Nerden Nereye Dünya Kupası Özel 1


Nerdeyim Ben 3


Dünün şaşkını ise Krasic'ti. Özellikle Fb'ye gelmesini bekleyen başta, birçok kişi onun yardırmalarını izlemek için Tv başına oturmuşken, kötü bir Krasic izlediler. Valla diğer 2 maç oynadı oynadı, Dünyakupası yani bu, piyasanı yapacaksın arkadaş.

Kappa


Valencia yeni home formasını tanıttı. Formaya girmeyeceğim, geçen seneki yarasasız olan düz versiyon formaya çok benziyor. Benim derdim Kappa ile. Öncelikle severim Kappa'yı, güzel formalar yaparlar. Zaten zamanında İtalya formalarını beğenmeyenimiz yoktur herhalde. Ciddi de fanları var bu markanın. Öteki blogda bir anket açmıştık 3. olmuştu Nike ve Adidas'ın arkasından, o derece yani. Ama şimdi şu Kappa'nın saçma bir özelliği var.


Kappa'nın çok karakteristik bir logosu var. Nü Kadın ve erkek silüetleri sırtsırta vermiş oturuyorlar. Böyle saçma bir logosu var. Bu yetmezmiş gibi formalarda bu logoyu çok ön plana çıkartıyorlar. Bu son Valencia forması da vesile oldu. Omuzlarda ve şortların yanında insani olmayan büyüklükte Kappa logoları mevcut ve bunu her formaya konduruyorlar (istisna vardır belki) Şimdi iyi hoş seviyoruz da Kappa'yı, eğer Galatasaray'a da böyle logolar koyarlarsa katil olurum. Bu ne abi. Düşünsenize parçalı formayı yapmışlar, kırmızı kol tarafında böyle sarı renkte dev bir logo, diğer tarafta da kırmızı dev bir logo. Çıldırırım. O da yetmezmiş gibi şortta da dev bir logo. Biz Adidas'ın 3 çizgisinden sıkılmışken, hiç gelemem böyle şeylere. Bu sebeple de Kappa'yı istemem Galatasaray'da. Lotto da yapıyor galiba bunu. Saçma işte.

Nerdeyim Ben 1-2

İnci'nin sikerttiği şu dakikalarda biz de yeni bir seriye başlıyoruz efenim. Dünya Kupası boyunca devam edecek mi bilmiyorum ama, bir süre gider. İlk 2 gün boyunca o kadar çok denk geldim ki, dedim bari yazalım. Sonra da gün-gün, seri halinde bloga aktarayım dedim. Bir gün gecikmeden de bi'şey olmaz herhalde.Olay şu. İşte Dünya Kupası'na gelmesine rağmen, artık ilk defa oynamaktan, yeteri kadar konsantre olamamaktan, falandan filandan sahada mal gibi dolaşan, istenen performansı göstermeyen oyuncular. Tabii bu sanırım sadece ilk maçlar süresince yaparız bunu. Hani ilk durum ne, onu görmek açısından. Sonradan düzeltirler filan, olay bozulur. Başlayalım.
İlk gün:



Vela:Sadece ilk yarısını izleyebildim ama, Vela'yı bu gruba sokarım abi. Hele bu resim daha da manalı. Gio oğlan çılgın atarken, Vela'nın cidden ismini duymadım düzgün.

Suarez:


Ofsaytlar. Ve "nerdeyim ben" halleri.

xxx

Gün 2:
Park Chu Young:

O karşı karşıyayı atsa, son dakikalardaki sıkıntı da olmazdı. Bi' acayipti böyle. Ahmet Çakar gibi konuşmak istemiyorum ama, "Monaco'da oynamaya benzemez dünyakupası".

Di Maria-Higuain:

Di Maria'yı hadi geç, Higuain'in ciddi ciddi maçı sattığını düşünüyorum. Bu kadar da olmaz. Sezonun belki de en iyi son vuruşçusu, neler kaçırdı. O maç başındaki Messi pasını atsa, maç daha farklı ilerlerdi. Tabii onların hepsini atamayınca -gol hariç- son anlar sıkıntılı geçti.

Küpe


Diego Armando Maradona:Muhtemelen Dünya Kupaları tarihinin ilk 3 küpeli teknik direktörü.

Altın


Bir tanesinde tek ana renk, 3 yan renk; diğerinde iki ana renk, 2 yan renk. Ayrıntı hastaları için şenlik maçtı. İkisi de çok güzel forma. Ki Fransa'nın bu kreasyonu, altın ayrıntılar yardımıyla çok güzel. Uruguay'dakini bilmiyordum, sürpriz oldu, güzel oldu.


Şunu da koyalım ki, Lugano'nun WC arızalığını kutlamış olalım yeğenim. Manyak lan.

Baldız Baldan


Aslında eşi değil de, Kim yengeyle ilgili bi'şeyler daha etkileyici olabilirdi. Bu konuda aslında roman bile çıkar. Baldızın Kim Kardashian ulan. Olayı kes.

10


Yarın bu saatlerde 2. maç başlamış olacak bile. Bayağı da iyi geçmesi mümkün bir maç. Kendi adıma en bilinçle, en sevinçli, en kurulmuş şekilde izlediğim, en çok beklediğim Dünya Kupası olacak. O yüzden çok heyecanlıyım.
94'ten aklımda bazı kalanlar var. Dedemle izlediğim maçlar. Rahmetli dedemin babamın şimdiki halinden daha çok futbol dünyasına aşina olması, daha bilgili olması benim için hazindir. Babamla da fitbol konuşuruz ama, asla derinlikli olmaz. Bir de benim tuttuğum takımlara karşı gelir, iyice sinir eder amcık. Dede faktörünü katarsak eğer, çok ufak olmama rağmen, şimdiye kadar benim için en keyifli kupanın 94 olduğunu söyleyebilirim. Tabii Hollanda'yı tutan ufak Lappap için kötü bitmişti. Orospu Çocuğu Branco. Ta anasının amına vurmuştu, o nası' frikikti lan öyle. Çeyrek final, skor 2-3

2 sene sonrakinde de Brezilya köstek oldu. Bu kez yarı final. Penaltılar. Bu kez engelleyen tanıdık:Taffarel. Finali babannemde izlemiştik. Zidane filan, malum.

2002'de lisedeyiz. Maçları okulda izliyoruz. Zaten sakat saatlerde maçlar. Teneffüslerde kantine koşturuyoruz, o maç noldu, bu maç noldu. Haftasonuna denk gelen bir gün, 4 maç üstüste izlemiştim, 8-0'lık Almanya-Arabistan maçı da o gündü. Klose bi' ton atmıştı filan. Çıkartma kısmı da var tabii. Okuldan çık, dooğru bayiiye. Biriktiren arkadaşlarla takaslar. Aimar için 5 çıkartma vermiştim birine. Bu kupada Hollanda yoktu bile.

2006'da olması gerekenden az maç izlemiştim:Arkadaşlar. Hadi gezelim, hadi sevişelim, hadi Hadi'lere gidelim derken, bi' sürü maç gitti. Brezilya-Fransa maçına da elektrikler sebep olmuştu. Hollanda bu kez 2. turda elendi, Portekiz'e. Şu 67 kart çıkan maç.

Bu kez Dünya Kupası'nın değerini daha fazla bilerek izleyeceğim turnuvayı. Futbol kalitesi başka mesele, Dünya Kupası çok ayrı kıymeti olan bir organizasyon. Bu geçen 4 senede onu daha iyi anladım-iyi ki. Hollanda'yı tutuyorum evet ama, Gs'li oyuncular sebebiyle desteğimizi toplayan takım sayısı çok:Berezilya, Meksika, Avustralya, Fildişi. Tabii işin bu oyuncuların değerlenip elden kaçma kısmı da var ya, çaktırmayın onu.

Son olarak da bizimkilerin formalardan bahsedeyim 2 satır. Daha önce de ufaktan siyah şort denendiğini biliyorum home formada. Bu kez siyah şort var ve beyaz ayrıntılar da var. Bu benim gibi 2., 3. renklerin katılmasını seven biri için müthiş. Ve şöyle bir şey de var:Siyah şort yaptığınız zaman turuncu altına, away'in de beyaz-mavi olduğunu düşününce, bir açık-bir koyu kombinasyonu gerçekleşiyor. Diğer türlü turuncu forma altı beyaz şort ve beyaz-mavi forma olunca, 2 açık forma oluyor. Aslında 2. forma siyah olsa hep, sorun kalmaz.

xxx

Bir de Dünya Kupası ile ilgili kitaplardan bahsetsem iyi olur. Bende bunlardan Dünya Kupası, Gölgede Ve Güneşte Futbol, Tae Han Min Guk ve Kupaların Kupası Dünya Kupası var. İlk üçü tamam da, sonuncuyu tavsiye etmem. Tecrübe, görüp etme eyvallah da, 3 noktalı cümlelerden çabuk sıkılacaksınız.(..) İlkinde işte çoğu aşina olan isimler (Bağış abi, Güntekin, Demirkol vs), kimi bir kupayı, kimi bir takımı anlatıyor. Gayet hoş. Tae Han Min Guk, Demirkol'un 02 Dünya Kupası'ndaki yazılarından oluşuyor, ben çok sevmiştim.

Ders


Kimsenin 3 maçını izlemediği (Belki FD izlemiştir) Şıtoh'un bu kadar kısa sürede hayranı olmak, takımda görmek için çıldırmak da nedir ? Birilerinin verdiği gazı almaktır. He kötü oyuncu mu, değildir muhtemelen. Ancak bu kadar süredir bu adamla uğraşacağına, taraftarları da heyecanlandıracağına (neden heyecanlanıyorlarsa artık), gidip şu resimdeki adamın işini bitir bir an önce. Umarım gerekli ders çıkartılmıştır. Şıtohla Dos Santos'u kıyaslamazsınız herhalde...

Best


George Best işini bilir...

Nerden Nereye 22




Çok kastırıcı bi' Nerden Nereye oldu bu. Ama başardık, sikerler.

Bol Sek


Ulan herkes Brezilya'nın sağ bekinde 2 tane harika adamın varlığından, hangisi oynamazsa yazık olacağından söz ediyor da, kimse Fransa sol bekindeki bolluktan bahsetmiyor. Adamlara bak:Clichy, Evra, Abidal. Zaten en iyi 5 sol bekten üçü bunlar mnakoyym.

Pat

Geçenlerde, 10 gün oldu herhalde, şu gemi saldırısı olduktan sonra ufak bi'şeyler yazmıştım hani. Bayağı da yorum filan geldi. Ardından birkaç gün geçti, sevdiğimiz blogger dayılarından olan Chao bi'şeyler yazdı, sonra ben cevapladım filan. Merak eden gider okur, mesele o değil. Benim rahatsız olduğum bir bölüm vardı orda. Şöyle:"bu blogu samimiyetinden, "harbiliğinden" dolayı seviyorum ama şu posttaki o bahsettiğim bölümde zerre samimiyet yok maalesef. ha ne kadar sikinizde olur bilemem ama "filistin'e gideceğine doğudaki insana yardım et" demek yerine "amına kodumun yobazları" deseydiniz çok daha güzel olurdu bence. en azından samimiyetinize emin olurdum."

Ben bu mınakoduum blogundaki postların çoğunu 1 saniyelik bir karar sürecinden sonra yazıyorum. Postların kısa olması mesele değil, 2 cümle için 1 saat düşünen de var. Demek istediğim çok spontan gelişiyor burda işler. Neyse o, pat diye yazıyoruz. Ve en büyük çekincem(iz?) de samimi bulunmamamız. Demek ki olabiliyormuş. O tartışmamsı muhabbette bu yukardakileri söyledi Chao. Ve ben üzüldüm açıkçası. Yani bizi okuyan adamlardan 5'i böyle dese ben kapatır giderim zaten mesela. Tutup da millete "vallaha samimiyiz lan" diyecek halimiz de yok. Ama yani bilmiyorum, kötü.

Ben samimi olmayıp kime yaranacağım, neye yönelik, neye hizmet eder şekilde yazacağım, merak ediyorum. Sanırım işin içine ideolojiksel işler giriyor.
Böyle açıklama gibi şeyleri de sevmem ama, yazmak istedim.

Düşün


Öyle bir takım düşünün ki, kombine satışlarında yaşanan izdihamı büyük bir gurur kaynağı olarak görüyor. Taraftarların 7-8 saat beklemesini, eziyet çekmesini ilgi olarak algılayıp sitesine gururla haber yapıyor. Öyle bir takım düşünün işte...

19


Geçenlerde resimler arasında gözüme şu takıldı. Maç, 05-06'daki Çelsi-Barsa 2. tur eşleşmesinin ilk maçı-ki izlediğim en iyi 3 maçtan biridir. Bir de zemin az daha iyi olsa, üf. Ayrıca Messi'nin ilk büyük patlayışını yaptığı maç da diyebiliriz sanırım. Bak konudan kaydık. Dikkat ederseniz Leo'nun ayakkabılar Nike. En az 2-3 senedir Adidas tanıtım veya reklamlarında izliyoruz onu, bu kesin. Demek istediğim, Adidas ile sponsorluk anlaşmasını 06 yazında mı yaptı? Öyle görünüyor. Konu hakkında kesin bilgisi olan yorum kısmına yazıversin.

6


Ben ilk başta Liverpool veya Inter hoca bakıyor falan sandım. Hepsi kariyerli ve kaliteli hocalar. Benim Beşiktaş için sıralamam resimdeki gibidir. Schuster'in takıma gelmesinin, onlar açısından en iyisi olacağını düşünüyorum. Daha sonra başka Almancı Magath'ı seçtim (gerçi o biraz zor çıkar Almanya'dan). İşte sıralamam bu. Bakalım hangisini kapabilecekler. Lucescu gelmez. Hollanda ekolünün nispeten zayıf halkası Koeman Beşiktaş'a hiç olmaz. Juande Ramos'u da ben sevmiyorum. Pellegrini hakikaten iyi hoca, Beşiktaş için 3. , Liverpool için ilk tercihim. Gerçi bu 6 adamın kaderini diğer takımlar da epey belirleyecektir, bakalım.

Top


Ben hala bu penaltıyı atan adamın Galatasaray bünyesinde olduğuna ve "Top sizdeyse rakip gol atamaz, bu bir. Ve top asla yorulmaz, bu da iki. Bizim basit futbol oynamayı öğrenmemiz gerekir. Tek pas veya kontrol pas." gibi cümleleri, bizim için söylediğine inanamıyorum.

Best


O değil de böyle devam ederse Umbro, veririz herhalde topluca.

Gel


Ali Sami Yen'deki son derbiye gel, TT Arena'daki açılışa gel, ilk derbiye gel. Ama önümüzdeki sene mutlaka gel. Seni o tribünlerde görelim. Neeskens ile yanyana görelim, Rijkaard'ın lülelerini severken görelim. Başkan'la sohbet ederken görelim. Lig TV muhabirleri salak salak sorular sorsun, onları cevaplamak zorunda kalırken görelim seni. Bir kere de olsa gel, onursal başkan yapalım seni.

Güzel İkili 13


Bu ikilinin (aslında üçlü de, çaktırma şimdi) 2001'de kazandığı şampiyonluk, biraz Celtics'in 2008'te kazandığı NBA şampiyonluğuna benziyor sanki. Ordan bi' büyük oyuncu geliyor destek oluyor vs.

Yeşil


Bir forma manyağı olarak, şu Sevilla'nın her final için ayrı forma giymesine aşığımdır. Her alakalı postta da bunu belirtmekten gocunmam. Adamlar her sene en az 5 farklı forma giyiyor, Avrupa kupaları için ayrı kreasyona sahipler. Joma'yı bu yüzden çok seviyorum.

Dikkat edenler anlamıştır zaten. Kral Kupası finalinde de sezonda giydiklerinden farklı bir home forma giydiler. Een önemli farklılık, kol uçlarındaki yeşil şeritlerdi. O şeritlerin yeşil olmasının sebebinin de şu olduğunu düşünüyorum.

Wilde

Az önce okudum, Ezel'in son bölümünde Kinyas Ve Kayra görülmüş. Ezel'in kardeşinin elinde. Daha önce Kurtlar Vadisi yaptı bu işi çokça. Önce Efendi görülmüştü. Sonra Ömer Lütfi Mete kitapları görüldü bayağı. En son da Bozkırın Sırrı. Bunların hepsi satış listelerinde üst sıraları gördü. Benim için sorun değil. Ama bu sefer konu başka. Bu kitap diğerleri gibi değil. Hiçbiri gibi değil.
"Dayı"nın söylediği sözler aracılığıyla yaptıkları felsefi göndermeleri biliyoruz. İşte Hayyam'dan, Wilde'dan filan. Kinyas Ve Kayra'yı da bir sahnede göstererek bir şeyler anlatmak veya bu kitabı tanıtmak istemiş olabilirler. Bu senaristlerden beklenebilecek bi'şey ama, keşke bunu yapmasalardı. Sanki azmış gibi yine bi' ton adam bu kitabı alıp okuyacak, anladığını sanıp etrafta kaybeden triplerine girecek. Olmamalıydı.

Atlas Tarih


Ulan efendi gibi resim de bulamadık. Öhm, neyse. Ntv Tarih aldı yürüdü tabii. Atlas'ın da böyle bi'şey yapması normal. İlk kapağa bakınca da umutlu olmak mümkün. Hayırlı olsun tarihseverlere. NBA Türkiye'nin de geri dönmesiyle birlikte aylık dergi masrafımız 8-9 milyon arttı, oh.

Gece editi:Lan Habertürk Tarih de vardı bak onu yazmayı unuttuk. Haberdar edelim bilen vardır bilmeyen vardır.

Xavi Başgan

Ölü


Kapağın güzelliğini kes. Bi' de 24 gayme olmasa.

Sabah Sabah


Şunu bir okuyun. Sonra bana daha komik bir şey duydunuz mu söyleyin. Herhalde kafaları çekip yazıyorlar bunları. Daha önce Ronaldinho, Robben ve Eto'o isimleri de gündeme gelmişti aynı gazete tarafından, hatırlatalım.

Wayne Ve Umbro


Nike'ın mükemmel "Write The Future" reklamını seyretmişsinizdir muhtemelen. Hatta bıkkınlık bile gelmiş olabilir. Her neyse, reklamda en çok dikkatimi çeken olay Umbro formalı Wayne Rooney'di. Nasıl yani, Nike'ın reklamında Umbro ? Nike kullanmayan diğer ülkelerin, Nike sponsorluğundaki futbolcuları, kendi ülkelerinin renklerinde düz markasız formalar giyiyorlardı reklamda. Ancak İngiltere'yi temsil eden Rooney bildiğiniz İngiltere formasını, yani Umbro markalı formayı üzerine geçirmişti.

Dünyanın en büyük spor giyim firması olan Nike, 2007 yılında 580 milyon Euro karşılığında, Umbro'yu bünyesine kattı. Böylelikle 4 büyüğün (Nike-Adidas-Puma-Umbro) 2'si Nike oldu. Tabi firmanın geneline dokunmadı. Umbro hala Umbro. Ancak bundan böyle Nike'ın alt firması olarak görev yapacaktı. Adidas ve Puma arasında şirket olarak bir bağ yok, ancak onlarda da aile bağları var. Adidas'ın kurucusu Adolf ile Puma'nun kurucu Rudolf, kardeş. Böylelikle dünyanın en büyük 4 spor giyim firması arasında böyle sevimli, çekirdek aile tadında bir bağ da var hani.

Sonuç olarak merak edenler olduysa, Rooney'in Nike reklamında Umbro giymesinin sebebi budur. Böylelikle Umbro da beleşe reklamını yapmış oldu. Bir de merak ediyorum tabi; 2008 yılından bu yana Umbro'nun formalarında büyük bir gelişme ve güzelleşme var. Son senede de zirve yaptı. Acaba bu işte Nike'ın parmağı var mıdır ?

Azpilicueta vs De Las Cuevas

Canım çok feci böyle madde madde not yazmak istiyor, hazır bi'şeyler yok ama nasılsa kafa bavul gibi, çıkar bi'kaç bi'şey. Blogun ilk zamanlarında çok yazıyordum böyle ama, artık pek olmuyor niyeyse yiğenim.

- Dün halı saha maçı vardı bizimkilerin. Önce beni de ilave ettiler. Sonra yarım saat kala çıkardı amcıklar. Kaleci gelmedi olan bize oldu. Halı saha möessesesi böyle gelen takımların fotolarını çekmiş filan, bi' panoya asmış. Hoş olmuş. Benim dikkatim, kaç kişide orijinal forma var, ona gidiyor. Beklediğimden çoktu açıkçası. Olması gerekenden fazla da çakma vardı. Bir resimde gözüme 90'ların başından bir Milan forması takıldı. 92 olması gerek. Motta reklamı olan. İnanamadım. Nerden buldun 1, o maçta niye giyiyosun 2. O dayıyı özellikle bulup tebrik edeceğim.

- Konuyla ilgili derinlemesine araştırmalarımın ardından, saçını rasta (ki bu da yanlış terim. Rasta, rastafari inancına mensup kişi demektir) yaptıranlara saygım yok aga. Amınakoyym, şekil diye yaptırıyorsun da, lan nası bir özentiliktir ki, tonla adam arka planını kökenini bilmeden yaptırıyor bunu. Bugün de 2 tane sarışında gördüm. Sarışın ve rasta. İkiliye bak lan.

- Şunu okuyun aga.

- Bir kitabı okumuş edasıyla ordaki sözleri veya paragrafı alıp Feysbuk'lara yazan arkadaşım var. Utanıyorum. Sorunca da "hoşuma gitti yazdım abi ne var" diyor.

-Bedük bu ülkeye fazla. Ne zaman dışarıyı sallayacak merak ediyorum. Olacak çünkü yani, bu kesin. Sadece zamanı belirsiz.

- Bugün Selincır'dan 9 Öykü'yü aldım. Abi adamın okunacak ne kadar az kitabı olduğunu düşündükçe almayayım daha diyordum ama, dayanamadım. 2 tane daha var işte, incecik. Yandık, tekrar okuyacağız bunları. İnziva süresince yazdıkları yayınlanmazsa tabii.

- Orkun Uçar Asi'nin devamı olan Sin'i (ilk adı Sarı İstila idi) bitirmek için bir süre ortalarda görünmeyeceğini yazmış Tıvitır'dan, 15 Nisan'da. Asi 2005'de çıktı. Ayıptır. Çoğu okur "eeh eytere bea" diyip beyninden silmiştir yazarın ismini. Ben bekliyorum, bakalım nasıl bir şey gelecek. Fantastik seven bünyelere önerilir Asi, gerçekten iyiydi.

- Poem bu sene de Foça'da. Burda da kıytırık bi'şeyler yapılacak. Hayko gelsin başka ihsan istemem.

- İhsan Oktay Anar'ın kitaplarının kapak vs. değişmiş. Ne gerek var anlamıyorum ki. Hiç hoşlaşmıyorum.

- Blogger'lar arası okuma oranını merak ediyorum. Parlak rakamlar çıkmayacağı kesin.

- Almam gereken bir kitap var. Ama korsanını alacağım. Cidden. Çünkü ona 20 milyon veremem abi. "Ona" veremem yani. Arada yapmak gerek bunu, yoksa olmuyor abi.

- Notlar dedik, kitap notları oldu. Ne güzel işte. Bana kalsa hep kitap yazarım blogda. Ama reyting kaygısı işte.

- Fifa.com'a gir. Eğer değilsen üye ol. Orda Panini Virtual Sticker Album diye bi'şey var. Onu yapın abi. Masraf da yok. Süper. Takas filan da yapıyosun, ooh.

- Dünya Kupası geliyo' laaaaaaan.

- Neden bütün ödül törenlerinde Burcu Esmersoy var. Ya da bana mı öyle geliyor.

- Cem Akaş.

İlaveten: Burak Özdemir'e güvenemiyorum. Görünüşe bakılırsa çok okuyanı ve seveni var. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum. Göreceğiz.

Breh


Xabi Alonso - Gerrard... Çok tehlikeli.

Kaynak: Footballove

Nerden Nereye 21


6+2+2+3+2


6 yabancı sahada, 2'si kulübede, 2'si tribünde, 3'ü stad dışında, 2'si evde TV başında. TFF'nin yeni kuralı. Olan Nonda'ya oldu, Kewell hacım da kalır artık. He bir de hiç kimsenin "ne" olduğunu söyleyemediği, ama herkesin Bursa şampiyon olursa Türk futbolunda çok şey değişecektir dediği olay da oldu. Gerçekten çok şey değişti ülkede, bir 23 sene daha Anadolu'dan tek şampiyon Fenerbahçe çıkar.

Ben yabancı sayısına karşı değilim. Hele ki aptal aptal Türk topçular bu kadar pahalıyken. Ancak tribünde oturacak yabancıya verilecek para ile oraya alt yapıdan adam oturtursun, daha faydalı olur. Daha önce de yazmıştım 6+2 direkt 8 olsa tamam, ancak bu +'lar ne kadar arka arkaya eklenirse ülke futbolu o kadar - olur. Daha bir çok kural konabilirdi tabi. Aceto'nun da söylediği gibi mesela... Yani bu hakikaten salaklıktır, ancak neden diye soramazsınız. 3 büyüklerin borusu öter bu ülkede. Şampiyon olunca anca sözde büyük oluyorsunuz ne yazık ki.

Real Madrid 2010-2011


Beyaz forma önce Güney Afrika'da satışa çıkartıldı ve resmi 1 hafta önce sızmıştı. Bugün ise İspanya'da ve Real'in sitesinde satışa sunuldu. Satışa sadece Home forma değil, away ve kaleci forması da sunuldu. Home forma yaklaşık 1 ay önce sızan formadan farklı bir formaydı. Muhtemelen 2 seçenekten biri o sızan formaydı, diğeri de şimdiki formaydı ve Real yönetimi birini seçti. Ancak yine yaklaşık 1 ay önce sızan away formada bir değişiklik yok, o gün resmi internete düşen forma ile aynı. Kaleci forması ile birlikte her 3 formanın da ortak özelliği, armadan doğru yayılan ışık huzmesi deseni. Home forma ile Away forma aynı desene sahip, ancak farklı kalıplarda.


Her sene düz beyaz forma satmak zor iş, ancak Real Madrid formalarında yaptığı çok ufak detaylarla ve değiştirdiği detay renkleri ile bunu çok iyi başarıyor. Her forması birbirine çok benzer gözükse de, aslında tamamen farklı yapılıyor. Çoğu zaman üst üste sezonlarda yakalı forma çıkartmıyor. Mesela bu forma yakalı, geçen sezon yakasızdı, bir önceki sezon yine yakalı forma kullanmıştı, ancak o formanın da detay rengi siyahtı, bunun lacivert, bir önceki sezonda da yakasız forma kullanılmıştı, onun detay rengi de mordu. Bu gibi hem detay rengini, hem de yaka kombinasyonunu değiştirerek, aslında düz beyaz gözüken formasını her sezon (hiç bir sezon üst üste çakıştırmayacak şekilde) değiştiriyor.


07-08

Away formadaki fosforlu yeşil renk, 07-08 sezonunda hayatımıza girdi. Orada daha yoğun kullanılmıştı. Bu formada kalıp izlerinden ve yakadan dışarı çıkmamış bu renk. Ancak gitgide klasikleşecekmiş gibi gözüküyor. Hani nereden çıktı derseniz, o formadan çıkmıştır ve benimsenmiştir derim. Ayrıca Real Madrid'in away forması da düz yapılır. Genel olarak siyah ve lacivert dışına zor çıkar son senelerde. Yine çıkmamış.


Bir değişiklik de font şekillerinde. Güzel olmuş, ancak Beyaz formanın lacivert detay renginde olsa daha hoş olurdu. Siyah olmamış. Ancak şekil çok güzel. Son olarak şort kombinasyonu hiç yapmayan bir takımdır Real Madrid. Her 2 formasının da düz olmasına özen gösterir ve çoraplarını şortlarını asla maça göre değiştirmez. Tek renk ile çıkar sahaya. Bu sebeple senede 2 forma onları epey zorlar, acaba bir 3rd forma da çıkacak mı ? Bence çıkar.

Kaleci forması

1-2-3-4 Hop

1. Hani hep derler ya, işte 12 Eylül sonrası apolitik gençlik filan. Yani evet, var böyle bi'şey gerçekten de. Ama "ne kadar" böyle olduğunu anlamamızı sağlayan şey de İnternet. Yani uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, aklı başında herkes farkındadır bunun. Binlerce bile değil milyonlarca kişi dün, gün boyunca internette ülkeyi kurtardı. İsrail'in anasını sikti, Amerikaya İsrail'i kolladığı için sövdü. Falan filan. Komik. Çok komik hem de. Şeye benziyor sanki biraz, hani futbol seyircisi için denir ya, aslında iktidarsızlığını orda telafi ediyor diye. Öyle.

2. Ciddi ciddi ekşisözlük için "seçerek adam alsınlar" fikrinin iyi olacağını düşünmeye başlayacağım. Nasıl seçilir onu bilemiyorum, ama seçsinler. Ne bileyim Jimi The Kewl jüri başkanı olsun mesela. Şuna baksana. Ya saf, ya da zırcahil.

3. Yalçın Küçük der ki:İsrail, Türkiye'de İsrail'den daha güçlüdür.

4. Türk gencinde de ne Nazi damarı varmış be... Patlamaya hazır bomba amnakoyym. Şimdi gene Mein Kampf'ın satışlar patlar.

Unep


Bu formayı daha önce tanıtmıştık. "Kamerun'un Afrika'daki doğal hayatı koruma çabalarına destek amacı ile Puma tarafından yapılmış forması", demiştik o zaman. Ancak bu formayı sadece Kamerun giymiyormuş, giymeyecekmiş. Puma'nın başını çektiği bir kampanya imiş bu forma ve Afrika'da Puma giyen hemen hemen bütün takımlara bu formalar gönderilmiş. Sadece ülke armalarını değiştirip aynı formaları çeşitli karşılaşmalarda giyiyorlarmış. Flaş nerede çaktı derseniz, Fildişi Sahilleri'nin son hazırlık maçında bu formayı giydiklerini gördüm, sonra ufak bir araştırdım, gerçek ortaya çıktı. Kampanyaya katılan ülkerler ve doğal olarak o formayı giyme potansiyeline sahip ülkeler şunlar; Kamerun, Fildişi, Cezayir, Gana, Mısır, Mozambik, Togo, Tunus, Fas, Senegal ve Namibya. Bir de ufak bir bilgi, Dünya Kupası'nda giyilmeyecek bu formalar. Her ülkenin kendi forması ayrıca üretildi Puma tarafından.

Yeni Madridista


Madridista koyu Real Madrid taraftarlarına verilen addır. Ya da bilinenin aksine her sempatizan Madridista değildir. Biraz daha özeldir kısacası.

Mourinho gittiği her takımın koyu taraftarı oldu. Rakiplerine de bu sebeple sallamayı hep sevdi. Daha gelmeden Barcelona'ya da sallamıştı zaten. Bugün saat 14'te resmi imzalar atıldı, ancak imzayı attığı için değil, Barcelona'ya karşı durması sebebiyle, o en yeni Madridista.

Formanın üzerindeki 1; "Special One" anlamına geliyor olsa gerek.

200

Ülkesinde yüzbinlerce aç insan varken, Filistin'e tırlarca/gemilerce yardım gönderen insan gerizekalıdır. Eğer bunu dini için yapıyorsa, onun dinini sikeyim. Ülkesindeki ihtiyaç sahibini göremeyip, burdan bin küsür kilometre ötedeki "din kardeşinin" yardımına koşan adam ahmaktır.

Kendi ülkesindeki fakir adamı, 2 sokak ötedeki yardıma muhtaç komşusunu doyurmayıp, seneden seneye Beyaz Şov'da Türkiyeananınamıgönüllülerivakfı'na telefondan mesajla bağış yapan kişi, salaktır, maldır. Beynini siktiğimdir.

Yoldan jipiyle geçerken gördüğü fakire burun kıvırıp, şov programında sükse yapmak için bir eğitim vakfına 200 milyar bağış yapan işadamı siksalağıdır.

O forma



Milan bu formasını 100. yılında çıkartmıştı ve geleneksel olarak her sezon düzenlenen çeşitli yardım maçlarında veteranlarına bu formayı giydiriyor. Bugün de oynanan bir yardım maçında bu formayı giyip çıktılar. Esas Milan forması böyledir işte, ancak 100. yıl formasının dışında artık pek fazla ince çubuk denemiyorlar, deneseler de kollar siyah oluyor vs... (gerçi o da gelenek oldu artık) Bu forma her zaman favorimizdir, ligde de benzer formalar yapmalarını rica ederiz. Hele gelecek sezon formaları eğer sızan gibiyse sıçtık. Ne alakası var Milanla ? (!)

Atletico


Küçük Madrid'in formaları tanıtıldı. Bu adamları ne kadar sevmesem de formalarının her zaman Allahı var yani. Home formaları zaten her zaman aşağı yukarı aynıdır ve güzeldir. Esas fark yaratan güzellik away formalarıdır. Geçen seneki simsiyah formanın hastasıydım, ama şu lacivert formayı ondan daha çok sevdim sanki. Şort seçimi de muhteşem. Almam ama bakarım uzaktan...