Weber


Daha ergenim, çıkartma sevdası peşindeyiz. Ş. Ligi albümü var Panini'nin. Elimden geldiğince alıyorum. Sınıftan bir yakın arkadaş da, benden görüp hevesleniyor. Yalnız kalmıyorum. Çıkartmalar da her yerde yok. Tesadüf müdür nedir, çıkartmaların satıldığı yerlerden biri de bu arkadaşının evinin yakında. 2 günde 1 oraya gidip çıkartmalara abanıyoruz. "Abi bak Del Piero"lar falan. O dönemin çıkartmaları hala duruyor. Ve aklımda o senelerin çıkartmalarından birkaç manzara çok sabit durumda. Biri de (belki en belirgini) Manchester United'ın takımca çektirdiği fotoğrafın olduğu çıkartma. Muhtemelen şu üstteki Umbro logosunun olduğu kalearkasının önünde çektirmişler. Çok hoşuma gidiyor niyeyse. Bir "bütünlük" çağrıştırdığı için mi, nedir.


Sonradan Nike'la anlaşılınca, Nike logosu konduruldu aynı yere.

Geçenlerde nette bi'şeyler ararken, gördüklerinize benzer bazı resimler denk geldi, ve devamında akla takılan soru:Bizim stat için de böyle bir şey yapsalar, nasıl olur? Ya da, "yaparlar mı?"


Şu an için oluru yok açıkçası. Yani önümüzdeki dönem için yaptığımız, Nike ile olan anlaşma, böyle stada logoyu çakacak kadar kapsamlı değil. Bu tip bir anlaşmanın yapılması için de, daha başarılı olmak lazım. Daha büyük olmak lazım.


Galatasaray'ın şu haline bakınca akla gelecek en son şey bu belki ama, ne yapalım, düşüyor akla. Şu alttaki gibi bir manzarayı görmek ne güzel olur. Kırmızı koltukların üstüne, sarı logo.

Rio


Rio, güzel şehir. Gezip, görd... öhöm öhöm Rio çık aradan!

Resim ve giriş cümlesinden anlaşılamayacağı üzere, postun konusu Rio Ferdinand. Bendeniz blogun yeni yazarı, patatesli horoz (anilka23), sizlere Rio'dan bildireceğim (LAN ?).

Rio, resim ve giriş cümlesinden anlaşılacağı üzere (vol 2) güzel bir yer. İsa heykeli felan ihtişamlı, sokaklardaki küçük ''ronaldinho''ların performansları etkileyici. Bunun dışında sokaklarda başka şeylere de rast gelebilirsiniz (TIK).

Ne tesadüftür ki Lappap'ın beni Rio'ya göndermesi ile Rio Ferdinand'ın İngiltere milli takımı kaptanlığından alınması aynı günlere denk geldi. Ben de bu rastlantıyı fırsata çevirmek için ''Rio'ya gelmişken, Rio'dan bahsetmemek olmaz'' gibi irrite edici bir düşünce ile bu satırları yazmaya başladım (tamamen içgüdüsel yani).


Efenim bildiğiniz üzere Rio (topçu olan) neredeyse 1 senedir adam gibi top oynayamıyor sakatlık problemi yüzünden. Her şeyin başlangıcı da bu sakatlık oldu zaten... Rio düştü ya bir kere, hemen arkasından onu daha da dibe itme çabaları başladı. Önce Fergie (şarkıcı hatun ile karıştırılmasın) United'da ki kaptanlığını elinden aldı adamın.(bu mevzu ortaya çıktıktan sonra ferdinand twitter'a musallat oldu. wilshere liselisinden bile daha liseli tweetler atıyor. üstteki fotoğrafta twitter'dan). Şimdi ise Capello onu milli takım kaptanlığından azletti. Düşene bir tekme de Capi (bunu ben uydurdum) vurdu yani.

Rio'dan aldığı kaptanlığı Terry denilen yavşağa veren Capello, ne tuhaftır ki kimseden tepki almadı. Rio bile sessiz kaldı buna, ama biri vardı ki onun sessiz kalması bile cehennem ızdırabı çekmesine yeterliydi Capello'nun. Evet, herkesin tahmin edebileceği üzere bu ''biri'' Wayne Bridge'di. Rio'da rastladım Bridge'e (milli takım arası yüzünden tatile çıkmış). West Ham'lı olduğumu öğrenince odasına felan çağırdı, fiski ısmarladı (efet ''v'' diyemiyorum). Bir iki kadehten sonra kafayı buldu manyak, duvarda asılı olan eski eşinin resmine (TIK) bakıp bakıp ağlamaya başladı lavuk. Gösterdiği davranışlarla beni ziyadesiyle korkutan Bridge lavuğunu ''seni ancak Cengiz Kurtoğlu paklar'' diyerek yalnız bıraktım. Gördüğüm kadarıyla Bridge'in durum vahimdi, eh be Capello eh bee!

Son olarak, sözüm size Fergie ve Capi (bu isimle eurovision'a felan katılabilirler, çakma beatles stayla)... Yazıklar olsun size! Şu adamları düşürdüğünüz hale bakın. Sayenizde kendilerini cep telefonuyla roman yazan çocuk kadar değerli hissetmiyorlar. Yazıklar olsun (vol 2). Hepimiz Ferdinand'ız! Hepimiz Bridge'iz(düşündüm de bridge olmasak da olur)...

Acılı lahana sosu (anilka23), Lappappa Blog/Rio... Eveet, söz şimdi merkezde.

Retro 46

Az


7. Hakan Günday kitabına az kaldı. 2010 sonundan beri bir bekleyiş vardı, bu yılın başlarında da "Mart gibi çıkacak" söylentisi dolaşmaya başladı. O ara şunu gördük, hem giriş hakkında fikrimiz, hem de isim için elimizde ipucu oldu. Dün de ekşi'de şu yazıldı. Çok fazla düz mantıkla gidersek, yeni kitabın Azil ile bağlantısı olabileceğini düşünürüz, fakat hakikaten çok düz olur. Bu konuda 1-2 şey daha söyleyebilirim, ama spoiler falan olabilir. 1 kişinin bile olsa okuma zevkini sikmek istemem.
Kesin olan şu ki, 1 ay içinde kitap elimizde olacak. Yine siyah ağırlıklı bir kapak görürüz diye tahmin ediyorum.

Bazıları "ay nerde kaldı, çok ara veriyor" falan diyor ama, Ziyan eylül 2009'da çıktı. Şu anda Mart 2011'deyiz. 1.5 sene ediyor hemen hemen. Adam "ilk albümü patladıktan sonra 6 sene albüm çıkartmayan nu-metal grubu yavşaklığı" sergilemiyor ya, daha ne istiyorsunuz amınakoyym.

Başka ne var, şu var, bilen hatırlasın, bilmeyen görsün. Kinyas ve Kayra gibi bir kitabın devamının tiyatro sahnesinde gelecek olması, açıkçası çok (buraya birkaç tane daha "çok" koyun) ilginç bir tecrübe olacak. Umarım fırsatım olur izlemek için. Ayrıca şu var, ne olduğunu pek anlamadım sitenin, ya da oluşumun, fakat yıllar sonra bana en sevdiğim yazarın sesini duyma, kanlı canlı neye benzediğini görme şansı verdikleri için kendilerine bayağı bir müteşekkirim. Bu kadar sene oldu, ve ben Hakan Günday'ın sesini duymamıştım. O kadar da aramama rağmen. Video vs yani.

Edit:Şimdi de 12 Nisan haberi var.

Edit 2: Kitap kesin olarak 12 Nisan'da piyasada. Ve de şu var.

451


Kitap mı öneriyoruz, o zaman sıra bu kitapta olsun. Tam da zamanı. Daha ideali olamaz yani. Bi'şey eklemeye de -hiç- gerek yok.

Retro 45

Scott


Bir ay önce şu postta Trabzonspor'un ana renklerinden yarattığı yeni kombinasyonlardan bahsetmiştik. Güzel denemelerdi. Şimdi elimizde bu denemelerden bir tane daha var. Gençlerbirliği ile oynadıkları maçta beyaz forma- açık mavi şort-açık mavi çorap kombinasyonuyla sahada yer aldılar ve bu da gayet şıktı. Tam olarak kim karar veriyor bilemiyorum ama, yeni şeyler denemesi açısından kendisini çok çok takdir ediyoruz. Hele bu denemelerden biri yerleşirse, daha da güzel olabilir.




Geçen sezon da buna benzer bir beyaz forma-bordo şort yapmışlardı. Antalya deplasmanında. Ama blogda aramama rağmen bulamadım. Sonra bulursam, linki basarım burdan. Ya da dur, netten göstereyim, aha şu.

Yanlız ufak bir sorun var. Formadaki mavi ile, şorttaki mavi aynı tonda değil. Formada omuzlardan inen şerit az daha koyu. Buna belki el atabilirler. Sonuçta farklı yerlerde de kullanılsa, tonu sabitleştirmeleri gerekir.

Özetlerde formayı gördüğümde aklıma ilk olarak, West Ham'ın bu sezonki away forması geldi. Bunu görüp de esinlenmiş olabilirler. Hiç sorun değil. Çünkü biz beyaz başta olmak üzere, deplasman formalarını dümdüz, tek renk kullanmaya alışık olduğumuzdan, bu tip kombinasyonları ancak başka takımların formalarını örnek alarak giymeye başlayabiliriz.

Retro 44

Nerden Nereye 44


Retro 43

Bizim derbi postumuz da böyle olsun...

GİRDİ Mİ ?




Hmm.. Birkaç boş edebi cümle yazayım şuraya. Total futbol, endüstriyelleşmiş futbol. Parayla saadet vs...

Dur şuna biraz söveyim...

Jose Allah belanı versin. Ramos adam değilsin vs...

Biraz daha edebi bir iki şey saçmalayayım. 2 sayfa sürsün.

Perez pis kapitalist, yaşasın tiki taka... Özgür halkların sevimli çocuklarıyız.

Bakayım... Hmm güzel oldu yazı, tamamdır. Hadi bakalım.


Lappap'tan not:Bir daha blogda "bu tarz" postlar atılmayacaktır. Bu da olmamalıydı ya, neyse.

Nate Dogg



Genelde burada kendimce kitap önerileri yaparım, ya da çıkmış/çıkacak kitaplardan bahsederim. Bu kez öyle değil. Herhangi net bir tavrım yok kitapla ilgili. Ben almam misal. Zaten konu da o değil. Tam Idefix'te yeni çıkan kitaplara bakarak "lan her yer Kanuni, Hürrem, Osmanlı doldu taştı" derken bu kitaba rastladım. Sanki birileri cevap verir gibi bana.

Cidden Kanuni-Hürrem ekseninde kitap çıkartmayan yayınevi kaldı mı, merak ediyorum. Gerek tarihi roman, gerek dönemi anlatan araştırma, her yayınevi en az 1 kitap salmıştır piyasaya. Ya da eskiden yayınladıklarını, yeniden basmıştır. Bu, evet normal ama, biraz fazla oldu. Çakallık derecesi çok yükseldi. Olayın birçok boyutu var. "Millet ne olursa olsun da okusun." Bir de, "Böyle vesilelerle okuyacaklarsa, kalsın." Ben tam ikisinin ortasındayım. Memleketteki okuma oranları, rakamlarını her gün görüyoruz. Durum buyken, biskuvi ambalajındaki yazıları okusan bile kardır. Yoldan geçerken elektrik direğindeki ilanları okusan bile kardır. E ama bunu, bir tv dizisi aracılığıyla yapmak ne kadar doğru? "Yaprak Dökümü'nün kitabı çıkmış" cümlesi henüz çok yeni. Bu kafa varken, sen dizi merakıyla Kanuni okusan ne olabilir ki? Neye yarar? Sonra da okumaya devam edecek misin? Tamam, "aracı oluyor" diyebiliriz belki ama... Belki.

Bu kitap özelinde bakacak olursak, İskender Pala'nın da bir kitapla bu furyaya katılmasına, hiç o kafada biri gibi görünmemesine rağmen, nasıl bakabiliriz bilemiyorum. Umarım yayınevinin kurnazlığıdır. Sonuçta şöyle bir vukuatları da var. E son zamanlarda Şah&Sultan çıktı filan derken, iyice popülerliğinden yararlanmak istiyorlar sanırım. Ve herkes de yemiyor hani.


Mesela bu ara yine aynı konularla ilgili bir kitap çıktı ki, buna ben "vay çakal" diyemem. En fazla belki, zamanlama açısından cinlik yapmışlardır. Dizi falan var diye işte. Bu kitap, taa kaç sene önce Cahit Ülkü'nün yazdığı Son Hazaryalı isimli tarihi romanın devamı niteliğinde, ve zaten bekleniyordu. Son Hazaryalı gayet iyiydi, tavsiye ederim. Bunu da bi' ara alacağız artık.

Evet, bu hafta da "entelliğimizi" yaptık, hadi eyvallah.

Rockçı Serpil

Fitbol dünyasında bir ton rekabet var, ve bu takımlar "ezeli" rakipleriyle oynarken pek tabii ki kendi formalarıyla oynamak isterler. Ama bazen görsel sıkıntılar oluşabiliyor. Bunları çözmek gerekiyor. Misal pazar günü oynanan Roma-Lazio maçında, bu maçta evsahibi olan Roma iç saha formasını giyerken, Lazio ise deplasman formasını giydi.


Fakat çoğu zaman böyle olmuyor. Şortlar değiştirilerek çözüm bulunuyor. Ve iki takım da "kendi rengiyle" sahada yer almış oluyor. Mesela bu maçtan önceki bazı Roma-Lazio maçlarında görüntü şöyleydi:

Sırayla 08-09 ve 09-10'daki Roma-Lazio maçlarından kareler. Bu maçlarda formanın renginde şortlarla çözüm bulunmuş. Ama denenen başka bir yol daha var:


Bunlar da 03-04, 06-07 ve 07-08 sezonlarından Roma-Lazio maçları ve bu maçlarda, deplasman formalarının şortları tercih edilerek daha kesin bir çözüme gidilmiş. Ne de olsa gökmavisinden daha koyu tonlar. 2 gün önceki maçta da bu yüzden deplasman forması seçildi. Ne kadar doğru veya yanlış, o başka.

Evsahibi değiştiğinde ise, Lazio'nunki gibi bir çözüm yoluna gidiyor Roma. Ki zaten, benzer durumlarda hep bu yapılıyor onlarda:



01-02, 03-04 ve 06-07'den Lazio-Roma maçları. Kırmızı şortla hallolmuş mesele.

Bir de diğer takımlar üzerinden bakalım. Manchester derbisinde, maç eğer Old Trafford'da ise United'ın iç saha kombinasyonu malum. City ise ya alışıldık açık mavi-beyaz giyiyor, ya da onlar da Lazio gibi forma renginde şort giyiyor.


City Of Manchester stadına geçtiğimizdeyse, United siyah şortu çekiyor ve burada da karışma ihtimali kalmıyor böylece.

Milano derbisinde ise, iki tarafın da aynı çözüme başvurduğunu görüyoruz. İç saha kombinasyonlarında beyaz şort varken, deplasman takımı olarak rakipleriyle oynadıklarında, siyah şortu seçmek durumundalar. Bunu oturtmuş vaziyetteler.


Güzel İkili 30

Tuğba Nash


Nette gene manyak gibi bi'şeyin resmini ararken buna rastladım. NBA veya basketbolla da alakalı değildi ha arama. Gördüm bunu. Bayağı bi' şaşırdım. Artık çekimi yapan abi, "forma giyince seksi görünen dişi" kafasına mı girip böyle bi' işe girişti. Böyle düşünen insanlar var. İşte bazı kızlara basket şortu çok yakışır filan.

Abi Phoenix Suns ve Tuğba Ekinci, herhalde bu gezegende yan yana gelebilecek son kavramlardandır. Bir de Nash forması. Gidip desen ki, abi bizim memlekette böyle bi abla var, tuttular senin formanı üstüne geçirdiler falan. Zaten yaşlandı orası başka da, pat diye kariyeri keser atar valla. Dahası forma çakma. Hem kumaşın görüntüsü, hem de NBA logosunun görünürlerde olmaması, gerçek olma ihtimalini sıfıra indiriyor. Ne ilginç işler.

Retro 42

101


Jose Mourinho yönetimindeki Real Madrid Racing ile oynadıkları maçta 101. golüne ulaşmış. Anti futbol oynatan, genelde 2 atıp sonra yatan bir TD için ilginç bir istatistik di' mi hacılar ? (!) Hadi bakalım.

3D


Dijitürk'ün Fenerbahçe-Galatasaray maçını 3 boyutlu yayınlayacağını az çok hepimiz biliyoruz. Ülkede ilk olacak. Fakat hakikaten merak ediyorum, kimler izleyecek bu maçı 3d ? İngiltere'de geçen sene Manchester United ve Liverpool arasında oynana maç yanlış hatırlamıyorsam 3d verildi. Yayın haklarını elinde bulunduran firma publara imkanı sağladı ve on binlerce kişi civardaki belli başlı publarda 3d yayını izledi. Peki diji dallamasının ne gibi bir hizmeti olacak ? Bu yayını ev haricinde belli başlı mekanlarda izleme imkanı yaşayacak mıyız ?

İngiltere bu işi yaparken izleme imkanını da sunuyor, peki bu dayılar gidin televizyon alından öteye gitmişler mi acaba ? Şunu da merak ediyorum; ülkede kaç adamın 3d televizyonu var ? Bu maçı 3d olarak kaç kişi izleyebilecek ? Kısacası hizmetin kendi reklamından öteye gitmiyor Digiturk.

Anlaşsaydın keşke sinemalarla ve bu yayını keşke sinemalarda 3d izleseydik. Bunun yerine 2 haftadır reklamını yapıp 3d televizyonu olan 3-5bin kişiye hitap etmeyi uygun görmüşler. Siksalakları...

90'ların sonlarında yılbaşlarında Star'da dansöz çıkardı, hepimizde kırmızı-mavi şeffaf kağıttan yapılmış gözlükler vardı, 3 boyutlu izlerdik 10 sene öncesinde. Öyle bir gözlük dağıtıp eski 3d yayını yapsaydınız keşke, daha makbule geçerdi.

Retro 41

Nerden Nereye 43


Tosunu boşverin.