Yeniler 2

Şu ilk postadan sonra işler daha yavaş yürüdü gibi. Sandığım kadar yeni forma yağmuru olmadı. Yine de gelenler var. Toplu şekilde yazalım son yenileri de:



Bu sezonki iç saha formaları ya 2 sezonluk üretildi, ya da yenisi sonra açıklanacak. Şimdi elimizde yeni sezonun 2. ve 3. formaları var. Beyazın gövde kısmında ince çizgiler olması, ve yakada açık mavi kullanmaları hoş olmuş. Burada bordo formanın önemi daha farklı. Çünkü genelde Schalke 3. forma için siyah ya da lacivert falan seçer. Bu kez daha farklı bir ana renk seçmeleri takdire şayan. Fena forma da değil zaten. İki renk yapmaları da harika, çünkü bazen takımların 3 tane dümdüz, tek renk forma giydiğini görüyoruz. Olacak iş değil amınakoyim.


Adamlar bildiğin ton değiştirdi lan. Ne ayak bilmiyorum. Zamanla öğreniriz. Genel bakarsak, iyi forma. Belki ton açılmışken beyaz yerine siyah katıp, iki rengi de daha belirgin kılabilirlerdi.



Bu damalı desen muhabbeti tarihlerinden gelen bi'şey muhtemelen. Geçen sezonki iç saha formasının yan kısmında vardı aynı desen, şimdi de formanın tamamına yaymışlar. Geri kalanı klasik Villa forması sayılır, mavi kısım omuzları da kapsamış bu kez falan işte.




Geçenki pembemsi deplasman formasından sonra bu hoşa gider artık herhalde? Düz tasarım zaten. Fakat önemli kısmı, home formada yaka kısmında sarı rengin kullanılması. Bütünlük sağlanmış bu sayede. Güzel olmuş.

Bu sezon giyilenden daha da sade bir Arsenal forması. Hiçbir ekstra yok, kollar beyaz, gövde kırmızı hepten. Bir de logo daha haşmetli olacak bu sezon, etrafında yapraklar falan. Ne yaprağıydı unuttum lan. Ama 125. yıl muhabbeti var işte.


Az eskilere gidersek, şunun neredeyse aynısı bir deplasman forması var Ajax'ın. Yamulmuyorsam 02-03'teydi. Güzel forma. Ama Feyenoord ve Psv deplasmanları için sıkıntılı. Herhalde o sorunu da alternatif mavi şortla çözerler.

İğrenç Formalar 12


Ne bu şimdi, çubuklu mu? Geçiniz. Newcastle'lı arkadaşlar kusura bakmasın ama, berbat bir forma. Tanıtımda "bu sene kolları beyaz, siyah gövde üstünde iki beyaz çubuk olan bir forma giyeceğiz" dedilerse o başka. Bu sezon için Newcastle taraftarlarına sabır diliyorum...

Retro 67

Terk


Evet, o yazının vakti geldi. 4. maçı bekliyordum bunun için. Şimdi dünür, bu adamlar 18 günde 4. maçlarına çıkacak. Zaten forma renkleri çakışmıyor. Herhangi bir maçta, herhangi birinin deplasman formasını giymesi gibi bir ihtimal yok bile. E O ZAMAN NEDEN BU MAÇLARDAN BİRİNDE İKİSİ DE DEPLASMAN FORMASINI GİYEREK MAÇA ÇIKMADI AMINAKOYYİM.



Eminim bu fikir aklına gelen tek kişi ben değilimdir. Evet, evey formaları giymeleri için hiçbir sebep yok, ama zaten tam da bu sebepten o formaları bi' maçta giymeli ikisi de. Neden yapmazsınız abi? Biriniz turkuazı, diğeriniz de siyahı giyin. Değişiklik olur, her maç karşında aynı renk, ne lan bu.

Hatta bir de yetmez, toplamda 5 maç yapıyorsunuz bu sezon. Şu 4 maçın ikisinde yapın şunu işte. Maçın birinde de turuncu ile moru giyin, hepten cümbüş olsun. 07-08 sezonunun ilk maçı olan İbb-Fenerbahçe karşılaşmasındaki gibi (Belgarath terk).



Çok ciddiyim, gidin sorun futbolculara da, iki takımın yüzde sekseni evet der buna. Hatta federasyon kural getirsin, normalde deplasman forması giyilmesi gerekmeyen maçların bazılarında, sırf uyuzluğuna deplasman forması giyilsin. Götlük değil mi amınakoyym. Zaten bizim ligde bu kendiliğinden uygulanıyor. Çoğu takımda forma kültürü olmadığından, ve kafalarına göre forma seçtiklerinden, 20 maçın birinde bu olay gerçekleşiyor. Nedir yani.

Metamorfoz


Jordan çok büyük oyuncuydu. Basketbola başlayan her gencin idolüydü, fenomendi. O ne zaman üst seviye basketboldan uzaklaştı, benimde içimden bir parça koptu. Biraz fazla duygusal olmuş olabilirim ama, durum böyleydi gerçekten. Kolay değildi, bu sporu sevmemi sağlayan adamdı, majesteleriydi.

O tahttan düşünce arkasından bir sürü yeni veliaht geldi. Penny Hardaway, Tracy McGready, Vince Carter, Kobe Bryant vb. isimler hep onun tahtına veliaht olarak gösterildi. Ancak İbrahim Tatlıses'in veliahtı olmak kadar kolay değildi, majestelerinin veliahtı olmak. Zaten bu isimlerde Jordan seviyesine bir türlü çıkamadı. Arjantinlilerin ''Yeni Maradona'' dalgasına dönmüştü anlayacağınız iş. Derken, birden bire LeBron James adında bir liseli peydah oldu. NBA'in tabiri caizse en boktan şehir konumlanmasına sahip olan Ohio'nun bağrından kopup gelmişti bu çocuk. Daha lisedeyken herkesin dikkatini çeken LeBron, yaşıtları ergenlik sivilceleri ile uğraşırken paranın belini kırmaya başlamıştı.

NBA'e adım attığı günden beri hemen hemen her adımını takip ederim LeBron'un. Jordan sonrası dönemin yeni fenomeni olmuştu benim için. Bazıları için sadece egodan oluşan bir über manyaktı, bazıları için de dünyanın en iyi basketbolcusu. ''İki ucu keskin bıçak'' tanımı var ya, işte o laf LeBron için söylenmişti sanki.

''Aşkımız renklere değil, LeBron'a'' mantığıyla ortaya çıkan bir güruhun Cleveland Cavaliers gibi ikinci sınıf bir takıma sempati duymasını sağladı önce, sonra da o manyakların hepsini adeta bir kara büyüyle Cavaliers'a bağladı. 7 seneye yakın sürdü bu birliktelik. Acısıyla, tatlısıyla 7 sene kaldı Cleveland'da. NBA Finali dahil her türlü başarıyı tattı, bir tek şampiyonluk hariç. Filmde bu noktada koptu zaten, The Decision felan derken ayrılma kararı aldı, doğduğu şehir Ohio'dan.

Cavs'i terkettiği gün bitti benim için, ancak bu onun NBA'in en iyi oyuncusu olduğu gerçeğini değiştirmedi. Ne Wade, ne Carmelo, ne de Kobe onun seviyesinde değil. O gelmeden önce Cleveland, NBA'in en kötü takımıyken, o geldikten 2 - 3 sezon sonra NBA'in en iyi takımı haline geldi. Tamam, belki şampiyonluk yaşayamadı ama, bir takımı neredeyse tek başına finale çıkardı. En çok karşılaştırıldığı isim olan ; Kobe Bryant'a bakalım. Tek başına ne başarısı var ? Şampiyon olurken yanında Shaq ve Gasol gibi süperstarlar vardı. Keza Wade de öyle, onun da yanında Shaq vardı. Peki LeBron'un yanında kim vardı 2007 yılında ? Anderson Varejao ve Sasha Pavlovic. İşte bu argüman neden onun 1 numara olduğunun en somut kanıtı.

Lige adım attığı günden itibaren her daim kendini geliştirmek için uğraştı/çalıştı. Bunun meyvelerini de aldı, her sene üstüne bir şeyler ekledi oyununun. Gerek fiziki, gerekse mental olarak şu an geldiği nokta bir bakıma onun nasıl bir iş ahlakına sahip olduğunun göstergesi. Bu sene de özellikle mental anlamda büyük gelişme var LeBron James'te. Dünkü Heat - Celtics maçını izleyenler, Ray Allen'ın LeBron James'e yaptığı sert faulü hatırlar. Normal koşullarda LeBron o darbeyi yedikten sonra şu yada bu tepkiyi verirdi. Ancak dün çok acayiptir böyle davranmadı. İçine sanki Kobe Bryant kaçmıştı. Yere düştükten sonra hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı, üstelik kalkana kadar geçen zamanda yerde bir - iki tane şınav bile çekti. Geçen sene Boston'a elenen Cavs'in satılmış oyuncusu ''LeBron'' kendi karakterinin ne denli bir olgunluğa ulaştığını, o hareketiyle göstermiş oldu. LeBron'un ''zihinsel'' bakımdan kariyer nirvanasıydı o reaksiyon.

''Söz gümüşse, sükut altındır'' monoloğunu gayet iyi oynuyor bu sene, işin ilginci kimse onun bu keşmekeş içinden çıkamayacağını düşünürken, o bu yükü büyük bir olgunlukla kaldırıyor. Eğer takımı finale kadar gitmeyi başarırsa, tüm NBA camiası LeBron'a iade-i itibar yapar. Bu da onun ''elit ama korkak'' imajından sıyrılmasına yeter. Hatta itibarı NBA camiasında daha da artabilir, çünkü Cavs'te liderlik ettiği oyuncularla Heat'te liderlik ettiği oyuncular arasında dağlar kadar fark var. Ancak, Heat'te bir başarı elde edemezse ''loser'' etiketini alnının çatına yapıştırırlar. Eeee LeBron, NBA camiası acımasızdır, benzemez öyle Türk jet sosyete camiasına. Ne diyorduk LeBron efendi ; ''gerçekçi ol imkansızı iste''. Hadi şimdi kolay gelsin sana.

Luca


Taze taze biz de blogda yazalım. Az önce Milan yeni sezon iç saha formasını tanıttı. İnternet üstünden yaptılar tanıtımı, işte "first blogal event" falan. AdidasItaly.com'dan yayınlandı. Galliani falan da oradaydı. İtalya'da pek yapılmayan bi'şeydir bu, sezon sonu civarı yeni formayı -ya da formaları- tanıtmak. Bu kez muhtemelen uzun süre sonra yaklaşan şampiyonluğun da etkisiyle, erken tanıtma yoluna girdiler. Beyaz ve diğer forma -ki büyük ihtimalle siyah olacak- da temmuzda tanıtılacakmış. Bu yeni çubukluyu ilk kez, eğer yanlış duymadıysam, diğer hafta içerde oynanacak olan Cagliari maçında giyeceklermiş. Zaten o arada şampiyonluk kutlaması falan da olur. Bayağı bir satar bu forma.

Şimdilik yayından alınan caps ve yayından birkaç dakika önce elime geçen bir resim ile idare edelim, nasılsa bugün-yarın daha düzgün, detaylı, enine-boyuna resimler çıkar, ekleriz posta.
O zaman forma hakkındaki yorumlar gelsin:


1. İlk göze çarpan, 09-10 çubuklusundan -aşağıdaki resim- daha yoğun olan beyaz katkısı. Orada sadece yakada görülen beyaz, bu kez hem yaka, hem omuzlardaki 3 çizgi, hem de kol uçlarında bulunuyor. Bir de formadaki kırmızı yoğunluğuyla birleşince, bu kez çok daha açık renkli bir Milan çubuklusu oluyor elimizde.


2. 04-05'ten sonra ilk kırmızı ağırlıklı Milan çubuklusu bu. Artık o sezonki Ş. Ligi finali hüsranından mıdır nedir, bayağı bir süre kırmızı ağırlıklı çubuklu çıkmamıştı, ki normalde zaten Milan çubukluları hep siyah ağırlıklı olur, malumunuz.

3. Çok daha ince çubuklar. Tabii, eğer Milan'ın 100. yıl formasını hatırlıyorsanız, bu çok da şaşırtıcı olmaz. 100. yıl forması da, Milan'ın ilk çubuklusuna sadık kalınarak, bu incelikteki çubuklarla yapılmıştı. Belki bu formaya bir açıdan, modernize edilmiş ve beyaz katılmış, ilk Milan formasının yeniden üretimi diyebiliriz.


4. Yaka ve kol uçlarında 90'lar esintisi var. Kalınlık açısından. Son dönem için çok normal.

5. Bu sezonki çubukludakin benzer şekilde yan taraftan geçen, çok uzun olmayan şeritler var. Bu kez 2 renge bölmüşler:yeşil-beyaz. Hoş ayrıntı. İlaveten üstteki resimde görüldüğü gibi, ensedeki yanyana İtalya bayrakları da güzel olmuş.

6. Arma ve Adidas logosu çok ufak. Neredeyse Euroleague takımlarının formalarındaki gibi. Bunu olumsuz olarak not edebiliriz belki.

7. Son 10 küsür yılda Milan çubukluları genelde kollarında çubuklar yer almayan formalar oldu. Ama bunda var, ve zaten ilk formalarını temel aldıkları düşünülürse de, doğru karar.

Kişisel kısma gelirsek:Ben bayağı beğendim. Zaten bu tip 2. ya da 3. renklerin eklemlendiği formaları hep severim.

Not:İlk resim için Jesus Almeyda'ya teşekkürler.

Azofeifa


Cuma günü oynanan Sivas-Gençler maçından bir fotoğraf. Bakmayın siz milletin farklı renk formalara olan tepkilerine. Bizim futbol aleminde acayip bir farklı renk forma damarı var. Özellikle de deplasman forması beyaz olan takımlar için. Eğer yıllardan beri o tip manasız kullanımların listesini tutsam, bayağı kabarık bi'şey çıkar ortaya, emin olun.

İki takım da deplasman formasıyla sahada. Yani iki takımın da deplasman forması giymediği bir çözüm nasıl bulunamaz, nasıl bulamadılar, çok merak ediyorum. Ev sahibi Sivas bembeyaz giyip, Gençler de çubuklu veya parçalıyı giyebilirdi. Ya da Sivas çubuklu altı kırmızı şortla çıkar, Gençler yine şu beyazı giyerdi. Sorsan takımlar çok "köklü", çok büyük, ama forma konusunda hassasiyet sıfır.

Retro 66

Tarlabaşı


Malumunuz hafta sonu için ülkenin gündemi derbi. Aslında değil, standart bir tabir olduğu için bunu kullandım, yoksa yazıya giriş cümlesi bulamadığımdan felan değil yani.

Toplumdaki derbiye olan kayıtsızlık açıkçası beni rahatsız etti. İşte bu rahatsızlığın vesile olmasıyla, ''nacar muhabiriniz'' görevini üstlenmek suretiyle bir kamuoyu yoklaması yaptım. İşte o yoklamadan elimizde kalanlar(çoğu aşırı küfür içerdiği için, bir kısmını silmek zorunda kaldık).

İlk konuğum mahallenin en dizikolik insanı Adile Teyze. Adile Teyze elinde olsa televizyonla yatacak, o derece bağlı beyaz cama.

Adile Teyze, hafta sonu Beşiktaş - Galatasaray maçı var. Ne demek istersin bu konuda, görüşlerini alabilir miyiz ?

Görüşümü kapatma len !

Haa ?

Diyorum ki ; televizyonun önünden çekil ! ''Papatyam''ın tekrarını izliyorum.

Özür dilerim Adile Teyze. Maçla ilgili görüşlerini alsak artık ?

Valla çocuğum, beni az biraz tanıyorsun. Diloları sevmediğimi bilirsin, yok House böyle, yok Lost şöyle... pehh banane House'tan Lost'tan. Zaten Lost çok bozmuş öyle diyolaa. Mis gibi Papatyam, Arka Sokaklar felan varken bu yabancı hayranlığı ne diye ? Futbol maçlarıyla da pek aram yok hani, beyle de sürekli kavga ediyoruz bu şeytan icadı futbol yüzünden. Sırf bu sebepten dolayı ''papatyam > futbol'' sbt. Neydi şu Küçük Sırlar'da oynayan kızın sevgilisinin ismi ? Heh, şimdi hatırladım Arda, Arda ! Ben çok seviyorum o çocuğu, evladım kadar seviyorum öyle diyeyim ben sana, çok sempatik, çok tatlı. Tabii ki bir Metin Akpınar değil, ama iyi çocuk. Yazık o çocuğa çok yükleniyorlar, dayanamıyorum. Tee o ağladığı günden beri, ona laf edenle hep kavga ediyorum ben evladım. Ardam, kuzum sen bakma onlara. Yavrum, bak kapı gibi Adile Teyzen var burada. Aldırış etme onlara sen, hee bi' de terliyken soğuk su içme evladım, emi ?

Eee peki maçı izleyecek misin Adile Teyze ?

Papatyam siker.

Sikimde mi olur ?

Çık len dışarı. Ağzına acı biber sürücem senin, anana şikayet edicem olm seni. Bittin sen, bittin !

Adile Teyze'nin elinden canımızı zar zor kurtardıktan sonra, soluğu yılların iddaa bayiisi Nevruz abinin(ağabey) yanında alıyoruz...

Naber Nevruz abi ?

Lan olüm ben demedüm mü sana kaç bin defa bana abi dime diye ? Ağabeg diyecen olüm bana, katletme şu güzelim Türkçe'yi.

Özür dilerim Nevruz ağabey(g). Bu Beşiktaş - Galatasaray maçı ne olur ağabey ?

Vallahi ciğerim bildüğün gibin bu tip maçların faorisi olmaz. Encak bu maç içün, Beşikdaş faori diyolla. Yüklü miktarda oynayan bilem varmış Beşükdaş'a.

Nevruz ağabey şu ''yurdumdan şive manzaraları'' tadındaki konuşmalarını bırakıp kendin olsan ? Bu arada bi' maç skoru da alabilirsek senden çok makbule geçecek.

Eheh çakal, olmadı mı lan ? Ne güzel taklit yapıyorduk şurada, biliyorsun arada figüranlık için çağırıyorlar, onun için şeeetmiştim. 3 - 1 Beşiktaş alır diyorum ben, ancak futbol bu sürprizi bol bir oyun. Her şeye rağmen alt seçeneği de cazip duruyor.

3 - 1 ve alt. Hangi iddaa yorumcusu dürttü abi seni ?

Çık lan dışarı, ne biçim konuşuyosun sen deyyus. 16 - 17 yaşında iken ''Nevruz ağabey nolur kupon yapalım burada'' dediğin günleri ne çabuk unuttun hee ? Oynamayacaksan meşgul etme tezgahı, çık dışarı. Haa bu arada bu enbiey çok rereröereörö.

Nevruz abi'den de ayarı yedikten sonra Cengiz Abazoğlu'nun kapısını çaldık...

Evet, sevgili okurlar şimdi de ünlü modacı Cengiz Abazaoğlu ile birlikteyiz, ona maçta giyilecek formalar hakkında bir kaç soru soracağız.

Yalnız, çok rica edicem ismimi doğru düzgün söyleyin beyefendiğiciğim. Hayır, yani geçenlerde Adnan Şenses abimizin başına gelenler malum, hiç mi ders almadınız o olaydan, yazık !

Şe....şey öözü...öz.. ehh anladnız işte siz. Şimdi formalar hakkındaki yorumlarınızı alsak ?

Galatasaray zaten her sene bi' o.... rengi buluyor, Beşiktaş da yaza uygun olmayan siyah-beyaz kombinasyonu ile çıkacakmış maça. Bu yüzden yorumlayacak pek bir şey yok.. Şimdi yorumumu aldığına göre, dışarı çıkabilirsin terbiyesiz herif. Abazaoğlu'ymuş. Daha özür dilemesini bile beceremiyorsun ayol !

Cengiz Abazaoğlu(var mı lan ? Abazaoğlu, Abazaoğlu na na na na na) bile beni öldürme noktasına geldiğinden bu kamuoyunun nabzını tutma işini burada bırakıyorum. Bu arada Acun Ilıcalı'yı bu satırlardan kınıyorum. Taner Tolga Tarlacı(a.k.a 3T) isimli büyük Türk düşünürünün görüşlerini almamıza izin vermedi. Neymiş efenim ? Yasakmış. Buradan Taner'e de teesüflerimi bildiriyorum ayrıca. ''Gonuşşmam abi yasssakğ'' diyerek beni geçiştirdi, bu da ziyadesiyle benim kalbimi kırdı. Adam değilsin Taner, gözümde Tümer Metin kadar değerin yok.

Güzel İkili 32

Sergi


Koko B abimiz zaten "Kim bu?" sorusuna cevabı vermiş. Ben de başka bi' açıdan ele alacağım.

08-09 Şampiyonlar Ligi finalinde, Barcelona maçı 2-0 alırken, 2 değişiklik yaptı. İlki 2. golden sonraydı, Henry yerine Keita girdi. Iniesta sol öne geçti falan. Ardından bitime yakın, bir değişiklik daha yapıldı. Iniesta çıkarken, giren oyuncu Pedro idi. Çok iyi hatırlıyorum, aşırı şaşırmıştım Pedro seçimine. Neden piyasaya çıkışı gerçekleşmiş, düzenli şans bulan Bojan değildi? O sezon Pedro ana rotasyonda yoktu henüz. Toplamda 14 maçta oynamıştı:6 lig, 3 kupa, 5 de Ş. Ligi. Ve bunların neredeyse hepsinde sonradan girmişti-golü de yoktu. İşte o gün Pedro'nun oyuna girişiyle, dün -daha önce ligde hiç A takım forması giymeyen- Sergi Roberto'nun oyuna girişi aynı anlama geliyor.


Guardiola, genç oyuncuları büyük maçlarda pek beklenmedik -hatta alakasız- şekilde oyuna alarak, onları en üst seviye maçlarda birden sahaya atarak, ilerisi için alıştırmaya çalışıyor. Düşünsenize, sezon içinde çok az oynamış bir Pedro, Ş. Ligi finalinde, süre ne kadar olursa olsun, sahaya ayak basıyor. O havayı soluyor. Sonraki sezon 6 turnuvada birden gol atarak rekor kıran Pedro, o günden ilham almış mıdır sizce? Cevap belli.

Aynı şeyi diğer gençlere de yaptı Pep. Mesela Jonathan Dos Santos'u, geçen sezon Ş. Ligi gruplarındaki 2-0'lık Inter maçında son anlarda oyuna soktu. 1-2 ay sonra da, içerdeki kritik Villarreal maçında 11 başlattı.

Ve bunları, beklenmeyen oyunculara yapması daha güzel. Çünkü, bazı genç oyuncular zaten az-çok tanınmış halde oluyor, ya da takımda yeri ufaktan belirginleşiyor. Onları almak kolay, ilk akla gelen şey. Ama hiç oynamamış olanı -ya da çok çok az oynamış olanı- oyuna sokmak, bambaşka. Hem oyuncu, hem de takım için.

Barcelona'nın altyapı verimliliği, özellikle son dönemde hepimizin malumu. Ama bunu yaparken izlediği yol da, en az o kadar önemli.

Gary Fucking Neal



Spurs son saniye üçlüğüyle evindeki 5. maçı uzatmaya götürür. Ve Abd'deki NBA'ci Twitter camiasının büyük bi' kısmı şu tepkileri verir. Resimler şu dayının hesabından arak.

Jeffren


Hani övünme falan değil de, belli süre bu NBA işleriyle uğraşınca, rakamlar, kimin neyi, ne kadar yaptığı kafaya kazınıyor. Mesela belli isimlerin herhangi bir maçta hangi rakamlarla oynadığını aşağı-yukarı tutturabilirsin. Özellikle bazı oyuncularda bu çok belirgin. Ve benim için de bu işin kralı Nowitzki.

Sabah kalktığımda skorlara bakıyorsam, Dallas maçının sayfasını açtığımda -ki genelde en skorer de o olduğundan, hemen sağda beliriverir- Nowitzki'nin 28-8-3 gibi bi'şeyler yaptığını görürüm. Hiç de şaşırmam. İstikrar mı dersiniz, ne dersiniz bilemem. Ama adamın olayı bu. Fakat, bu istatistiklerde bile "batan" bir şeyler var. Ne mi, ribaund rakamları.


Bu bahsettiğim sürede, artık kaç yılsa, ben Dirk'ün (ya da "Dirk'in", hangisiyse artık) çift haneli ribaund aldığını çok az gördüm. Ve kafaya takıp, gidip sezon ortalamalarına baktığımda da aynısını gördüm. Çok ilginç. Dirk'ün bu konudaki en yükseği 9.9. 9.9 lan, herhalde 5-6 ribaund falan alsa 10 yapacak ortalamayı. 01-02 ve 02-03'te arka arkaya 9.9 tutturmuş. Ondan da ötesi yok. Bu rakamlara bakıp da "abi nerdeyse 10 olmuş işte, sıkıntı nedir" denilebilir belki, ama bir şekilde gelememiş çift haneli ribaundlara.


2.13'lük bir power forvetin kariyerinde hiçbir sezonu 10 ribaund ortalamasıyla bitirememesi nasıl değerlendirilebilir? Potaaltında itiş-kakışı sevmemesiyle mi? Skora daha fazla konsantre olmasıyla mı? Ribaund konsantrasyonunun az olmasıyla mı? Burası böyle. Ama kariyer Play-off rakamlarına baktığımızda birazcık işler değişiyor.

İlk ve son Play-off sezonu hariç, bütün Play-off sezonlarında -ki 2000'den beri bütün sezonlarda Play-off yaptılar Dallas olarak- çift haneli ribaund ortalamalarına ulaşmış. Hatta 13 bile var bir sezonda. Genel Play-off ortalaması da 10.9 zaten. Peki bu rakamlardan, Nowitzki'nin post-season'da -en azından ribaundlara- daha konsantre olduğunu çıkarabilir miyiz? Muhtemel.

Retro 65

Nerden Nereye 47


Retro 64

Tino Costa


Maç saatinde yolda olmamın da büyük payıyla, ancak girebiliyorum şu postu. Yoksa maç bittiği, ya da resimler düştüğü anda girerdim. Çünkü büyük hadise var aga.


Bu kadar senedir futbol izliyorum, Real Madrid'in böyle bir kombinasyonla sahaya çıktığını hatırlamıyorum. Siyahı ya da diğer koyu renkli deplasman formasını hep tek renk giydiler. İstisnası varsa da, gözden kaçmış demektir.



Kısa süre önce Selocan şöyle bi' post girmişti. Bayağı şaşırmıştık, ki buna ne demeli? Real Madrid'in tamamen tek renk görünmesine fazlaca alışığız. Ki iki parça arasında hiç alaka yok;ama mecbursunuz. Biri siyah-fosforlu sarı. Diğeri beyaz-mor.


Daha önce böyle bir kombinasyonu hatırlamıyorsak, önceki Valencia-Real maçları için tek ihtimal kalıyor:Valencia'nın bembeyaz giyinmesi. Çünkü eğer Real daha önce böyle sahaya çıksa, hatırlamama ihtimalimiz çok az. Hadi beni geçin, Real Madridlilere sorun, onlar da büyük ihtimalle aynı durumdadır.

Retro 63

Karim


Benzema kararsız insan vesselam. Forma numarasında bir türlü istikrarı sağlayamamış, tıpkı oynadığı oyun gibi. Üstteki fotoğrafta ''19'' numara ile görüyorsunuz aleminin en overrated golcüsünü. İlk günlerinde, tıpkı Lyon'daki ilk günlerinde olduğu gibi 19 numarayı giyiyordu. Ne yalan söyleyeyim ona en çok yakışan numarayda buydu.


19 numaralı formayı giyeli daha 1 ay olmuşken ; Real Madrid, Robben'i satarak bir anlamda 11 numarayı boşa çıkarıyordu. Ehh adam zaten fırsatçı oyuncu, bu durumu görünce hemen üzerine geçiriyor ilik gibi formayı... 11 numara ile gösterdiği performans pek iç açıcı değildi açıkçası, altın bidon olma yolundaki ilk adımlarını bu sırt numarası ile attı.


11 numara ile geçen başarısız sezonun ardından Benzema, Raul'un gitmesini fırsat bilip ; 7 numarayı kapan Ronaldo'nun 9 numarasını tereyağından kıl çeker gibi rahatça aldı. ''9''onun Real Madrid kariyerinin üçüncü sırt numarasıydı. İki sezonda üç tane farklı numara ! Herif boşa çıkan her forma numarası için tehdit oluşturuyor resmen. Aslına bakarsanız bu forma numarası değişimi Benzema'nın içinde bulunduğu ruh halini tanımlamak için bize bir fırsat veriyor. Beklentileri karşılayamama, taraftar önünde küçük düşme, vs. gibi olayların onun üstünde bıraktığı kötü etkiden kaynaklanıyor bu değişimler. Hani kadınlar kendilerini kötü hissettikleri zaman kuaföre gidip saçlarını boyatırlar ya değişim amaçlı, Benzema'nın ki de o hesap bir bakıma. Ancak kardeşim daha iki tam sezon olmadan üç tane forma numarası da çok be yeaa.

Jordan


Chris Paul:Oooooof of, ne zaman bi' şampiyonluğumuz olucak mınakoyim.
Lebron:The Lebrons'a yeni karakter eklesem mi yeaa...

Retro 62

Yeniler

Yılın en sevdiğim zamanlarından biri. Yeni sezon formaları tek tek sızıyor ya da açıklanıyor. Zaten İngilizler falan sezon sonuna doğru açıklamayı artık oturtmuş. Son yeni formalardan bazılarını koyalım bloga. Tek tek yazmak olmuyor zaten, haftada bir falan yaparız böyle. Zaten yoğun bu ara, dakika başı yeni bir forma sızıyor.


Lyon bir sezon sonra yatay şeritlere dönüyor. Artık çapraz şeritler sevilmedi mi, onu bilemeyiz. Yatay şeritler daha yukarda olarak dönüyor. Geçen sezonki böyle değildi. Şeritlerin üstündeki aslan deseni bu sezon da var. Ayrıca yaka ve kollarda da 90'lar esintileri bulunuyor. Kalınca böyle, çift renk falan.


Real 09-10 sezonunda ufaktan altını kullanmıştı. Bu kez daha fazla altın eklemesi var, kollardaki 3 çizgi ile yaka ve gövdede altın eklemeleri var. İlaveten siyahta da altın görüyoruz. Belki bu kez dengeleyen koyu renk olmadığı için biraz göze batabilir, ama kattığı klasiklik bunu kapatabilme özelliğine sahip.





Tabii buna "Inter forması çakması" diyenler oldu, görüldükçe daha da olacak. Ben sevdim açıkçası. Normalde sırayla kullandıkları iki koyu deplasman forması rengini, bu kez bir arada kullanmışlar. Şu anda giydikleri siyahta da mavi "V" var gerçi, ama bu daha başka.
Yalnız yakaya bakınca, bu sezon Barcelona formalarında kullanılan yaka şekli var. Yeni bir Manutd formasında Nike önceki sezon kalıbı kullanır mı, o garip olur işte.



Juventus ve pembe renk ilişkisini açıklamaya gerek var mı? Ama beklenenden az kullanıyorlar. Her sene siyah ağırlıklı çubuklu çıkarıp, deplasman formasını pembe yapabilirler. Her sene olmasa da sık yapılır. Belki de çok ortalarda görünüp eskitmemek için kullanmıyorlar. Büyükçe gövdeye kondurulan yıldız şık olmuş. Yine belki 90'lar vari bir kullanım denebilir.





Sıkça tartışılmaya müsait bir Arsenal deplasman forması. Futbol dünyasında pek görülmeyen bir tasarım bu. İşte Monaco falan malum. Logonun çok büyük tutulmuş olması burda dikkat çekiyor.



Benim son hatırladığım beyaz eklemeli Chelsea home forması, 90'ların sonundan. Toplamda bakıldığında da çok azdır sanırım. Gövdede enine desen var. Omuzlarda beyaz kısım üzerine mavi 3 çizgi. Formayı açmış.




Real Madrid gibi Bayern Münih'in yeni sezon iç saha formasında da altın renk kullanılmış. Beyaz ortalıklarda yok. Adidas'ın bu kalıbı bayağı güzel ayrıca, onlarla çalışmaya devam etsek bu kalıptan güzel bi'şey çıkardı belki bize.

Retro 61

Khloe


NBA heyecanını ekranlarının başında takip edemeyenlere Lappappa Blog'tan amme hizmeti. Artık günün öne çıkan performanslarını bu adresten takip edebilirsiniz...

HAZIRLAYAN : İLKEM ACUR | twitter.com/kimkardashian

GÜNÜN PERFORMANSLARI

Nate Robinson(OKLAHOMA CITY THUNDER)

27 dakika havlu sallamak, 2 kez takım arkadaşının üstüne düşmek (Denver karşısında, Durant'in arkasında)

Khloe Kardashian(LOS ANGELES LAKERS)

198 ruj darbesi (New Orleans karşısında)

GÜNÜN YILDIZI

NATE ROBINSON
Oklahoma City Thunder, güçlü rakibi Denver'ı kendi evinde 107 - 103 yenerek play-off ilk tur serisinde 1-0 öne geçti ve saha avantajını korudu. Maçın kazanılmasında en büyük kahraman Kevin Durant gibi gözükse de görünmeyen kahraman ; Nate Robinson idi. Nate takıma kenardan getirdiği ''sinerji'' ile maçın kazanılmasında önemli bir rol oynadı. Özellikle havlu sallama konusunda gösterdiği performansla izleyenleri büyüleyen Nate Robinson'ın son  anlarda heyecandan arkadaşlarının üstüne zıplaması ise görülmeye değerdi. Tam 3 kez kenarda zıplama teşebbüsünde bulunan Nate, bunlardan 2 tanesinde Perkins'in üstüne düşerek inanılması zor bir başarıya ulaştı. İşin ilginci Nate Robinson tüm bunları yaparken koç Scott Brooks tarafından hiç oyuna alınmadı, zaten bu sebepten dolayı günün yıldızı oldu kendisi.

HANGİ TÜRK SAHADAYDI ?

Geçtiğimiz günlerde Adnan Hoca tarafından fahri olarak Türk ilan edilen Kardashian ailesinin şirin neferi Khloe Kardashian takımı Los Angeles Lakers'ın New Orleans önündeki mağlubiyetine engel olamadı. İnsanüstü bir ruj sürme performansı sergileyen Khloe kusursuza yakın bir maç çıkarttı. Ancak bu performansa rağmen, Hornets'li oyunculardan hiçbirinin dikkatini dağıtmayı başaramadı. Ortaya koyduğu emeğin meyvesini alamayan Khloe, maçın sonlarına doğru kocası Lamar Odom ile ikili bir kavgaya tutuştu. Phil Jackson'ın araya girmesiyle engellenen kavga Khloe'un rujunu kırmasına sebep oldu.

San Antonio Spurs - Memphis Grizzlies maçında ise sahne alan yine bir Türk'tü. Maçtan önce seyyar hot dog arabasıyla AT&T Center'ın çevresini mesken tutan Sosisli İsmail, tanesi 1.99 dolardan olmak üzere tam 237 tane hot dog satmayı başararak bu alanda yeni bir rekora imza attı.

GÜNÜN BLOKU

Maalesef dün gece kimse blok istatistiği elde edemedi. Aslında blok koyan bir kaç tane insan evladı var ama ben onları blok kategorisine koyamıyorum. Üzgünüm sevgili basketbol topu sevenler.

GÜNÜN ASİSTİ

Günün asistinin sahibi ise İsmail Şenol oldu efenim. Dün yayına girmeden önce verdiği NBA kuponuyla hayatımı değiştirdi kendisi, tebrikler İsmail !.. Bir dakika bir dakika, kupon tutmamış. Ulan İsmail! Yine tek maçtan yatmışız ameke.

GÜNÜN SMACI

Ne smaç mı ? O da ne ?

Retro 60

Infiniti


Günün reyizi ; Mark Webber. Sen 18. sıradan yarışa başla, sonra gel yarışı 3. sırada bitir. Yakın zamanda bunu yapabilen -hatırladığım kadarıyla- bir tek Schumi ve Alonso var. Belki Webber onlar kadar büyük bir pilot değil ama emin olun ki en az onlar kadar reyiz. Tabii altındaki arabanın da onun bu reyizleşmesinde büyük bir payı var, ama yani ne bileyim adam hakikaten korkusuz sürüyor. Atıyorum mesela ; Webber'in bu arabayla gösterdiği şu performansı, Rosberg çapsızı sergileyemez... Mazmunlaşmaya yüz tutmuş bir kalıp var ya hani ''şarap gibi'' diye... İşte Webber o kalıbın vücut bulmuş hali. Seviyoruz reyizi.