Ve
bir Grand Prix finallerinin daha sonuna geldik. Takip etmeye fırsat bulamamış, ya da
voleybolu az çok takip eden birine “Kim kazandı?” diye sorsak ya Amerika ya
Brezilya ya Çin ya da İtalya der. Bu yıl da şaşırtıcı bir durum olmadı ve daha
önce 8 kez birinci olarak finalleri en
çok kazanan ülke ünvanını elinde bulunduran Brezilya çok rahat kazandı.
İkinci Çin olurken, üçüncülük Sırbistan’ın oldu. Son 3 yılın şampiyonu olan
Amerika Birleşik Devletleri ise final grubuna kalmasına rağmen son sırada yer
aldı.
“World Grand Prix turnuvası nedir?” diyenlere
kısa bir bilgi verelim.
World
Grand Prix için, voleybolun en prestijli turnuvası diyebiliriz. Avrupa ve Dünya
Şampiyonaları’ndan çok daha önemli bana kalırsa. Çünkü sadece belli bir
seviyenin üstüne çıkmış takımlar katılıyor. Her ne kadar bu yıl bu durum biraz
sekteye uğrasa da genel olarak öyle.
1993
– 2002 yılları arasında 8 ülkenin, 2003 – 2010 arasında 12 ülkenin, 2011 ve
2012’de 16 ülkenin mücadele ettiği bu turnuvaya bu yıl ilk kez 20 ülke katıldı.
Daha çok takımın olması turnuvanın kalitesini düşürdü bana kalırsa. Elit
takımların yanı sıra Cezayir, Çek Cumhuriyeti gibi nasıl geldiklerini
anlamadığım ülkeler de vardı. Çünkü bu turnuvaya, takımlar yıl içinde aldıkları
başarılara göre davet ediliyorlar.
World
Grand Prix turnuvalarının güzel bir yanı turnuvanın 3-4 hafta boyunca değişik
ülkelerde sürmesi. Gruplar, Hong Kong’dan Türkiye’ye; İtalya’dan Brezilya’ya;
Çin’den Porto Riko’ya pek çok ülkede mücadele ediyor. Bu yıl -20 takım olması
sebebi ile- 3 hafta elemeler, 1 hafta da final grubunun mücadeleleri sürdü. Turnuvada
takımlar her hafta gruplarda aldıkları sonuçlara göre puanlandırılıyor ve ilk 5
takım direkt final grubuna kalıyor. Finallere ev sahibi olan ülke de direkt
finallere kalıyor. Bu 5 takım, kendi aralarında 1 hafta daha süren mücadeleler
sonucunda puanlandırılıyor ve en çok puanı toplayan takım turnuvayı da kazanmış
oluyor.
Turnuvayı
kazanan takım ne herhangi bir şampiyonaya doğrudan katılma hakkı ne de para
ödülü kazanıyor. Kazanç açısından “dünyanın en boş turnuvası” olarak gözükse de
tecrübe ve deneyim açısından bundan daha iyi bir turnuva yok. Takımlar sırf
prestijlerini sürdürmek için turnuvaya katılıyorlar.
World Grand Prix tanıtımı için yapılmış en son video 2012’de yapılmış. Skandal. Ama olayın nasıl olduğuna dair bilgisi olması açısından izlemekte fayda var.
World Grand Prix 2013
Bu
yıl değişiklik oldu ve 20 takım katıldı dedik ama sonuçlar açısından öyle çok
büyük süprizler olmadı. Finale kalan takımları kısa kısa değerlendirelim:
Brezilya: Voleybolun
Mourinho’su olarak nitelendirilen ve 2003’ten beri Brezilya Milli Takımını
çalıştıran Ze Roberto’nun son 3 yıldır Amerika’nın ardında kalması bu yıl
onları daha da iddialı kılıyordu. Ben kendimi bilerek izlediğim zamandan bu
yana Brezilya’nın iskelet kadrosunda çok az değişiklik oldu. Voleybolda en
önemli şey takımdaki oyuncularının birbirini iyi tanımasıdır ki bu Brezilya’da
en üst düzeyde. Olimpiyat Şampiyonu olarak gelen Brezilya, burada da fırtına
gibi esti. Tek yenilgilerini grup aşamasında Bulgaristan’a karşı 3-1’lik skorla
aldılar. Bir de bu takımda olan inanılmaz bir şey var değinmeden geçemeyeceğim.
Hangi maçın hangi setinde olursa olsunlar, geriye düşseler bile asla mücadeleyi
bırakmıyorlar -ki bu durum morale dayalı kadın voleybolunda çok az görülür – ve
setin 20’li sayılarında muhakkak öne geçiyorlar. Yalnız, son 10 yılda 6 kez
şampiyon olup, 3 kez de ikinci olmak her takımın başarabileceği bir şey değil.
Brezilya’da voleybol, futboldan daha başarılı diyebiliriz J (Hem kadınlarda hem
erkeklerde)
Çin: Final grubuna
namağlup gelen tek takım olmasına rağmen finallerde Brezilya’ya boyun eğmekten
kurtulamadılar. Takımın başına kadın koç Lang Ping’i getirip oyuncu profilini
değiştirmişler. Kaptan Hui R.Q ve Wang’ın müthiş oyunu geçen yıllarda olduğu
gibi bu yılda devam ediyordu ama pasörlerinin bu takıma tam uyum sağlayamaması onlar
için en büyük problem olarak gözüküyordu. Bunun için daha çok bir arada maç
yapmaları gerekiyor.
Sırbistan: Uzun
zamandır sessiz sakin duran Sırbistan’ın birkaç güne başlayacak Avrupa Voleybol
Şampiyonası öncesi Brakocevic’e muhtaç olmadan bu kadar iyi oynaması bizim için
hiç iyi olmadı. Pek çok oyuncusunu Türkiye’den tanıdığımız Sırbistan’da turnuvanın
yıldızı Ana Bjelica idi. Bu Sırbistan’ın en büyük problemi servis karşılamaydı,
bunu da çözmüşler bu turnuvada görmüş olduk. Eskiden Galatasaray’da da oynayan Nikolic’in
1 yıllık hamilelik arasından sonra takıma dönmüş olması Sırbistan için
önemliydi.
Japonya: Ev
sahibi olduğu için doğrudan katılıyor olsalar da bileklerinin hakları ile
finale kaldılar. Gruplarda bizle de karşılan Japonya, efsane pasörü Takeshita’nın
yokluğunu çok aradı. Yakından tanıdığımız Saori Kimura’nın önderliğinde
ellerinden geleni yaptılar. Asya voleybolunun hızlı voleybolunu çok iyi
oynasalar da mücadeleleri ile karşı takıma “illallah” dedirtseler de büyük
takımlarla başa çıkabilmeleri zor gözüküyor.
İtalya: Yepyeni
takımla karşımıza çıkan İtalya, bildiğimiz Lo Bianco’lu, Gioli’li, Piccinini’li
voleybolundan çok uzaklaşmış. Takımda tanıdık isim neredeyse yok, çok genç
takımla gelmelerine rağmen bizim gibi tecrübeli takımları yendiler. Tabii bunlar
hep yıldız milli takımdan bu yana bir arada oynamaktan kaynaklanıyor. Takımın
genç olması, en ufak bir geriye düşüşte çok çabuk morallerinin bozulup oyundan
düşmelerine sebep oluyor. 2.02’lik Diouf en büyük kozları.
Amerika: Son
3 yılda fırtına gibi esen Amerika bu yıl yedek ağırlıklı kadroyla gelmeyi
tercih etmiş. Geçen yılın MVP’si de olan Destinee Hooker’ın (ki kendisi benim
izlediğim süre içinde voleybol tarihinin en iyi kadın oyuncusudur) hamile
olması sebebiyle olmaması bu yıl Brezilya’nın işini daha da kolaylaştırdı. Final
grubunda sadece 1 puan almaları büyük başarısızlık olarak gözükse de tam takım
olsalar da böyle olmayacaktı. Her türlü Brezilya şampiyon olurdu ama bu ikili
arasında çok daha çekişmeli maçlar izlerdik.
Bu
yıl için kısa kısa şunları diyebiliriz;
- Final Grubuna kalan takımlar: Brezilya, Amerika, İtalya, Çin, Sırbistan ve ev sahibi Japonya idi. (Japonya ev sahibi olmasaydı da kalırdı.)
- Sıralama: Brezilya – Çin – Sırbistan – Japonya – İtalya - Amerika.
- Turnuvanın sürpriz takımı: Şampiyon Brezilya’ya tek mağlubiyetini aldıran Bulgaristan takımıydı.
- Turnuvanın hayal kırıklığı: Türkiye’nin final gruplarına kalamamasıydı.
- Turnuvanın özleneni: Japon pasör Takeshita. (Takeshita’yı bilenler bilir, tanısanız siz de severdiniz.) Bir de Amerika’nın 2012 kadrosu.
- Turnuvanın takımı: Brezilya. 13 maçta 1 yenilgi aldılar.
- Turnuvanın koçu: Fenerbahçe Universal’ın da koçu olan Brezilya koçu Ze Roberto. Gerçi Çin milli takımının kadın koçu (kadın voleybolunda çok çok az görülen bir durum) Lang Ping de iyi işler yaptı ama Ze Roberto varken kimsenin şansı yok.
- Turnuvanın Oyuncusu: Thaisa Menezes. Orta oyuncular genelde turnuvaların en iyi oyuncuları seçilmez ama Thaisa teknik, tecrübe ve taktik olarak turnuvanın en iyisiydi bence.
Turnuvanın En'leri
Çok geçmeden turnuvanın en'leri de belli
oldu, hemen ekleyelim.
Edit'lemden sadece MVP’yi yazmıştım Thaisa
Menezes olur diye, FIVB beni yanıltmadı. Turnuvanın en iyi takımında, Çin’den
1, Sırbistan’dan 3, Brezilya’dan 2 ve Amerika’dan 1 oyuncu var. Bana kalırsa
tek sürpriz Sırbistan’dan seçilen smaçörün Bjelica yerine Mihajlovic’in
seçilmesi. Japon pasör Takeshita’nın ve İtalyan Lo Bianco’nun olmaması
Amerikalı pasör Alisha Glass’ın işini kolaylaştırmış. Onun dışında tahmin
edilebilecek kadro.
Kısaca En’ler şu şekilde:
En iyi 1. smaçör: Zhu Ting
En iyi 2. smaçör: Brankica Mihajlovic
En iyi 1. orta oyuncu: Thaisa Menezes
En iyi 2. orta oyuncu: Milena Rasic
En iyi libero: Fabiana Oliveira
En iyi pasör: Alisha Glass
En iyi pasör çaprazı: Jovana
Brakocevic
Turnuvanın MVP'si: Thaisa Menezes
World Grand Prix ve Filenin Sultanları
Böyle
turnuvalarda hep “biz ne yaptık?” diye merak ederiz. Ona da kısaca bi’
değinelim. Bu organizasyon ilk olarak 1993 yılında düzenlendi, biz ise ilk kez geçen yıl katıldık ve turnuvayı Amerika
ve Brezilya’nın ardından üçüncü sırada
bitirdik. Avrupa'dan katılan tek takım olarak katıldığımız turnuvada " Avrupa’nın en iyi takımı” iddiasını da boşa çıkarmamış olduk. Neslihan Demir en iyi Servis Atan, Gülden Kayalar Kuzubaşıoğlu en iyi servis karşılayan oyunucu ödüllerini almışlardı.
Bu
yıl ikinci kez davet edildiğimiz
World Grand Prix’te resmen hayal kırıklığıydık. Mükemmel fikstürümüz olmasına
rağmen final grubuna kalamamamız büyük başarısızlık bana kalırsa. Brezilya,
Amerika veya Sırbistan ile gruplarda karşılaşmamak böyle turnuvalarda mükemmel fikstür
olarak değerlendirilir.
İlk
hafta Ankara’da ev sahibi olduğumuz grupta Cezayir, Tayland ve Japonya ile
karşılaştık. Cezayir’i de Tayland’ı da 3-0 yenmemize rağmen, Japonya’ya 3-1
yenildik. İkinci hafta Hong Kong’daydık ve rakiplerimiz Arjantin, Çin Halk
Cumhuriyeti ve Çek Cumhuriyeti idi. Arjantin’i 3-1, Çek Cumhuriyeti’ni 3-0
yenerken Çin’e 3-2 mağlup olduk. Elemelerinin son haftasına girerken sürpriz galibiyetler
alan Bulgaristan ve voleybol ekolü İtalya ile final gruplarına kalan son takım
olma mücadelesi veriyorduk. Üçüncü haftada mücadelelerini de İtalya, Dominik
Cumhuriyeti ve Cezayir ile Tayland’da oynadık. Dominik Cumhuriyeti’ni 3-2,
Cezayir’i 3-0 ile geçtik ve final maçımızı İtalya ile oynadık. Gruplara
kalabilmek için sadece 1 set verme lüksümüz varken biz maçı çok iyi başlayıp
ilk seti almamıza rağmen 3-2 kaybettik ve final gruplarına kalamadık.
Set
sayısının voleybol puanlamasındaki önemini bilmeyenler için sırası gelmişken
söyleyeyim. Takımlar eğer maçları 3-0 ve 3-1’lık setlerle kazanırsa 3 puan
kazanıyor. Eğer maç 3-2 bitmiş ise maçı kazanan takım 2 puan, kaybeden takım da
1 puan alıyor. Bu yılki World Grand Prix’te finallere son sıradan giren Japonya
ile beraber Rusya, Türkiye ve Bulgaristan 19 puan aldı. En çok maç kazanan
takımlar arasında (Gruplarda Japonya ve Rusya 7 maç, Türkiye ve Bulgaristan 6
maç kazanmıştı) da en çok set kazanan takıma bakılıyor ki bu şampiyonada bu
takım Japonya idi.
0 yorum:
Yorum Gönder