Most Valuable Player #24

Yarın saat 12 sularında düşer alt yazıya: TNT'yi açın, basın toplantısı var diye. Alttan bi' eleman gelir sonra:

"Ben KIA Motors Amerika adına bu ödülü Kobe Bryant'a vermekten gurur duyuyorum vs." diye.

Evet yanlış duymadınız, Kobe Bryant MVP oldu. Yarın veriliyor ödül. Ve şu anda, gördüğüm, baktığım, ya da bakılan siteler ve bloglar içerisinde ilk haberi yine bizden alıyorsunuz. Bizi izlemeye devam edin anacım.

"Lappaptan gel, lappaptan..."

Kıyamet Alametleri-1


Vatan'da bakınıyorum az önce. Mariah Carey'nin evlendiğine dair bir haber. Zaten bu başlı başına bir acı da, kiminle evlendiği çok ayrı bir mesele. Neyse anlatayım da. İşte "Carey, Bahamalar'da Nick Cannon ile evlendi, sade bir düğünle". Daha habere üzülemeden, kafama takıldı "kimdi lan bu herif" diye. Kafamda bir imaj var ama, kesinleştiremiyorum. Ama çıkacak yani, ucunda (bu ne demek ulan, sıçarmış gibi...) . Hemen açtık bir "gugıl", iki araştırdık. Ve evet, kafamdaki kişiymiş. Ararken bir yandan "lan, yok, o olamaz" diyordum;oymuş.
Be karı, zamanında Pharell'le de, sarmaş dolaş oldun, klip çektin Paris'lerde, bari onla evlen de yabancıya gitme. Bula bula bunu mu buldun. Olmadı Snoop diyeceğim ama, o d evlenmez ayrı.
1 seneye boşanır bunlar bak, görürsün.
Hayırlı olsun bile demiyorum, hediye filan hele hiç.

Lebron sen de 3. periyotta triple-double yap zaten, bırakalım biz de, kapatalım dükkanı.

Ezik


Ben hayatımda bu kadar ezik bir insan görmedim. Kendi başarısızlığını örtmek için, her boku der bunun gibiler. Resme bakın yeter zaten...

Çaylak


Yılın çaylağı beklendiği gibi ve maalesef, Kevin Durant oldu. Az da olsa Horford umudu vardı ama zor olduğunu biliyorduk. Hayırlı olsun ne diyelim ki. Ben hiç ısınamadım bu elemana yalnız. Çok da ilerleyeceğini sanmıyorum.
Forma da kolpa mıdır, nedir...

Hmm

Nette bir yerlerde buldum bu fotoğrafı. Hırvatlar yapmıştır büyük ihtimal. Benziyor da evet. Geçenlerde Tottenham ile anlaştı Luka Modric, tam 23 milyon euro'ya. Acaba kendisi de demiş midir Essien gibi, "ben bu kadar para eder miyim?" diye? Şu an için etmediği aşikar. Ama önümüzde Euro 2008 var. Ve de Eduardo Da Silva'sız bir Hırvat takımı. Böylece de elemana daha fazla kendisini gösterme imkanı düşüyor.
Resimdeki üstad gibi olur mu, bilemeyiz. Çok zor olduğu kesin. Büyük futbolcu olsun, yeter ona. ne bileyim Spurs'e Premier Lig aldırsın filan...

Lig Vaziyetleri

Şu anda deli gibi esniyorum, açım ama tutup da Süper Lig hakkında yazı yazıyorum. Manyağım sanırım.
Puan durumunu biliyorsunuzdur az çok. Gs, Fb ve Sivas'ın 3 puan önünde. Ve bu hafta Sivas-Gs oynayacak. Gs kaybederse, Fb de yenerse, 3 takım son haftaya aynı puanla girecek. Derbi galibiyeti hiçbir halta yaramamış olacak. Beraberlik bile alsa avantaj Gs'de kalacak ama, 1 puan farka güvenmek de ne kadar doğru;2 sene önce Fb'ye olan niye bize olmasın ki? Olursa da neler olur allah bilir...

Eğer Bjk, o saçma mağlubiyetlerinden birini almasa, 4 takımın birden, son haftaya, aynı puanla girme ihtimali oluşabilirdi. Ne heyecan ama...
Geçen Demirören yine ağlamış, "hakemler 15 puanımızı katletti" filan. Her sene aynı terane. "Ham" Ertuğrul'u takımın başına koyarsan olacağı bu, ne ağlıyorsun ki?

Bizim şampiyonluklar da hep bir mucizevi oluyor arkadaş ya. Zorluklar, son dakika golleri, imkansızlığa rağmen başarı vs.
Bunu aldık say, 02, 06 ve 08 şampiyonlukları son 3 şampiyonluk.
02 zaten belli, kadro dağılmış, sezon içinde 40 küsür oyuncu yer almış takımda. Diğerlerinin de inişiyle birleşince, al sana şampiyonluk.
06 desen, sondan 2. hafta Hasan Kabze'nin bitime 10 saniye kala attığı gol ve umutların taşınması (diğer son dakika gollerini saymıyorum ha), son maçta Fb'nin 1-1 berabere kalması ve şampiyonluk. Gözyaşları...
Bu sezonki ise, yabancıların yarısından fazlasından verim alınamayan, 20 küsür milyon dolar verip takıma liderlik yapsın denilen adamın sezonun yarısından fazlasında olmadığı, hocanın 5-6 hafta kala takımın başından ayrıldığı, genç bir kadro ile savaşılan bir dönem. Ve inşallah da mutlu bitecek.

Bunlar da akla, "eğer eksik-gedikken böyleysek, 'tam' olunca neler yaparız" ı getiriyor doğal olarak.

Oha...

Direk kopyalar.

"

1 EKİM 2008'DEN SONRA GEÇERLİ OLACAK KURALLAR

FIBA Dünya Yönetim Kurulu'nun yaptığı toplantı sonunda, 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle geçerli olacak oyun kurallarındaki değişiklikler şu şekilde:

- Yeni kurallar kapsamında oyuncular formalarının altına hiçbir şey giyemeyecekler.

- Bir oyuncu, maç içerisinde top kontrolündeyken, yere düşerse, yerde kayarsa bu hatalı yürüme sayılmayacak.

- Dripling yapan bir oyuncunun geri sahasından, ön sahaya geçmiş kabul edilebilmesi için, oyuncunun her iki ayağının da ön sahaya temas etmesi gerekiyor.

- Oyun esnasında, oyuncu, kendi sahasından sıçrayıp, havada yeni bir top kontrolü sağlarsa, kendi sahasına düştüğünde bu geri pas ihlali olmayacak.

- Eğer bir oyuncu, çemberin altına elini sokup topa temas ederse, bu topa müdahale sayılacak ve sayı rakip takıma verilecek.

- Eğer bir savunma oyuncusu, maç içerisinde arkadan veya yandan fast break'e giden oyuncuya temas ederse ve hücum oyuncusu ile çember arasında herhangi bir başka savunma oyuncusu yoksa bu tür temaslar sportmenlik dışı faul kabul edilecek.

- Bir oyuncu, maç içerisinde dirseklerini hızlı bir şekilde sallarsa, rakip oyuncuya temas olmasa bile, bu pozisyon teknik faul olarak değerlendirilecek.

2010'DAN SONRA GEÇERLİ OLACAK KURALLAR

Türkiye'de gerçekleştirilecek olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan sonra yürürlüğe girecek diğer kurallar ise şöyle:

- Kısıtlamalı alan (3 saniye koridoru) dikdörtgen şeklinde olacak.

- Üç sayı çizgisi 6.75 metreye çekilecek.

- Hakem masasının karşısındaki kenar çizgiye, dip çizgiden ölçüldüğü zaman 8.325 metre (3 sayı çizgisinin tepe noktasına eşit) iki çizgi çizilecek. Dördüncü periyotun ve uzatma periyotunun son 2 dakikasında kendi sahasından topu oyuna sokma hakkı olan takım mola alırsa, ön sahadaki bu yeni çizgilerden oyuna başlayacak.

- Çemberin altı, yarım daire şeklinde işaretlenecek. Bu yarım dairenin uzaklığı, çemberin orta noktasından 1.25 metre olacak. Eğer savunma oyuncusu bu yarım dairenin içinde ise hücum oyuncusu savunma oyuncusuna şarj (hücum faul) yaparsa, hiçbir zaman hücum faul çalınmayacak.

- Eğer geri sahadan ya da ön sahadan top oyuna sokulurken kurallara göre 24 saniye başa alınması gerekiyorsa başa alınacak. Oyun durduğunda 24 saniye cihazında 14 saniye ya da daha fazla bir süre varsa 24 saniye cihazı başa alınmayacak, kaldığı yerden devam edecek, 13 saniye ve daha az varsa 24 saniye cihazı 14 saniyeye ayarlanacak."



E bari FIBA'nın başına da David Stern geçsin tam olsun.

Nasıl Okuma Şevki Kırılır-1


Evvelsi gece, yani çarşamba gecesi. 200 sayfa filan kalmış, Empati'yi bitireceğim. Sayfa 576'ya geldiğimde bir farkettim ki, 561-576 arasını tekrar basmışlar. 576-593 arası yok...
Öyle ".." gibi kaldım. Ne yapacağımı bilemez halde. Kitabı aldığım Migros'a götürsem kabul etmezler. Bugün Altınoluk'a gitmiştik, hem kitap almak, hem de başka bir sebepten. Girişte ben Empati'yi gördüm, söyleniyorum anneme, "şöyle oldu böyle oldu" filan, o arada mekana bakan eleman çıktı, kitabı tanıtıyor; abi dedim, aldım okuyordum, böyle böyle oldu... Gidin geri verin dedi, yukarıda olduğu gibi "almazlar" dedim, biliyorum. O zaman getirin, ben göndereyim dedi. "E" dedim "kitapta karalamalar var, noolcak". Sorun olmaz dedi. O anda nasıl sevindim tahmin edemezsiniz. Ulan 22 milyondan kurtuldum daha ne.
Onu da bırak, heyecanın içine sıçıldı. Baştan mı okuyacağım kitabı? Ya işaretlediğim yerler? Neyse artık...

Jose


Deminki yazıyı (Chelsea-Liverpool) yazdıktan sonra aklıma Jose geldi. Ben de öyle bir söylüyorum ki, babamın oğluymuş gibi... Neyse işte Jose Mourinho geldi aklıma. Dedim bi' analım edelim.
2 kez yarı final yaptılar Cl'de. İkisinde de Benitez çomak soktu. 2 kere lig aldı ama, Cl'de hiç yarı finali aşamamıştı. Aştılar ama bu kez de Jose yok. Olsun, bilen bilir, bu "O"nun takımı.

Yazı için resim ararken, bir yandan da kardeşimle konuşuyorum, daha doğrusu anlatıyorum. İşte şöyle oldu, böyle oldu, kupayı alamadı Chelsea'de filan. En sonunda da "olmadı naapalım" dedim, o anda ekrana kafamı çevirdim:bu resim... Bu kadar olur.

Avery Johnson, Mike D'Antoni, Sports Illustrated, Steve Kerr

Dallas Mavericks bu sabah Avery Johnson'un görevine son verdi. Hornets'e 4-1 yenilerek sezonu kapattılar zaten. Ben bekliyordum açıkçası. Zaten sevmem kendisini. Kaç senedir yüzük diye çıkıyor Dallas ve Cuban yola, her sene bir hüsran. Son olarak Kidd'i getirdiler, olmadı. Bakalım koç değişince ne olacak?

Phoenix Suns dün akşam biraz haksızca da olsa Spurs'e elenip sezonu kapattı. Sabah Sports Illustrated başlık: "D'Antoni will not return next year." İki saat sonra Steve Kerr bağlandı ESPN'in "Pardon the Interruption" programına, "Şu anda öyle bir şey yok, hocamıza güveniyoruz," dedi, ancak ben bekliyorum yani D'Antoni'nin dönmemesini.

Asıl olay şurda:

3.maçta Denver-Lakers serisi, Denver 23 sayı geride, Melo oyundan alınıyor, George Karl eli uzatıyor otururken, el havada. Melo oturuyor yerine dönüyor hocaya ve: "O geniş kıçını kaldır da bir şeyler yap yeniliyoruz, ibne" diyor. "İbne" yani "faggot." Karl takmıyor. 4. maçta soruyorlar Melo'ya "Özür diledin mi?" Cevap: "Özür dilenecek bir şey olduğunu düşünmüyorum."
Iverson da koçtan yakınanlardan. "Beni çıkarmamalıydı, kendimi küçümsenmiş hissettim," diyor kendileri. Velhasılı, ben Karl'ın gitmesini bekliyorum Denver'dan, her şey o zaman daha güzel olacaktır.

Çelsi Finalde


Finalde Benitez'in ne işe yaradığı merak edilen saçma talimatlarını görmeyeceğiz çok şükür. Şu "futbol oynamaya niyeti olmayan" Liverpool finale çıkmadı ya sonunda, şükür namazı kılasım var.
Lampard yaslı halde çıktı, daha doğrusu çıkmayı tercih etti, gol de attı. Gol sonrası sevinci sanırım herkesin yüreğini sızlatmıştır. Siyah bandı öpmesi, ruh halinin dışavurması vs. Sırf bunun için bile insan Chelsea'nin finale çıkmasına sevinir.

Ligdeki rekabeti de göz önüne alırsak, zevkli bir final geçecek diyebiliriz. En azından Liverpool yok, o yeter! Bakalım 2 cephenin kaçını Manutd, kaçını Chelsea alacak?

Babel bir ara en uçtaydı, Gerrard forvetin solunda. Torres çıktı, Kuyt oyunda kaldı. Kuyt'a daha önce sövmüştüm sanırım, abi ne işe yarar bu adam?
Ne olursa olsun, son 3 dakika bir gol atsalar, L'Pool çıkıyordu, futbol böyle bir oyun işte. Ama "allahtan" olmadı. Ne diyebiliriz ki...
Drogba'nın 2 golü de müthişti. Hele ilk golde top acaba ne kadar hızla gitti?
Hyppia'nın penaltılık pozisyonunda, ilk kısımda Lampard'ın müdahelesi penaltıydı, ama Hyppia düşmeyince vermedi tabii. O çok kritikti.

3 yarı finalden sonra final:alsın bari Chelsea. Hazır Manutd almasın istiyoruz kupayı.

Edit gibisinden not:Drogba'nın ilk golde, Kalou ofsayttı, onu söylemeyi unuttum. Bir de Torres sakatmış, ondan çıkmış.

Saygısız

Bir tane hıyar var 2-3 tane yorum yapmış, çok bilir gibi Salih'in yazılara. Kaman neden oy aldı izlemiyor musun maçları vs. diye. Ulan dallama, En çok gelişme gösteren oyuncu ödülü bu takımına en çok katkı yapan değil. "Labunya" yazmış bi' de. Amele midir nedir. Aç götünle uğraş değerli okur. Keymark9'muş nicki de. Birkaç forumda filan balktım Kenyon Martin fanmış kendileri. K-Mart'a keymark yazan adamdan ne beklersin, hiçbir şey.

I Love This Game

Güzel bir seri oldu aslında. İlk maçta acayip işlere girişmedeydi Mr. Fundamental, Phoenix son maçta son periyotta 7 top kaybı yapmasaydı, Dan Crawford maçı tabiri caizse "sikip atmasaydı," Suns son maçta yüzde 59'la serbest atış kullanmasaydı, Suns da kazanabilirdi. Şimdi bu ihtimallerin karşılığını Stern amca yaptırdı zaten sezon başında. "NBA: Where Amazing Happens."

Dan Crawford


Hatta ve hatta Bam Güm Crawford. Maçta son 20 saniye, Spurs 2 sayı önde, Phoenix kenardan top çıkarıyor. Bell topu kısa köşeye doğru yolluyor, Bruce "Kasap" Bowen Nash'in arkasından el kol sallayıp topa vuruyor. Herkes rahat, ben de dahil. Tekrar hücum şansı vesaire. Aa o köşeden bi' tane kel (şu yukarıda parlayan), bir de ters köşeden, gelip kararı değiştiriyor, seriyi Spurs'e hediye ediyor, gidiyor. Güzel. Sanırım bunla Timmy bi' ara kavga filan birşeyler olmuştu. Telafi etti işte, memnundur umarım Spurslüler.

Sikerim Lan


Bu yazıyı objektif yazamayacağım kısmen, okuyanlar kusura bakmasın. Hakikaten futbolun adaleti yok. Bütün maç biz oynadık ama muhtelif sebeplerden (en başta Eto'o ibnesi) gol bulamadık. Belli bölümlerde baskıyı çok arttırdık, ilk yarının sonu, ikinci yarının ortaları gibi, ama olmadı.
Messi vs Cr7 kapışmasının galibi belli oldu. Cr7, hadi anam, git hakeme çemkir sen. Kollarını çiçek yap, homurdan. Finalde sikecekler ananı.

Koca Manutd, yarım saat kapandı ya, yazıklar olsun. Kimse çıkıp da, "oyunun gereği" demesin, üstüne atlarım. Ayıp. Kupa yerine babayı alırlar inşallah. Yaşasın pozitif futbol.


Cr7 denen göt, uluslararası arenada fiyasko. Bunu 2 sezondur rahatça görebilirsiniz Şampiyonlar Ligi'nin üst kademelerinde. Daha önce yazmıştım, geçen yıl Kaka, bu sezon da Messi karşısında ezildi. Bu sezon takımı belki galip ama, kişisel rekabet olsun, takıma fayda olsun, yine çok yetersiz. Eğer elenselerdi, o kaçan penaltı için neler denirdi biliyorsunuz değil mi?

Şükür ki güzel bir gol yiyip elendik. Onu çıkaracak 2-3 adam var işte. Onlardan biri Valdes değil, o kesin!

İlker Yasin'e ne demeli? "Henry 8 sene Ajax forması giydi.". Önce yanlış duydum sandım, sonra maçın ardından ekşi'ye bir baktım doğruymuş. Elemanlar geyiğini yapıyor tabii. İlaveten, golün asistini Ronaldo'nun yaptığını söyledi, üstüne 3 posta övdü. Yazık, bunamış iyice.

Bu sezon da boş geçti, bakalım kimler gidecek yaz boyu, kimler gelecek Barça'ya.

Messi vs Cr7 Part 2

Ve işte dana, öküz, manda ve bilumum büyük başın kuyruğunun kesileceği gün geldi. Gerçek finalin galibi bakalım kim olacak? Tabii ki Manutd daha avantajlı. Ama neden bilmiyorum, Messi'nin azacağını düşünüyorum bu maçta. Ayrıca biliyorsunuz "Henry, Manutd sever". Bakalım.
Sezonu kurtarmak için son şans bu.

Çirkef

Hayatta da, futbolda da, her bi' bokta da şu tip adamlardan kaçacaksın. Yüz ifadesini görüyorsunuz değil mi? Bir halt yemiş de, üstünü örtmeye çalışıyor. Dahası, hiiç umrunda değil yaptığı şey. Ceza da yese, kınansa da aynı tavır.
Geçen Arsenal-Reading maçında rakip takımdan Murty'ye tokat atıyor. Hem de nasıl. Ben gördüm olayı.
Maçta bir şey olmadı itirazlara rağmen, hakem işte, görmedi mi çalmaz. O sırada da, Hleb bu yukarıdaki hareketi çekiyor Reading'lilere. İfadeyi görüyorsunuz.
Ardından federasyon 3 maç ceza veriyor elemana. Az bence. Hatta kulüp de ceza vermeli. Herife bak ya.

Yazık

Şimdi bu tişörtteki soruya ne cevap versin Denver ahalisi? Adamlar 50 galibiyetle Play-off'a girip süpürülen ilk takım oldu. George Karl, Play-off öncesinde "50 galibiyet alıp Play-off yapamazsak rezillik" diyordu, ya buna ne diyecek? Birinden kaç, diğerine tutul.
Melo daha 8/20 atsın, süperyıldız olur belki.
Hiçbir şey değil, Iverson'a yazık. Şimdi bu adam ne yapsın? Yüzük için takım takım dolaşsın mı? Ne bileyim, Spurs'e filan mı gelsin?

Kobe şu anda zevkten 4 köşedir. Takım birden (aslında birden değil de, neyse) Play-off'a girmeye çalışan takımdan, ilk turda Denver'ı süpüren, yüzük peşindeki takım oldu.

Boston'a da helal. Aslında Doğu'nun hepsine helal. Ne tahmin ettiysek tersi çıkacak sanırım. Bir de Wiz, Cavs'i 3-1'den gelip yensin, tam olur.
Bu saatten sonra, Boston'ın elenmesine üzülmem. Eğer 4 maç sonunda (9 senedir ilk defa Play-Off yapan) Hawks ile 2-2 durumdalar ise, zaten bırakıp gitsinler.

Magic hayırlısıyla ilk turu geçti. Şimdi 5 gün rahat. Adam gibi dinlensinler, Phila da gelse, Detroit de gelse konsantre çıksınlar maçlara. Hedo triple-double'a yaklaştı.

Dün itibariyle 2 takım konferans yarı finaline çıktı. Bugün de 3 tane daha eklenebilir bunlara. Hepsi Batı'dan.

Daha önce dillendirmiştim ama, blog'da yazmamıştım:Spurs, Suns-Mavs-Lakers üçlüsünü geçip, bir de Boston'ı eleyip yüzüğü alsa, ben bırakırım Nba'i. Elemanlar da bıraksın, hatta takım kapansın.

Ingilizce ve Hidayet

"I gotta thank..."
"work kkkhhhaaardd"

Ingilizce oturmus, gramer de var az daha film filan seyretse de aksan da otursa tam super olacak.

he bi' de "createable" ya da "confidencely" ya da "freedomly" diye kelimeler de yok.

creative, confidently, freely var.

Hedoo!!!


Ve beklenen sonuç! Hido MIP (en çok gelişme gösteren oyuncu) seçildi. Böylece Hido, başarılı sezonunu taçlandırmış oldu. Daha büyük başarılara inşallah. Aşağıya puanlamayı kopyalıyorum. İki çift laf da ona var...

Hedo Turkoglu Orlando 61 22 9 380
Rudy Gay Memphis 23 14 10 167
LaMarcus Aldridge Portland 9 22 17 128
Al Jefferson Minnesota 6 16 22 100
Rajon Rondo Boston 6 10 17 77
Mike Dunleavy Indiana 3 9 9 51
Jose Calderon Toronto 2 10 5 45
Chris Paul New Orleans 5 4 4 41
Beno Udrih Sacramento 1 2 6 17
David West New Orleans 1 2 4 15
Ronnie Brewer Utah 1 2 1 12
Andrew Bynum L.A. Lakers 1 1 3 11
Chris Kaman L.A. Clippers 1 1 1 9
Louis Williams Philadelphia 1 -- 3 8
Monta Ellis Golden State 1 -- 4 7
Andrew Bogut Milwaukee -- 2 1 7
Rafer Alston Houston 1 -- 1 6
LeBron James Cleveland 1 -- -- 5
Andre Iguodala Philadelphia 1 -- -- 5
Travis Outlaw Portland 1 -- -- 5
Brandon Bass Dallas -- 1 1 4
Deron Williams Utah -- 1 1 4
Linas Kleiza Denver -- 1 -- 3
Jason Maxiell Detroit -- 1 -- 3
Tyson Chandler New Orleans -- 1 -- 3
Dwight Howard Orlando -- 1 -- 3
Shaquille O'Neal Phoenix -- 1 -- 3
Brandon Roy Portland -- -- 2 2
JR Smith Denver -- -- 1 1
Danny Granger Indiana -- -- 2 2
Roger Mason Jr. Washington -- -- 1 1

Calderon, West ve Bynum neden bu kadar az oy aldı? Shaq'a kim oy verdi? Kaman'a neden bu kadar oy çıktı? Gay ne yaptı da bu kadar oy... Neyse.