(...)

Maçın sonları. Böyle bir rahatlık var, garip. O taraf gidiyor, bu taraf geliyor filan. Bizimkiler atmak istemiyor, hoca zaten oralı değil. Koruyayım da ne olursa olsun. Gelen fırsat da kaçırılıyor, 3'e 2 filan. Sonra "saç düzleştirici" katkılı Topal kaleciye doğru tıngır mıngır giden topu kornere atar.
Sonra gel de "oyuncunun saçına başına takılmayın kardeşim" lafını kaale al. Biri gece kulübü açar. Diğerinin en büyük derdi kıvırcık saçını düzleştirmek.
Yine de alabilirdik. Futbolun güzelliği mi diyeyim, götlüğü mü diyeyim, yedikten önceki pozisyonlardan birini atsak, veya yedikten sonra efendi gibi orta açabilse Şaş efendi, yine yenebilirdik.
Ama, ama...
Şu açıdan iyi oldu bu puan kaybı:artık beklentimiz yok. Yani biliyorsunuz, hala içten içe şey vardı, "lan 6 puan var, Bjk ve Sivas ile maç var, olur bir şeyler belki" düşüncesi. O bitti. İyi de oldu. Bazen puan kaybı iyidir. Gs tarihinin en iyi kadrosunun ucundan şampyonluk şansı olması işkencesine daha fazla maruz kalmayacağız. Tabii Gs gerçekten "sikinde olan" taraftar için böyle bu. Maç bittikten sonra "Çok güzel hareketler bunlar"ı açıp kahkahalarla gülen orospu çocukları için değil.

Hasan ve Bülent, futbolculuk kariyerleriyle birer Gs efsanesi. Ama sanırım bu "efsanelik zamanı", her ikisi için de geçen sezonun sonunda bitti. Artık değil cepten yemek, Gs taraftarının nefretini kazanma istikametindeler.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Hocam sağlam kaymışsın ağzına sağlık. Leverkusen'den üç gol yemeyi kendine yediremeyip maçı izlemeyi bırakan ibneler gördük biz.

L dedi ki...

eyvallah.
sorma abi. taraftar kısmı samimi değil. kısa süre sonra o konuda da bir şeyler yazıcam. mna kodumun ülkesi.