Duyduğuma göre, adı Shaquweeeel bir şey bir şeymiş.

Andrea Sider, Orlando yerlisi, Duncan’la karşılaştıktan sonra: Açık kapı bıraktığı için özür diledi. Bu çok kibar bir hareketti. Orlando’daki bütün annelerden gelsin: “Seni istiyoruz, Tim.”

Lon Babby, Duncan’ın menajeri, Duncan’ın yolunu Orlando bölgesindeki bir eczaneye yöneltmesi üzerine: Sanırım uyuşturucu batağına saplandı.

Doc Rivers, Orlando koçu: Haftasonunun bizim için iyi geçtiğini düşünmüştüm. Haftasonu gerçekten iyi geçmişti. Sadece Orlando’yu değil (ki bu kolay olandı) kendimizi de sattık.

Holt: Burada diken üstünde gergin bir halde oturmadığımızı söylemek yalan olurdu. Ona yaptığımız onlarca muazzam şeyden bahsedecektik. Rivers ona başardığı şeyleri söylüyordu. Kime inanırsa o takım kazanacaktı.

İsimsiz Spurs kaynağı, Orlando görüşmesinden sonra: Hala cephanemizde birkaç kurşun var.

Jeff Austin, Robinson’ın menajeri: Tim’in San Antonio’da kalması David için önemliydi. Onun yolculuğunun mesajı açık bir şekilde buydu. Bizim anladığımız kadarıyla Tim kararsızdı. Yani Tim kararını vermeden önce, David onun kalması için elinden geleni yapmak istedi. David Tim’i Spur olarak kalması için ikna etmek adına her şeyi yapmak istedi.

Malik Rose, eski Spurs takım arkadaşı: Ayrılmaya epey yaklaşmıştı diyebilirim. Pop adımlarını epey dikkatli bir şekilde atıyordu. Menajerimiz Lon Babby’ye karşı hayal kırıklığı yaşıyordu, çünkü Babby’nin Tim ve Grant’i birlikte gönderirken karşılığında bir şey koyacağını düşünüyordu. Gideceğini duymuştum fakat son dakikada işler değişti ve kaldı.

Elliott: Tim’le Orlando’ya gitmeden (ayrılmadan) hemen önce konuştum ve dürüst olmak gerekirse, geri dönmeyeceğini düşünmüştüm. Fakat kaldığı için çok mutluyum. Bunun onun için de doğru hamle olduğunu düşünüyorum.

Duncan: Epey kararsızdım. Oradayken bana önerdikleri teklifi gördüğümde, karar vermek daha da zorlaşmıştı. Fakat burada birkaç sene daha kalmaya karar verdim, sadece çıkıp basketbol oynamaya. Süreç sona erdiği için mutluyum. İnsanların ve basının benim peşimden gelmesinin sona ermesini umuyorum.

Popovich: Duvarları tekmeliyordum ("yerimde duramıyordum" anlamında heyecanlı ve gergin), gerçeği söylemek gerekirse. Benimle uğraşmayı seviyordu. O adam cidden beni şaşırtmayı seviyordu.


PART 6: DUNCOVICH

Duncan’ın Popovich’le --gerek gördüğü zaman süperyıldızını geri çağırmaktan çekinmeyen hırçın koçla-- olan güçlü ilişkisi Spurs’te kalmasının ana sebebiydi. Aralarındaki bağ, takip eden 14 yılda kuvvetlenerek arttı ve NBA’deki en silinmez koç-oyuncu ilişkisi olarak şekillendi. Yaş, ırk ve geçmiş farklarına rağmen bu ikili aynı espri anlayışını paylaşıp, spot ışıklarından nefret ediyor ve ellerindeki göreve sıkı sıkıya sarılıyorlardı. Tıpkı birbirlerinin klonuymuş gibi.

Duncan, bir gazeteciye, 1999’daki bir idmanda Popovich’in sahipsiz cüzdanını karıştırırken: Nakite ihtiyacın var mı?

Popovich, 2013’te: Timmy tam bir baş belası ve ona koçluk yapmaktan yoruldum. Başka sorusu olan? Güzel. İyi günler.

Mike Budenholzer, Atlanta koçu ve eski Spurs asistanı: Popovich, Tim’e çok baskın koçluk uygulardı. Yüksek standartları ve yüksek beklentileri vardı ve Tim ne kadar mükemmel bir oyuncu olursa olsun her zaman bu istekleri karşılayamazdı. Bazen sinirlenirler ve konuşmayı keserlerdi ama aralarında her zaman birbirlerine karşı derin bir anlayış vardı.

Jacque Vaughn, Orlando koçu ve eski Spurs takım arkadaşı: Bunu bir daha görebilir misiniz bilmiyorum. Sadece NBA dinamikleri gereği yani. Onlar, egolarını azaltıp kazanabilmek adına bir yol arayan iki Hall of Fame’di.

Brett Brown, Spurs asistanı: Popovich mola aldı, sandalyesini kavradı ve Tim’in önüne çekerek onu azarlamaya başladı. Ben oturmuş şunu düşünüyordum; “Tamam, buraya yeni geldim ve buradaki ilk yılım. Tekrar başka bir yere gitmek istemiyorum fakat öyle gözüküyor ki bu da benim buradan ayrılmamla son bulacak çünkü bu maçtan sonra kovulabilirim.”

Herkesin önünde süper yıldızınıza karşı böyle bir muamele gösterdiğinde sizin de algınız ona göre şekilleniyor, koçla takımın en iyi oyuncusu arasında gerilimli bir ilişki olduğunu düşünüyorsunuz. Ve hatta bundan daha fazlası. Diğer çocuklar Pop’un koçluk stilini izledikçe... Bakın; takımın en iyi üçüncü oyuncusu veya yedinci oyuncusu olmanızın bir önemi yok, bu azarlara göğüs germeyi öğrenseniz iyi olur çünkü takımın en iyisi Tim Duncan’ın yaptığı şey buydu ve bunu bir profesyonel gibi yapıyordu.

R.C. Buford, Spurs GM: Bence bu ifade haddinden fazla sık kullanılıyordu. Fakat gerçekten de ligde bir oyuncu ile koç arasında ruh eşi olarak tanımlanabilecek düzeyde çok az ilişki görürsünüz. Pop ile Tim’in bu şekilde bir iletişimleri olduğu için epey şanslıydık. İşler sıkıştığında, bunu çözerlerdi. Bu, onların tılsımıydı.

Bill Walton, NBA Hall of Fame: Dünyanın neye dönüşebileceği konusunda model olacak düzeyde özel bir ilişkileri vardı.

Kobe Bryant, Lakers All-Star: Duncan’ın inanılmaz bir pozisyonu vardı. Popovich ve R.C. ile ve diğer herkesle olan ilişkisi, çok üst düzeydi. Üst düzey.

Brent Barry, eski Spurs takım arkadaşı: Elinizdeki işi bitirmeye çalışırken sizi kontrol eden iki çift göz olurdu. Koç ve koçun ilk oğlu. Yani abiniz. Evde babasının arabasını alabilen tek evlat gibiydi. Ve Tim sizi izler, yaptığınız işe kibarca paha biçer ve başka söylenecek söze gerek olmazdı.

Duncan: Onun hakkında takımı tanımladığından başka bir şey diyemem. Hep böyleydi ve burada kaldığı müddetçe de böyle olacak.

Popovich, 2014’te: Evde ne zaman dolaşsam, ayda bir, eşime şunu söylerim: “Tim’e teşekkür et.” Organizasyonun başardığı bir işi kutlamadan, herkese kredisini vermeden ve alkışa başlamadan önce her şeyin Tim Duncan’la başlayıp onunla devam ettiğini kendimize hatırlatmalıyız. O emekli olduğunda 10 adım geri gideceğim, çünkü aptal değilim.

Monty Williams, New Orleans koçu ve eski Spurs takım arkadaşı: Demek istediğim, Pop’la ben bile arkadaştık. Sadece Tim’le ne kadar yakın olabileceklerini hayal edin. Basketbol oyununun bu ikiliye nasıl bir son vereceğini düşünemiyorum. Bence bu adamlar mezara girene kadar arkadaş kalacaklar.

Tim Duncan'ın Sözlü Tarihi - 1

(Emeklilik vesilesiyle birkaç çeviri koyacağım Timmy ile ilgili. Bunun orijinali şurada.)



"Sadece bir fark yaratmayı umuyorum."

1997 yazının draft gecesinde Spurs kendisini birinci sırada seçtiğinde Tim Duncan'ın NBA kariyeri için belirlediği hedef buydu. 

Duncan daha önceki son iki draftta da birinci sırada seçilebilirdi. Artık daha deneyimli ve kabiliyetliydi, 22 yaşında profesyonel sporun öngörülemeyen ve değişken dünyasının en önemli değerlerinden biri olmuştu: Kaçırılmayacak, hazır, Hall-Of-Fame seviyesinde yetenekli bir süperstar.

O geceden beri inanılmaz bir şey oldu. Kendisinden beklenenler her ne kadar devasa olduysa da, Duncan'ın bu beklentileri şimdiden aştığı güçlü bir şekilde savunulabilir. 
Neredeyse yirmi yıl sonra, sakalına ak düşmüş; 38'inde, neredeyse takım arkadaşı Kawhi Leonard'ın babası olabilecek bir yaşta, ve neredeyse 1500 maçtan sonra sol dizindeki kıkırdak çoktan ezildiği halde, Duncan hala oyuna hükmediyor. 

Bu durum, uzatmalarda ard arda 7 sayı atarak Spurs'u finallere taşıdığı Batı Konferansı Finalleri'nin 6. maçında da geçerliliğini korudu.   

Manu Ginobili'nin değerlendirmesi, "Her zamanki gibi olağanüstü" idi, ve bunu söylerken halihazırda Duncan'ın tüm kariyeri hakkında konuşuyor da olabilirdi. 

Tamamı Duncan'ın liderliğinde olmak üzere Spurs, kulüp tarihinde altıncı kez şampiyonluk için son aşamaya, yani NBA Finaline ulaştı.
Önceki 4 zafer ve 10 oyuncuya yetecek kadar bireysel övgü ile Duncan, yıllar önce ortaya koyduğu hedefe ulaşmanın tatminini yaşayabilir.

Bunun için, kesinlikle bir fark yarattığını söyleyebiliriz.

(Devam eden yazı, Duncan'ın kariyeri boyunca yapılan alıntıları kapsayan bir sözlü tarihtir. Tüm kaynaklar, yorum yaptıkları dönemdeki ünvanlarıyla, mümkün olduğunca vurgulanmıştır.)  

1. KÖKEN HİKAYESİ

Duncan'ın çok büyük başarılar göstereceği spor ile tanışması, efsanelerin bile kutsal kitabı haline geldi. Duncan, memleketi St. Croix'da genç ve umut vaad eden bir yüzücüyken, 1989 yılındaki Hugo Kasırgası sebebiyle havuzundan uzak kalıyordu. O dönemde bütün adada toplam dört adet kapalı salon vardı ve Duncan 9. sınıfta ilk kez basketbol oynamaya başladığında henüz tanınmıyordu. Fakat hızlıca gelişim gösterdi ve Dave Odom'un 1993'teki genç takımında dikkatleri üzerine çekti.

Deborah Harrigan (Duncan'ın beşinci sınıf öğretmeni): Çok motive olmuş görünüyordu. Okulu gerçekten ciddiye alıyordu. Hayatındaki en önemli şeyler, bariz bir şekilde okul ve yüzmekti.

Debbie Sun (Eski yüzme takımı arkadaşı): Sporda çabucak sivrildiğinin farkındayım. Çok gençti, ama kendisinden büyük ve hızlı olanlarla rahatça baş edebiliyordu. Utangaç ve çekingendi, fakat bunun kendisini engellemesine izin vermezdi.

Tricia Duncan (kız kardeşi): Kasırga, Tim'i havuzdan uzaklaştırarak alışkanlıklarını sekteye uğrattı. Annem ölünce de, motivasyonunu hepten kaybetti.

William Duncan (üvey babası): Üzüldüğümüz nokta, onun artık hayatta olmamasıydı. Kabullenmek zorundaydık. Timmy annesinin sesini suyun altında bile duyduğunu söylüyordu.

Ricky Lowery (eniştesi): "Timmy, hadi biraz şut atalım. Kaç tane yüzücünün Porsche'si var ki?"

Robert Malloy (liseden takım arkadaşı): İlk başta smaç vuramıyordu. Onu smaç vurması için zorladık. Ve bir kere yapmaya başladıktan sonra da onu durduramadık.

Cuthbert George (Lise koçu): Camden'la oynadığımızda bütün maçı domine etti. Görebildiğim, rekabet arttıkça daha da iyi bir oyuncu haline geliyordu. Ortada rekabet varsa, gerekeni yapacaktır.

Dave Odom (Duncan'ı bir antrenman maçında gören Wake Forest koçu): Orada oturmuş düşünüyordum, "Eğer bu çocuğun peşinde 48 eyalet dizilmiş durumdaysa, savaş çıkacak demektir".

Randolph Childress (Wake Forest'tan takım arkadaşı): Tim buraya geldiğinde, koçtan onun nasıl bir şey olduğuna dair hikayeler duymuşluğum vardı. Bir gün antrenman salonuna doğru gittim ve uzun biri, önce ribaundu çekti, sonra topu bacaklarının arasından geçirip driplinge başladı, sahayı bir uçtan bir uca kat edip smaçla bitirdi. Koçların yanına gidip "Salonda acayip şeyler yapan uzun bir eleman var,  eğer o Tim Duncan değilse, bir an önce takıma alsanız iyi olur" dedim.

Duncan: Oyun beni geliştirdi. Her gün oynadım ve gidip tekrar oynamak için sabırsızlanıyordum.  Diğer insanlara güvenmeyi seviyorum. Birileriyle dostluk kurmak ve baskıyı paylaşacak takım arkadaşlarına sahip olmak harika bir şey. Oyunu oyun yapan şey bu. Belki geç başladım, ama öğrenebilme kabiliyetiyle kutsanmıştım. Etrafımda beni düşünen insanlar vardı. Çok ilerledim, ve daha da ileri gidebilirim.



2. DRAFT ÖNCESİ

Eğer kimse Duncan'ı Wake Forest'ta geçirdiği dönemde duymadıysa da, bu çabucak değişecekti. Ama onun draft için değeri yükseldikçe, Duncan kolejde kalıp mezun olmak için direndi. Ve bunu, kendisi kolej basketbolu tarihinin en büyük oyuncularından biri olmasına rağmen nadir görülecek bir basitlik içerisinde, kesin bir biçimde yaptı (Bir hikayeye göre Odom, Duncan'ı 1997 John Wooden Ödülleri töreni için ülkenin öbür ucuna, Los Angeles'a uçmak için ikna etmek zorunda kalmıştır).

Deborah Best (Wake Forest psikoloji departmanı başkanı): Tim, en zeki öğrencilerimizden biriydi. Boyu dışında, onu Wake Forest'taki diğer oyunculardan ayıramazdım.

Dave Twardzik (Duncan'ın Wake Forest'ta yılından sonraki sezonun Golden State genel menajeri): Bir numaralı oyuncu Tim Duncan. Kolej'deki en iyi oyuncu. Açık ara hem de.

Odom: Tim bize sonradan katılmıştı ve herkesin mutabık olduğu bir şekilde yılın oyuncusuydu. Böylesine bir ilerleme kaydetmişti. İdmana geldiğinden daha iyi bir oyuncu olarak ayrılmadığı tek gün bile yoktu. Her gün sıkı çalışıyordu.

Gregg Popovich (Spurs koçu ve genel menajeri): İş drafta geldiğinde, yalan söylemek zorundaydım. Ne yapacağımızı söyleyemezdik, ama Tim Duncan, franchise oyuncusu olmaya yakın tek oyuncuydu. Diğer oyuncularla arasında çok açık bir fark vardı ve herkes de bunu biliyordu.

Larry Brown (Philadelphia koçu): Kimin onu draft etme şansı varsa, şampiyonluk adayı olacaktır -- hem de hemen.

Rick Pitino (Boston koçu): Bir Tim Duncan'a sahip olduğunuz zaman, gerçekten çok çok özel bir şeylere sahip olmuş olursunuz -- sadece basketbolcu olarak değil, harika bir karaktere de. Hiçbir genç oyuncuda görmediğim kadar panyayı iyi kullanıyor. Bunu genç oyuncularda pek göremezsiniz. O her şeye sahip.

Duncan (itidalini kaybetmemesi hakkında): Eğer heyecanınızı dışa vurursanız, aynı zamanda hayal kırıklığı ve hüsranı da göstermiş olursunuz. Eğer rakibiniz bunu fark ederse, dezavantaj sahibisiniz demektir.

Joe Smith (95 draftı 1 numarası): Bazıları onun sahadayken olup biteni yeterince umursamadığını düşünüyor. Saçmalamayın. O, göründüğünden daha tehlikeli.



3. LOTARYA

Duncan'ın 97 Draftı'nda ilk sırada seçileceğine dair şüphe yoktu. Tek soru, ona sahip olma şerefine hangi takımın nail olacağıydı. Boston, yüzde 28 ile en yüksek şansa sahip takımdı -- Rick Pitino'nun Kentucy Üniversitesi'nden ayrılıp Celtics'te Duncan'ın etrafında yeni bir takım kurmaya ikna olmasına yetecek kadar. Spurs, 20-62'lik bir sezonun ardından, yüzde 22'lik bir şansa sahipti.

Popovich: Stüdyolara yakın bir yerde, büyük bir çadırda oturuyorduk ve bizi standların oraya çağırdılar. Ben gitmedim, çünkü ilk sırayı almamızın imkanı yoktu. Ben de yemek ve biranın olduğu çadırda kaldım. Çadırdaki tek kişiydim. Diğer herkes dışardaydı.

Neyse, ufacık bir televizyona bakıyorum, burger yiyor ve bira içerek, normalde bizim olması gereken sırayı aldıklarını görüyorum. Ama başkası oldu. Buna inanamıyordum. Öylesine şaşırmıştım ki, hamburgeri elimden düşürdüm. İnanılmazdı. Aramızdan biri gidip Duncan'ı alıp gelecekti.

Bütün millet aceleyle çadıra girip üstüme hücum etti. Beni sanki bir şey becermişim gibi tebrik ediyorlardı. Burger yemekten başka bir şey yapmadım, ama onlar gelmiş beni iyi iş çıkardığım için tebrik ediyorlardı.

Doc Rivers: Pop, yaşayan en şanslı adam.

Brown: Sıra biz ve San Antonio'ya geldiğinde düşündüm ki, burada yapılacak olan artık çok bariz. Eğer biz kazanırsak, harika. Eğer San Antonio alırsa, Pop için harika. Adam düğünümde sağdıcımdı. Sonra, açıklanmasının ardından kendime şöyle dedim: "Seni hala seviyorum Pop." Ama dostum, ne büyük hayal kırıklığı. Duncan ile diğerleri arasında çok büyük fark vardı.

Duncan: Esasen herhangi bir takımın beni alması için uğraşmıyordum. Ama San Antonio beni seçtiğinde kalkıp sevinçten birkaç tur attım. Koltukların üstünde zıpladım. Kardeşim, San Antonio'nun aylar boyunca kazanacağını söylüyordu.

Jack Diller (Spurs başkanı): Bu şekilde olması gerekmiyordu, gerçekten. Sahip olduğumuz yetenekli takımın lotaryayı kazanmaması ve Duncan gibi bir oyuncuyu kadrosuna katmaması gerekiyordu. Ama sakatlıklar bizi buraya getirdi.

Russ Buckbinder (Spurs başkan yardımcısı): Her yerden telefonlar geliyor. Yalnızca sezon kombinelerini yenilemek isteyenler değil, sezonluk kombinesi olduğu halde bunlara koltuk eklemek isteyenler de arıyor. Daha önceden bilet sahibi olup, gelmeye ara verenler geri dönüyorlar. Daha önce hiçbir şekilde bilet almamış insanlar da artık gelmek istiyorlar.

Jerry Reynolds (Sacramento Kings genel menajeri): Bu, onları şampiyonluğa aday bir takım haline getirecek.

Peter Holt (Spurs başkanı): Eğer sağlıklı isek, 50 artı galibiyet almamız ve Playoff'lara gitmemiz gerekiyordu. Ve eğer, inandığımız kişi Tim Duncan'sa, onun bizi ait olduğumuz seviyeye çıkardığına inanmanız gerekir.

M. L. Carr (Boston kurumsal gelişim direktörü): Lotarya biter bitmez Pitino'dan 1. sıra karşılığında 2 ve 6. sıraları takas etmeyi öneren bir telefon aldım. Pop oldukça zarifti. Tercihini muhtemelen değiştirmeyeceğini düşündüğünü söyledi. Bu teklifi yapmak zorunda olmayı hayal edebiliyor musunuz? Onlara gelecekteki tüm tercihleri yapma hakkını tamamen vermek zorunda kaldık, fakat o yine de kabul etmedi.

Don Nelson (Dallas koçu): Eğer Pop onu takas ederse, oraya gidip evine ateş edeceğim.

Popovich: Tim Duncan'ı takas etme şansımız, R. C. Buford'u (o zamanlar scout) 2 numarada oynatma ihtimalimle aynı.

David Stern (NBA başkanı): Duncan-Robinson. Kulağa ilginç geliyor.

Nerden Nereye 207




İmtiyaz


Tam olarak neden kullandığını bilmiyorum ama, Vardy'nin sağ kolunda bandaj gibi bir şey var. Aklıma şunu getirdi: Günün birinde "Sleeve" kullanan bir futbolcu görür müyüz? Şimdiye kadar sanıyorum hiç kimsede görmedik. Belki bir gün, birileri.

Nerden Nereye "Euro 2016 Özel" 4



Fakir


Sorsan Avrupa'nın en iyi basketbol ligi, ama forma araklamaları gırla gidiyor.


Prim


Öncelikle fotoğrafı büyütelim lütfen. Slovenya formasındaki desene dikkatlice bir bakalım.

Azıcık geç kaldım da, olsun. Şimdi hani bizim formalardaki o bele doğru yoğunlaşan "ağ" deseni var ya, onlarda da varmış meğer. Bunu da, adamlarla oynayıp da fark etmek ayrı hadise.


Şimdi, bu tasarım bize has değilse, şurada 8. maddede bahsettiğim "Terim'in eli", sadece renk anlamında değmiş anlamına gelir. Onun da sonucu, abuk kombinasyonlar oldu.

2016 Draft Notları


Bir sezonu daha geride bıraktık... Çok şükür kendi açımdan mutlu sonla bitti. Bir bandwagon oluşumunun daha sonunu getirmenin mutluluğu içerisinde çok fena gaza gelmiş durumdayım. Öncelikle 'N'oldu lan Curry ve türevleri? N'oldu lan koca götü Draymond Green!' diye anırmak istiyorum. Ardından modern basketbol denen şeye kana kana küfretmek istiyorum!.. Eğer Cavs, daha doğrusu LeBron şampiyon olmasaydı muhtemelen bu yazıyı yazmıyor olacaktım. Çünkü final serisinin son maçı hariç hiç bir maçı izlemedim. 6. maçın bi 10 dakikası hariç. Kendi çapımda böyle 'satılmış' bi' ligi boykot etmek istedim işte. GSW kazansaydı da çok ama çok büyük bir olasılıkla sisteme olan isyanım yüzünden NBA'i takip etmeyi bırakacaktım. Bu yüzden bu rezaletin oluşmasını engelleyen herkese ayrıca teşekkürler! Neyse fazla da konunun dışına çıkmayalım... Ehem... Her sene olduğu gibi bu sene de bi' Draft değerlendirmesi yapacağız. Yine bomba gibi oyuncular var demek istiyorum ama açıkçası beni fazla heyecanlandıran bir draft olmadı 2016 yılının draftı. Tabii ki üstün yetenekli, gelecek vadeden oyuncuların sayısı az değil ama NBA'in kaderini değiştirecek gençlerin oldukça azınlıkta olduğu bir Draft olduğunu düşünüyorum... Hemen gencolarımıza geçelim.



#1 76ERS: Ben Simmons

D.T: 20. 6. 1996
Pozisyon: Kısa forvet / Uzun forvet
Klas: Üniversitede ilk senesini doldurmuş oyuncu
Okul: LSU
Boy: 2.08
Kilo: 109 

15-16  sezonu istatistikleri (LSU Tigers):

Maç başına sayı: 19.1     
Maç başına ribaund: 11.7
Maç başına asist: 4.7
Maç başına blok: 0.8
Maç başına top çalma: 1.9
Serbest atış yüzdesi: .670

Artıları:

* Boyunun uzun olmasına rağmen topu iki eliyle de rahatça sürebiliyor
* Üst düzey paylayıcı bir güce sahip, NBA'in modern kısa/uzun forvetleri kadar atlet
* Pota altındaki kargaşadan savunma ribaundlarını çekebiliyor
* Özellike pota altında 'post' pozisyonunda eşleştiği oyuncuları iyi savunabiliyor
* 'Box' pozisyonunda kendinden uzun ve iri oyuncuları potadan uzak tutabiliyor
* Öncelikle potaya gitmeyi düşünüyor ve atletik özellikleriyle çabuk yön değiştirebiliyor
* Özellikle pentre ederken oyun görüşü oldukça yüksek. Boş adamı çabuk ve doğru pasla bulabiliyor

Eksileri:

* Bir forvet oyuncusu için blok sezgileri vasatın altında
* Şutuna fazla güvenmiyor ve istikrarlı atamıyor (özellikle maç sonu hücümlarda)
* Penetre üzerinden attığı şutlarda vücut dengesinin sağlayamıyor ve gereksiz zorlamalarda bulunuyor
* İyi top süren oyuncuları savunmakta zorlanıyor. Teke tek savunmasında ayakları yavaş kalabiliyor

Özetle:

NBA tarihinin en uzun 'rebuilding' süreçlerinden birinin tam ortasında bulunan 76ers genç kadrosuyla adeta bir NCAA takımını anımsatıyor bize. Okafor, Noel, Embid şimdi de Simmons... Bu takımı Simmons'ın üzerine kurmak ne kadar doğru bilmiyorum ama Brett Brown'ın Simmons'u uzun forvet pozisyonunda oynatmayacağını düşünüyorum. Okafor ve Noel pota altında kağıt üzerinde gerçekten heyecan verici gözüküyor. Simmons 3 numara oynarsa aynı anda tüm potansiyel sahada olacak... Tabii daha NBA'de tek bir maça daha çıkmadan kendisini ligin en iyi uzunu ilan eden Embid'den kurtulmaları kendileri için iyi olabilir. Bu takasla iyi bir oyun kurucu alırlarsa ve Stauskas'ın dış şut tehdidine güvenirlerse 76'ers bu sezon daha iyi bir derece yakalayabilir.



#2 LAKERS: Brandon Ingram

D.T:  2. 9. 1997
Pozisyon: Kısa forvet
Klas: Üniversitede ilk senesini doldurmuş oyuncu
Okul: Duke
Boy: 2.06
Kilo: 89

15-16  sezonu istatistikleri (Duke Blue Devils):

Maç başına sayı: 17.3       
Maç başına ribaund: 6.7
Maç başına asist: 1.9
Maç başına top çalma: 1.1
Serbest atış yüzdesi: .682
Üç sayılık isabet yüzdesi: 410
Artıları:

*  Ayakları yere sağlam basan dengeli bir penetre özelliği var
* Hızlı bir ilk adımı var ve iki ayak üzerinden sıçradığı zaman patlayıcı özelliği NBA standartlarında
* Top hakimiyeti üst düzey ve hızlı hücumları bitiriş yetenekleri
* Ortalamanın üzerinde bir dış şut tehdidi var
* Sağ elini kullanan bir oyuncuya göre kendi solundan dönerek pota altından rahatlıkla bitirebiliyor
* Özellikle hızlı hücumlarda topu potadan potaya götürebiliyor ve doğru pasları dağıtabiliyor

Eksileri:

* Pozisyonuna göre güçlü bir oyuncu değil. Özellikle bacakları NBA standarlarına göre zayıf
* Elit savunuculara karşı kendi şutunu yaratamaması ve kötü hücum tercihleri
* Güçsüz fiziğnden ötürü kendi pozisyonundaki güçlü oyuncuları iyi savunamaması
* Ribaund sezgilerinin zayıf olması ve 'box out' yapma konusundaki etkisizliği
* Trafik içerisinde bitirme konusunda vasatın altında bir skorer

Özetle:

Kendisi benim ikinci favori rookie'm. Geçen sene Lakers Okafor'u seçmediği için yönetime fazlasıyla kızmıştım çünkü asıl eksikleri iyi bir pota altı oyuncusu. Fakat bu sene Lakers bu genci seçmekle doğru olanı yaptı ama ona sabretmek zorundalar. Kobe Bryant'ın gidişinden sonra taraftar da Ingram'dan bir mucize beklemiyor. Fakat Russell, Randle ve Ingram Lakers'i seneler sonra tekrardan play-off'lara taşıyacak potansiyele fazlasıyla sahip. Özellikle Clarkson'la iyi bir ikili olacaklarını düşünüyorum. Ayrıca Lakers'ın dış şut tehdidini de arttıracaktır.  Ingram bu senenin ilerleyen maçlarında umarım ilk beş başlar ve sağlıklı bir sezon geçirir çünkü NBA'e ne kadar çabuk alışırsa eksiklerini de görerek ona göre gidereceğini düşünüyorum.



#3 Celtics: Jaylen Brown

D.T: 24. 10. 1996
Pozisyon: Kısa forvet
Klas: Üniversitede ilk senesini doldurmuş oyuncu
Okul: California
Boy: 2.01
Kilo: 102

15-16 sezonu istatistikleri (California Golden Bears):

Maç başına sayı: 14.6
Maç başına ribaund: 5.3
Maç başına asist: 1.9
Maç başına blok: 0.6
Serbest atış yüzdesi: .654

Artıları:

* Üst düzey bir atlet, tek ayak ve çift ayak sıçradığında heyecan verici smaçlar vurabiliyor
* Patlayıcı gücü çok yüksek, hızlı ilk adımı ve dengeli penetreleri ile NBA savunmalarını delebilir
* Topsuz oyunu vasatın üzerinde, kendini hızlı ayakları sayesinden savunmacılarından kurtarabiliyor
* Özellikle adam adama savunmada oldukça başarılı
* Ribaund sezgileri yüksek ve kalabalığın arasından boşta kalan topları çekebiliyor
* 1,2 ve 3 numaraları savunabiliyor. Özellikle kısa beşle oynayan takımlara karşı daha etkili savunma yapabilir

Eksileri:

* Hücum özelliklerinin beklentilerin altında kalması. Yanlış şut tercihleri ve kendi hücumunu yaratmada yaşadığı sıkıntılar.
* Bazen bencil olabiliyor ve topu elinde fazla tutuyor
*  Kafasını her zaman oyuna veremiyor. Kötü hücumlar yaptığı zaman oyuna küsebiliyor
* Savunmada gereksiz agresifleştiği ve top çok top çalmaya odaklı savunma yaptığında takım savunmasını aksatıp hatalar yapabiliyor
* Yardım savunması reaksiyonları kendinden beklenenin altında kalıyor
* Düşük serbest atış yüzdesi

Özetle:

Boston'ın aradığı agresiflik ve takımda eksik olan o patlayıcı güç bu adamda fazlasıyla mevcut. Kısa forvet pozisyonuna artık yeni bir kan aramayı sonlandırabilirler çünkü Brown onlara fazlasıyla yetecektir. Sadece kendisinin, şut sokma konusundaki büyük sıkıntılarını gidermeleri gerekecek. Thomas ve Smart'ın onu efektif kullanacağından eminim ve büyük olasılıkla da tüm maçlarda ilk 5 başlayacaktır. NBA arenasında kendisinin tam anlamıyla göstereceği iyi bir takıma gitti ve gerçekten heyecan verici bir rookie. Çalışma ahlakını geliştirir ve Boston şehri ile huzurlu bir şekilde geçinirse takımın franchise oyuncularından biri olabilir.



#4 SUNS: Dragan Bender

D.T: 11. 17. 1997 
Pozisyon: Uzun forvet
Klas: Uluslararası oyuncu
Okul: -
Boy: 2.13
Kilo: 102

15-16  sezonu istatistikleri (Maccabi Tel Aviv - Euroleague: 7 maç):

Maç başına sayı: 2.4     
Maç başına ribaund: 1.3
Maç başına blok: 0.4
Serbest atış yüzdesi: .500

Artıları:
* Bir kısa forvet gibi sahayı kısa sürede koşabiliyor. Boyuna göre oldukça hızlı
* Sahayı koşmayı seviyor. Hücumda aktif ve hareketi. Kendini boşa çıkarmayı seviyor
* Ayakları hızlı. Özellikle yardım savunmasında çabuk reaksiyon göstrebiliyor
* Dikey sıçrayış konusunda bir uzuna göre oldukça başarılı
* Savunma I.Q.'su oldukça yüksek. Penetre eden oyuncuları durdurma konusunda başarılı. Gardları bile savunabiliyor.
* İyi bir çember savunucusu. Özellikle yardıma gelip temiz bloklar yapabiliyor

Eksileri:

* Savunma ribaundlarını çekme konusundaki yetersizliği
* Fiziğinin NBA standartlarındaki bir uzuna göre olduça zayıf olması
* Skor repartuarının geniş olmayışı ve kendi hücumunu yaratma konusundaki eksiklikleri
* Hücumda bilinçsiz erken ve yanlış şut tercihleri
* Çoğu zaman yardım savunmasının geldiğini farkına varamamasından dolayı top kayıpları

Özetle:

Suns bu neden bu draftta iki tane uzun forvet aldığını anlamadım. Eğer Bender'i pivot olarak oynatmayı düşünüyorlarsa önlerinde çok uzun bir yol var diyebilirim. Marquese Chriss'i Kings'ten kapmaları doğru bir tercih olsa da. Bender NBA için hazır durumda olmadığı çok açık. Fakat kendisinin örnek alabileceği bir uzun var... Porziņģis, hakkında söylenen neredeyse tüm eleştirileri savuşturmuş ve yılın çaylağı olmaya aday bir performans sergilemişti. Bender da Avrupalı bir uzun olarak aynı başarıyı gerçekleştirebilir. Tabii ki henüz çok genç ama ilk etapta Suns'a savunmasıyla yararlı olabileceğini düşünüyorum.


#5 TIMBWERWOLVES: Kris Dunn

D.T: 13. 3. 1994
Pozisyon: Oyun kurucu /  Şutör gard
Klas:  Üniversitede 4 seneyi tamamlamış oyuncu
Okul: Providence
Boy: 1.93
Kilo: 100

15-16  sezonu istatistikleri (Providence Friars):

Maç başına sayı: 16.4
Maç başına ribaund: 5.3
Maç başına asist: 6.2
Maç başına blok: 1.4
Serbest atış yüzdesi: .695
Üç sayılık isabet yüzdesi: : .372

Artıları:

* Topla birlikte dripling yeteneği oldukça iyi. Savunmaları delip potaya gitme konusunda başarılı.
* Pas yetenekleri ve harika saha görüşü
* Topsuz oyunu çok iyi biliyor. Özellikle savunmadk potaya ani ve dikey penetreleri
* Guard ve forvetleri yakından savunabiliyor. Savunmadaki boşlukları sezip kendisini boşa çıkarabiliyor.
* Picn n Roll hücumunu efektif oynayabiliyor. Standartların üzerinde bir NBA oyun kurucusunun kadar takımına liderlik edebiliyor

Eksileri:

* Şutuna güveniyor ama özellikle dış şutu oldukça istikrarsız
* Savunmada çabuk dağılabiliyor. Özellikle bu alanda konsantrasyonu çabuk dağılabiliyor
*  Hücum repartuarı fazla geniş değil. Kimi zaman aynı hücumları üst üste deneyip başarısız olabiliyor
* Bir oyun kurucuya göre düşük serbest atış yüzdesine sahip
*  Hızlı ve kendinden  kısa savunmacılara karşı zorlanması

Özetle:

Dunn şüphesiz bu draft'ın en yetenki gardı fakat kendisini geliştirmesi gereken çok konu var. Özellikle dış şutunu geliştirmesi lazım. Fakat NBA'e kısa sürede ayak uyduracağını düşünüyorum. Potansiyelli gençlerle dolu Wolves kadrosunun oyun kurucu pozisyonunu da kapacaktır. Zach LaVine'i belki önümüzdeki sezon 2 numara pozisyonunda daha çok izleyebiliriz. Jalen Rose kendisinin John Wall'a benzetmiş ama buna pek katılmayacağım. Sitil olarak benzeseler de belkide bir oyun kurucunun en önemli vasıflarından olan top hakimiyeti konusunda Dunn, hiç bir zaman Wall kadar iyi olamadı. Fakat şüphesiz Minnesota'nın oyun kurucu pozisyonundaki açığı kapatacaktır.



#6 PELICANS: Buddy Hield

D.T: 17. 12. 1993
Pozisyon: Şutör gard
Klas: Üniversitede 4 seneyi tamamlamış oyuncu
Okul: Oklahoma
Boy: 1.96
Kilo: 96

15-16  sezonu istatistikleri (Oklahoma Sooners):

Maç başına sayı: : 25.0
Maç başına ribaund: 5.7
Maç başına asist: 2.3
Maç başına blok: 1.1
Serbest atış yüzdesi: .880
Üç sayılık isabet yüzdesi: : .390

Artıları:

* 3'lük çizgisi gerisinden attığı şutlarda büyük tehdit oluşturması
* Özellikle hızlı hücümlarda savunmadaki boşluğu iyi bulup doğru şutu sokması
* Penetreleri sonrası pota altında tam bir dönüş hareketi ile bitirme konusunda başarılı
* Hem sağdan hem soldan aynı şekilde hücum edebiliyor ve oldukça iyi top hakimiyeti var
* Pick and pop hücumunda çok etkili bir silah. Bombeli şut mekaniği ile savunulması zor


Eksileri:

* Hücumunun çoğu zaman sadece şut atmaya dayalı olması
* Kafasını her zaman oyuna veremiyor.Özellikle hücumda sadece şut atmaya konsantre olduğunda boş arkadaşlarını göremiyor
* Baskı altındayken kolaylıka top kaybedebiliyor ve oyun görüşü vasatın altında
* Dış oyuncuları savunma konusunda başarılı olduğu söylenemez. Yardım savunmasında aksaması muhtemel


Özetle:



Buddy Hield hiç kuşkusuz üst düzey bir şutör olacak ve Pelicans'ın da istediği aslında tam olarak bu. Anthony Davis'in savunma oyuncuları başında toplamasından faydalanıp daha rahat kullanabilir şutlarını. Geçtiğimiz senelerde bu takımın boş şut sokma konusunda yaşadığı sıkıntıları biliyoruz. Hield bu alanda inanılmaz katkılar verebilir. Fakat hücumunu geliştirmesi gerekecek. Özellikle oyun görüşü ve hücumda doğru tercihler yapması gerekiyor. Çünkü onu bu ligde tutacak en büyük özelliği olan skor tehdidini hücumunun farklı alanlarında efektif şekilde kullanması lazım.



#7 NUGGETS: Jamal Murray

D.T: 23. 02. 1997
Pozisyon: Şutör gard
Klas: Üniversitede ilk senesini doldurmuş oyuncu
Okul: Kentucky
Boy: 1.96
Kilo: 91 

15-16  sezonu istatistikleri (Kentucky Wildcats):

Maç başına sayı: 20.0
Maç başına ribaund: 5.1
Maç başına asist: 2.1
Maç başına top kaybı: 3.1
Serbest atış yüzdesi: .783
Üç sayılık isabet yüzdesi: : .408

Artıları:

* Penetrelerinde hızlı bir şekilde yön değiştirebiliyor ve iki elle de yüksek yüzdeyle bitirebiliyor
* Üçlük çizgisinin gerisinden büyük bir tehdit. Topu yakalayıp attığı şutlarda daha yüzdeli isabetler bulabiliyor.
* Topsuz oyunu kusursuza yakın oynayabiliyor. Özellikle savunmacısını perdey takma konusunda başarılı
* Kendi şutunu yaratabiliyor. Bir adım geriye atarak attığı şutlarda savunmacısını rahatlıkla etkisiz hale getirebiliyor
* Özellikle hızlı hücumlarda iyi bir pasöre dönüşüyor. Topu kendi pota altından boşa adama isabetli bir şekilde aktarabilme özelliğine sahip
* Yüksek enerjiyle savunma yapıyor. Özellikle boştaki toplara hamle yaparken ekstra mücadeleci olabiliyor

Eksileri:

* Kendisini iyi savunan atletik gardlara karşı gereksiz zorlamalarda bulunabiliyor
* Şutunu alttan çıkartması savunmacıalra şutunu bozma konusunda bir fırsat veriyor ve avantajlı pozisyonda olsa bile bazı hücumlarda bu yüzden isabet oranı düşebiliyor
* Savunmada ayakları yeterince hızlı değil. Dikine penetre eden oyuncuları savunmakta zorlanıyor
* Saha içi liderliğinin zayıf olması ve yaptığı hatalar sonrası oyuna küsmesi
* Bazı zamanlar üçlük çizgisinin gerisinde hücum etmeye fazla odaklanabiliyor ve kötü şut tercihlerinde bulunuyor

Özetle:

Üst üste iki senedir 7. sıra seçimini elinde bulunduran bir takım Nuggets ve bu açıkçası bu sene Mudiay'ın yanına oldukça yetenekli genç bir şutör monte ettiler. Mudiay'in şut sokma konusundaki sıkıntılarını düşünürsek en azından bu konuda ona yeterince destek verecek bir arkadaşı olacak artık. Eğer Nuggets koç Michael Malone'a biraz sabredebilirse birkaç yıla başarılı sezonlar geçirmeye ve bunu istikrarlı bir şekilde sürdürebileceklerine inanıyorum. Geçen sene en azından bunun sinyallerini verdi bize. Nuggets hücum anlamında kağıt üzerinde heyecan verici oyunculara sahip olsa da bu takımın esas kimliği savunması ve inatçılığı ile belirleneceğini düşünüyorum. Belkide Murray'in de oyununda en çok gelişme kaydetmesi gereken alan da bu olacaktır.



#8 KINGS (SUNS'a takasla gitti): Marquese Chriss

D.T: 2. 7. 1997
Pozisyon: Uzun forvet
Klas: Üniversitede ilk yılını doldurmuş oyuncu
Okul: Washington
Boy: 2.08
Kilo: 116

15-16 sezonu istatistikleri (Washington Huskies):

Maç başına sayı: 13.8
Maç başına ribaund: 5.3
Maç başına blok: 1.6
Maç başına blok: 0.7
Serbest atış yüzdesi: .685
İki sayılık isabet yüzdesi: .480
Üç sayılık isabet yüzdesi: .369

Artıları:

* Üst düzey bir atlet. Sahayı koşabiliyor ve özellikle hızlı hücumlarda zorlanmadan içine vurabiliyor
* Takip smaçlarındaki sezileri ve olduğu yerden dikine ani bir şekilde yükselmesi
* İyi bir çember savunucusu. Blok zamanlaması ve pota altında rakiplerini zor şutlara zorlaması ile biliniyor
* Savunmada hücum oyuncusunun boyalı alandan dışarıya ya da dışarıdan boyalı alana attığı pasları kesme özelliğine sahip
* Sırtı dönük oyunu iyi olmasa da potayı karşısına aldığı zaman oldukça etkili olabiliyor
*Güvenilir olmasa da boş kalınca isabet bulabileceği bir orta mesafe ve dış şutu var

Eksileri:

* Hücumda erken şut tercihleri ve kendi hücumunu yaratmadaki sıkıntıları
* Savunma konusunda vasatın üstünde olsa da savunma ribaundlarını çekmede pek başarı değil
* Erken faul problemine girebiliyor. Bu konuda oldukça dikkatsiz
* Aldığı pasları bazen elinden kaçırabiliyor. Top kontrolünün pek iyi olduğu söylenemez

Özetle:

Suns takımı bu sene iyiden iyiye gençleşti. Batı'da iddialı olabilecek bir kadro kurmaya çalışıyorlar ama onlara asıl beklenen enerjiyi getirecek genç Chriss olsa gerek. Çünkü hücumun akıcılığı düşünülürse kendisi kısa beş için iyi bir seçim. Fakat takımda aynı pozisyonu oynayabilecek bir rakibi var. Dragan Bender NBA için uzun forvet pozisyonunda oynatılması gerektiğini düşünüyorum. Chriss eğer 4 numara pozisyonunu kapmak istiyorsa özellikle daha istikrarlı hücum etmesi gerekecek. Bir çaylak için zor olsa bile kafasını devamlı oyunun içinde tutması lazım. 


#9 RAPTORS: Jakob Poeltl

D.T:  15. 10. 1995
Pozisyon: Uzun forvet / Pivot
Klas: Üniversitede ikinci yılını doldurmuş oyuncu
Okul: Utah
Boy: 2.16
Kilo: 108 

15-16  sezonu istatistikleri (Utah Utes):

Maç başına sayı: : 17.2
Maç başına ribaund: 9.0


Maç başına blok: 1.5
Maç başına asist: 1.9
Serbest atış yüzdesi: .692

Artıları:

* Pick n roll hücumunu iyi oynuyor. Pota altında yarım cengel atışı etkili
* Sahayı hızlı koşabiliyor ve potaya penetre edebilen bir uzun
* Pick n roll savunması oldukça başarılı
* Ribaund sezgileri yüksek. Özellikle box pozisyonunu iyi alabiliyor
* Hareket halindeyken iyi bir pasör, Boştaki takım arkadaşlarını bulma konusunda iyi denilebilir

Eksileri:

* Fazla atlet bir oyuncu olmadığı için günümüz NBA uzunlarına karşı güçlük çekebilir
* Boyuna göre fiziğini iyi kullandığını söyleyemeyiz. Kendinden güçlü uzunları savunmakta zorlanıyor
* Dikey sıçrama özelliği yeterince iyi değil. Kimi zaman bu dezavantajı oyunun iki tarafında da zorlanmasına neden oluyor
* Fazla hücum faul aldırmaya yönelik savunma tercihleri

Özetle:

Toronto'nun Avrupalı oyuncuları draft etmeyi sevdiğini biliyoruz. Yine bir Avrupalı bir oyuncu seçtiler fakat bu sefer zaten tercihlerini pivottan yana kullandılar. Geçen seneyi baz alırsak Bismac Byombo, 2011 senesinde draft ettikleri Jonas Valanciunas'ın yokluğunda oldukça iyi iş çıkarmıştı. Belkide Toronto yönetimi Valanciunas'dan kurtulup Avusturyalı bu gence güvenmeyi seçecektir. Fakat Poeltl'in NBA'in iyi uzunlarından olması için önünde uzun bir yol var diyebiliriz. Ligin güçlü ve hızlı pivotlarını savunmada oldukça zorlanacaktır.


#10 BUCKS: Thon Maker

D.T: 25. 2. 1997
Pozisyon: Pivot
Klas: Uluslararası oyuncu
Okul: -
Boy: 2.16
Kilo: 98 

Artıları:

* Sahayı çok hızlı koşabilen bir uzun. Hızlı hücumlarda topu alıp potaya kadar gidebiliyor
* İyi bir orta mesafe şutu var. Bunun yanında riske edilmeyecek dış şutu da bulunuyor
* Oldukça iyi bir çember savunucusu. Blok sezgileri yüksek
* Çabuk ilk adımı sayesinde rakiplerini geçebiliyor ve potaya yaklaşmadan da bitirebiliyor
* Üst düzey bir mücadele gücü var. Hızlı ayakları ve aktif elleri ile savunduğu oyunculara rahat hücüm ettirmeyebilir
* Özellikle hücum ribaundlarını çekme konusundaki sezgileri oldukça yüksek

Eksileri:

* NBA uzunlarına göre çok ince ve çelimsiz
* Heyecanlı savunma yapması onu hataya zorluyor. Çabuk faul problemine girebilir
* Hızını kullanmak yerine daha çok şutunu tercih ediyor
* Amerikan basketbol sistemine uzak oluşu onu sıkıntıya sokabilir
* Hücum ribaundları konusundaki sezgilerine nazaran işin savunma ribaundu kısmında iyi sayılmaz. Özellikle box pozisyonunu iyi alamıyor

Özetle:

Bu drafttaki açık ara favori oyuncum Thon Maker ve bence beklenenin çok üzerinde katkı verecektir. Bucks onu seçmekle büyük bir risk aldığı söylenilse de bu genç ve enerji dolu adamı takımlarına kazandırdıkları için şanslılar. Antetokounmpo, Parker, Carter-Williams gibi genç ve yükselişte oyuncuların yanına monte edilebilecek, takımın kimyasına uyan en doğru isim kesinlikle. Kidd bir an önce Greg Monroe'dan kurtulup Maker'ı 5 numara pozisyonunda ilk 5'te sahaya sürmesi lazım. Jabari ve Giannis'in de aynı anda sahada olacağını düşünürsek bu sene Bucks'ı izlemek ayrı bir keyif verecek.

Nerden Nereye "Euro 2016 Özel" 3


Nerden Nereye ""Euro 2016 Özel" 2




Meğer B Grubu'nda Liverpoollular bayağı bir kesişmiş, sonradan fark ettim. 

Filiz


Görenleriniz olmuştur. Copa America'dan evvel, Panama ile oynanan hazırlık maçında Brezilya hocası Dunga, üzerinde tıpkı formalarında olduğu gibi, Nike logosu ve Federasyon arması bulunan bir ceket giydi. Hatta ısınma tişörtlerinde olduğu gibi arkasında da "BRASIL" yazıyordu.



Bir forma takıntılısı olarak buna nasıl bakmam gerektiğini bilemedim açıkçası. Bir nevi sinerji, ya da bir özdeşleşme fikriyle bakarsak, hoş. Ama o takım elbise ciddiyetine uyuyor mu, pek sayılmaz. Turnuvada göremediğimize bakılırsa, zaten muhtemelen fazlaca olumsuz tepki almıştır memlekette. Ha ama nedir, bunu da yapan çıktı. Biri sorsa mesela bir mecliste, cevabı var.

Nerden Nereye 206

Günün anlam ve önemine binaen olsun bu kez de.