Emreciksin


Dayı, sen sene başında böyük takıma gel, yırtma fırsatın olsun. Oraya kapağı atıp hem parayı kırarsın, hem kariyerin amına koyarsın. Attı. Ama işte, gel sen kulübün bi' adamı almak için delirmesiyle birlikte transfer anlaşması yapılan takıma yollan.
1 sene bile değil;Ankaragücü'nden Fb'ye, oradan hop, Kayseri'ye. Demin adamı gördüm Tv'de, şöyle bir düşündüm de, kötü lan. Orta ölçekli ve küçük takımlardaki oyuncuların hepsi bunu düşler. Ama sen gerçekleştirdikten birkaç ay sonra geri gidiyorsun. Sakat işler.

Nostalci


İlginç bir fotoğraf bu. Servet ve Yozgatlı 05-06 sezonunda Fb'de birlikte oynadılar. Bu maçta karşı karşıya geliyorlar ve aynı gün, bu maçın ardından Fenerbahçe deplasmanda Denizli'yle oynuyor. O gün Fb'de son maçına çıkan Daum da, Fb'ye döndükten sonraki ilk maçını yine o stadta, o takımla yapıyor. "O" maçta Yozgatlı 11 çıkmış fakat Servet yedek kalmıştı. Artık bunun sebebi Sheva mıydı, başka şey mi bilemem. Olcan ise o dönem kulüp bünyesinde olmasına karşın, kadrodışı imiş. Bir de o var yani.

2-3


Mustafa Sarp'ı ciddiye almadıkça, yedekte bekler dedikçe hem daha iyi oynuyor, hem de skor katkısı yapıyor. Birileri yedek santrforu yollamaya çalışıyor, gol atınca da "kalmak için kasıyor" deniyor. Giderse herhalde Baros sakatlanınca Orkun oynayacak en ilerde. Arda büyümeye devam ediyor. Keita yardırıyor. Balta ağır kalıyor. Zan tırstırıyor. Antep hücum istiyor, takdir topluyor. Bazı blogcu abilerimiz de, maç izlemiyor, analiz yapayım diye kafayı yiyor. Kitap okumadan kitap yazmaya benziyor bu işler. Attığı 3 gol de asist üzerinden olan takım da, futbolseveri sevindiriyor. Taraftarı değil. Çünkü taraftar futbola bakmaz, başka işler peşindedir.

Üst

"Antep beraberliği yakalamanın cesaretiyle üstümüze gelmeye başladı."

9 Ağustos 2009 G.Antep-Galatasaray maçı sonrası, Sabri Sarıoğlu.

Sagopa Kajmer a.k.a. Cübbeli Yunus

Cübbeli Ahmet demeci:


RAP DİNLEYEN CÜBBELİ HOCA
"Sagopa Kajmer, çok kültürlüdür. Bestelerinin içerikleri düşündürücüdür, şirk içermez. Kültürü de var. Fars dili edebiyatı mezunu... Çok okumuş. Hassasiyetler onda oluştuktan sonra, kadere falan söven, şirk lafzı içeren şeyler yapmaz. Müstehcen, kadının ağzını, dudağını tasvip eden şeyler yapmaz. Helal, haram hududu var. Besteyi de kendi yapıyor."

Devamı Vatan'da.

R.I.P


L

Bu arada bu Lost denen naneyi yapanların, başta Cey-Cey Abrams olmak üzere, senaristlerin, yaratıcı ekibin filan toptan ta amına koyym. Kafayı yedirttiniz ulan, nası' bi'şey bu, daha da bir sene bekleyeceğiz.

Visca


Ersun

Ne zamandı hatırlamıyorum, Demirkol söylemişti herhalde, takımdan ayrılan hocanın hemen medyada görev almaması lazım, onun bir süresi olması lazım filan diye. Haklı. Tersi de var;Denizli, Lig Tv'de "şu şöyle oynasın, bu böyle yapmalı" derken, pat diye Bjk'nin başına geçmişti. Nasıl olacak şimdi? Keza Ümit Kayıhan, Yılmaz Vural ve diğerleri. Dün "şu takım 1-1-8 oynayıp hata yapıyor" derken, yarın ligde iş buluyor.
Bak Ersun Yanal'a. Adamı bir kovdular, yeni sezonda 3 iş birden kaptı. Lig Tv'de yorumculuk, Fox'da yorumculuk, Vatan'da köşe. Ben bu ülkenin de, bu düzenin de ta amına koyym.

Katalog

Şu Federasyonun forma katalogu mevzuunu gördünüz mü? Hiç görmeyin derim. Salak salak işler. Antalya Monaco usulu giyecek; Diyarbakır'ın iç saha forması Barça'nın açık mavi away'in aynısı; Antep River şekli yapmış kendine, hem de 3 forma; Sivasspor'un mavi forması var...

Zaten her takım ana 2 renginden 4-5 forma yapmış, orda olay bitmiş. Ne zaman yerli yerine oturacak forma kültürü, bilemiyorum. Bizde yine saçma bir kırmızı var. Beşiktaş'ın beyaz var. Hadi Ankara'nın sarı yine olur, alternatif renk bulma çabası, ulan Bursa'nın 2 renkten 5 forması var. Yarabbim sen sabır ver.
Şaka maka bir sürü Puma olmuş ligde. Adidas da "3 büyük tek marka" diye reklamı basıyor. Basar tabii. Her şeyde rakip olan adamlar formaya gelince ortak. Zaten Boca-River, Barça-Real, Liverpool-Manutd, Inter-Milan da farklı firmalarla çalışıp hata yapıyor, ne işin var ulan, geçin işte kardeş kardeş aynı markada takılın, uğraştırmayın milleti.

Serendipity


Bilmiyorum, blogu uzun zamandan beri takip eden varsa biliyordur, ikamet ettiğim muhit vesilesiyle her yaz Zeytinli Rock Fest'i yakından takip etme imkanı buluyorum. Ki bu, büyük şehirlerde konser takip etme/izleme gibi bir fırsatı bulunmayan müziksever için bulunmaz nimet. Öyle böyle değil.

Ki geçen senelerle birlikte organizasyonun çapı büyüdü ve İstanbul dışı en büyük rock festivali haline geldi. Geçen sene 100.000'e yakın kişi katıldı festivale. Şehir tıklım-tıkıştı. Yabancı grup bile gelmeye başlamıştı, düşünün. Tiamat gelmişti geçen sene, biz de bunun devamının geleceğini bekliyorduk doğal olarak. Hatta cıvıyan arkadaş arası sohbetlerde olmayacak grup isimleri bile geçiyordu, o derece artık.

Ama muhtelif sebeplerden bu yaz Zeytinli Rock Fest'in Poem tarafından Foça'ya taşınacağı öğrenildi. Detaya girmeyeyim ama, onlar kendilerine göre haklı yani. Yerel yönetim bu konuda daha akıllı davranmalıydı, neyse. Poem işi festival gidince, tabii belediye de telafi için başka bir organizasyon şirketiyle anlaşıp, Zeytinli Rock Fest'i sürdürme yoluna girdi.

Ama demin dediğim şekilde, Foça'ya giden festival hem yerel hem de yabancı gruplar anlamında çapı yükseltirken, burası hem organizasyon, hem de grup isimleri açısından geriledi. Ha, sonradan açıklanan isimler bizim beklediğimizden çok çok iyiydi, o ayrı. Oraya Lordi ve Epica gelecek, burda grup paraları ödenmeyebiliyor.


İlk olarak evvelsi gün haberle gelmeye başladı:Çadır sayısı inanılmayacak kadar az olduğu söyleniyordu, ki bugün gidip görme imkanı buldum. Geçen sene ile kıyaslayınca içler acısı bir hal vardı. 5'te 1 mi diyeyim, 10'da 1 mi diyeyim, öyle oranlarda bir düşüş vardı gelen sayısında. Tabii yine buranın delikanlı/kıro/maço/hanzo/barzoları genel toplamın büyük kısmını oluşturuyordu, o ayrı. Geri kalanı da 15-17 yaş arası ergenler, bir kısmı da çıtır avcısı orospu çocukları. Yani ufak bir azınlık haricinde yine kimsenin müzikle alakası yoktu. Bir de fultaym dışarda olanlar var. Adam festivale geliyor, çadırı kurup sökmeye giriyor sadece içeri anasını satıyım, ordaki müzikle işi yok.


Sanırım değil milyar, trilyon zararı vardır organizasyon şirketinin. Belediye de seneye bu işe girişmez herhalde. Yani festival zamanı gelmiş, hala parası ödenmeyen gruplar vardı, ne rezilliktir bu. Bugün mesela son 2 grup Redd ve Demir Demirkan'dı. İkisi de çıkmadı. Son grup aslında sondan 3. olan 4x4'tü. Ondan önceki de esasen dün çıkması gereken, ama artık ne olduysa bugün sahneye çıkabilen Makine'ydi. Ve bu yazının ana konusu onlar zaten.


İlk olarak şunu söyleyeyim, ne kadar tutar albümleri, ne kadar duyulurlar, batarlar mı çıkarlar mı bilmiyorum ama, bu adamlar gibisi Türkiye'de yok şu anda. Ben de büyük bir utanç eseri olarak bugün tanıdım onları maalesef evet ama, biliyorsunuz, geç olması, hiç olmamasından daha iyidir. Müthişler. Canlı performansları harika. Vokalistleri çok karizmatik ve sahneye yakışıyor.

Grup 5 kişiden oluşuyor. Endüstriyel metal yapıyorlar. Myspace sayfalarında filan endüstriyel rock yazıyor ama, rock olarak nitelemek için fazla sertler. Olay hakkında bilgisi az olan için, müzikleri Static-X'e benziyor diyebilirim, ve de Rammstein'a evet. Kendilerine has bir tarzları var ve başarıya ulaşmaları için de ilk şart bu zaten. Gelelim albüm bilgilerine.


Eldeki verilere göre grup, Mart 2007'de ilk albümün yapımı için prodüktör olarak Kevin Moore ile anlaştığını açıklamış. Bir kere bu bile grubun gerçekten kaliteli işlere imza atmak istediğini ve kendilerinde yetenek olduğunu gösteren bir hamle. Türkiye'de henüz albümü olmayan, çok az kişi tarafından bilinen bir grubun prodüktörlüğünü Kevin Moore yapıyor. İnanılmaz. O sürede grubun genellikle İzmir olmak üzere muhtelif yerlerde sahne aldığını görüyoruz. Ama şöyle bir sorun var, bu adı geçen tarihlerden bu yana azımsanmayacak bir zaman geçmiş durumda. Acaba çalışmalar ne durumda tam olarak?

Ekşi'de taaa 2007 Eylül'ünde yazılan bir entry'de albümün en geç 08 Şubat'ında çıkacağı yazılı. O vakitten bu yana neler oldu, öğrenmek gerek. Umarım prodüktörle ilgili bir sorun değildir, çünkü Türkiye'de her 2 gruptan birinin albümünü dünyaca ünlü müzisyen yapmıyor. Festivalin sitesinde albümün master-production aşamasının sonlarında olduğu yazıyor, umarım doğrudur da bu grubu bir an önce dinleyebiliriz adam gibi. Bir başkasında da mart 2008 diyor.


Haklarında çok şey öğrenmek mümkün değil maalesef ama, ön-bilgi olarak Ekşi sözlük'te Makine başlığında yazılanlara bakabilirsiniz. Zaten ortalıkta şarkıları da yok pek. Ben bir tane bulabildim. Myspace sayfalarında da 2 şarkı ve bir de kaydedilen şarkılardan parçaların bulunduğu bir teaser var. Yine de haklarında en iyi izlenim, canlı izlemekle oluşabilir. Bu gece benim yaptığım gibi. Şanslıyım.


Grubun 2006 Roxy müzik günleri'nde 3.lüğü ve Yüxexes özel ödülü bulunuyor.


Ülkedeki müzik grupları arasında pek rastlanmayan bir tür endüstriyel metal. Ve tabii ki insan merak ediyor, nasıl olacak diye. Eğer sahne performansları yanıltıcı değilse -ki sanmıyorum, nasıl olur- müzik piyasamız harika bir gruba sahip olacak.


Coverları ayrı güzel. Bu gece sahnede oldukları süre içinde Faithless-Insomnia, Michael Jackson-Smooth Criminal ve Rammstein-Engel coverlarını çaldılar. Hepsi çok iyiydi. Özellikle Engel çalarken arkadaşlar "playback lan bu" çekti. Vokalistte sorun yok gibiydi de, alttan gelen kadın vokal neyin nesiydi, çözemedim. Ekşi sözlük'te haklarında yazılanları okurken rastgeldiğim bir entry, cevabı verdi. O kısımları Pin-Up'tan tanıyabileceğiniz Ayşe Ertuğrul seslendirmiş ve bunu dinleyen başkaları da "playback ya bu" tepkisi vermiş. Tek şüpheye düşen biz değilmişiz demek ki.


Efenim sonuç olarak, birtakım garip olaylar vesilesiyle (Redd'i dinlemeye gitmemiz ve onların çıkmayacak olması, bizim mütereddit bir halde festival alanına girmemiz, sahne önüne gittiğimizde bu adamların çıkması, benim şaşkınlıktan donakalmam, ve en fecisi, adamların aslında dün çıkacakken, bazı sebeplerden bugün sahne alması...) harika bir grup keşfetmiş durumdayım. Ziyadesiyle sevinçliyim. Şu andan itibaren bu adamların albümünün piyasaya çıkıp, ortalığın amına koymalarını bekliyorum. Ha bir de tabii, en yakın zamanda yine canlı dinlemeyi. O da İzmir'de olacak sanırım.


Belki de bu adamları sevmeme sebep olan en önemli etken, konser sonunda vokalistin söyledikleriydi. Son şarkı da bittikten sonra, "Arkadaşlar... şimdi sizden birilerine inat mosh yapmanızı istiyorum" dedi, ve ardından bütün eller havaya kalktı. Henüz albümü bile çıkmamış olan bir grubun bu konudaki hassasiyeti fazlasıyla etkileyiciydi açıkçası.

Oha Linderoth

Şöyle alalım.
Dizinin senin ben...

Perşembe'nin Gelişi: Çarşamba

Galatasaray top oynadı bu akşam. En son yüzde 72 gibi bir topla oynama yüzdesi vardı ki, bizim de Rijkaard yönetiminde beklediğimiz de buydu. Yüksek yüzdede hızlı top yapan, dikine oynayabilen, tempoyu istediği yöne çekebilecek bir takım.

Bu akşam as takım yoktu sahnede belki ama gelecek için çok ümit verdi Galatasaray. Karşısındaki kendi gücüyle boy ölçüşebilecek bir rakip olmamasına rağmen ilk maçın verdiği avantajla sermeyen, "büyük takımım ben" imajı veren bir takım vardı sahada. Mor forma da tuzu biberi oldu, tanıtımda durduğundan çok daha iyi durdu takımın üzerinde. Farkındayım endüstriyel futbol, satış stratejileri vesaire, ama ne diyoruz biz yıllardır, arkasında duralım. Sami Yen'de illa da parçalı.

Aydın ayrı bir yazı konusu. Literatürde bu performansın adı resurrection. Üç asistle tamamladı maçı Yılmaz, bundan daha önemlisi 90 dakika diri gözüktü, dikine oynadı. Buna ilk yarıda Keita'nın da diğer kanatta ilk maçına göre gösterdiği iyi performans, ikinci yarıda alışılagelmiş bir Kewell performansıyla kanatlarını çırptı bugün temelleri 2288 yıl önceye dayanan Aslanlar.

Rijkaard için ayrı bir paragraf açalım. Belli bu takıma yan top çalıştırıyor. Bir yan topta Arda sağ elini kaldırırken Barış'ın Emre Aşık'a- sana atacak abi arkaya- deyişi ve Aşık'ın şık bir pivot hareketiyle arka direğe doğru yönlendirmesi bunun kanıtı. Galatasaray havadan gol atabilen bir takıma dönüşecek böyle giderse. Ters topları iyi atıyor takım ayrıca.

Nonda da takımda kalacaktır. Frikikten attığı gol tuzu biberi oldu diğerlerinin üzerine. Arda kaptanlığa yakışıyor, yapıyor kaptanlığı. Uğur fizik olarak hazır olmasa da futbol zekası olarak Sabri'nin ikiyüz kilometre ilerisinde rejenarasyon koşusu yapıyor.

Son olarak Emre Aşık... Pardon Popescu. Neler yaptı bugün topla. Rijkaard Aşık'tan Pope yaratırsa ben de gider Florya'da yatarım. Haberiniz olsun.

Önümüzdeki sezon Galatasaray böyle top oynasın biz de şampiyonluk yazısında bir Çarşamba yazımız vardı diyelim. Yeni Açık Üst'e de Oğuz Ağabey gelmiş de Laz'dan kurtulmuşlar.

Amin.

Dava

Ülkede bu da var, o da var işte. Çok uzatmadan sizi şöyle alayım. Pff.

Bjk Kırmızı

İşte ne zamandır resmini arayıp da bulamadığım 94-95 Beşiktaş away forması. O dönem için muhteşem bir forma. 1-2 rötuşla şimdi bile giyilebilir, o kadar iyi. Resim için Galatasaray Formaları'ndan Selocan24'e teşekkürler.
Çok iyi hatırlamıyorum ama, o dönem fazla giyilmeyen bir formaydı sanırım. Dökümü de bulunmaz ki bir yerden o zamanki maçların, net filan da yok, zor. Ama şimdi bile alternatif formalara gösterilen tepkiyi düşünürsek, o zamanki vaziyeti öngörmek çok zor değil.
Giyseler ya şu tip güzel kırmızı ağırlıklı formalar. Millet kendine 3. renk uyduruyor away forma için, bunlarda fıstık gibi renk var, kullanmıyorlar. Bu sene işte çeşni olsun diye 1-2 attırdılar beyazın üstüne, 07-08'de olduğu gibi. Yıllardır kırmızı forma yok. Olacak iş değil. Beyaz-çubuklu-kırmızı. Reçete belli. Doktor yok ortada.
O zamanlar için inanılmaz bir forma. Gerçekten.

Udinese 09-10


Lotto'dan Udinese'ye yine güzel ve sıradışı bir forma tasarımı. O enine altın şerit olayı bambaşka yapıyor.

JT

Arkadaş 40 yıllık Nba severim, bunun kadar uyuz, gıcık, yavşak bir adam daha görmedim ya.

Eşeğin Ziki

İnsan evinde Digiturk olup da, haftada en az 3 vasat maç izlemeye alışınca, ilk başta yaz maçsızlığına seviniyor ama bir süre sonra tersine dönüyor iş. Şükür ufaktan hazırlık maçları, Audi Cup, Piis Kap filan derken hem futbolcu ahalisi, hem de biz sezona hazırlanıyoruz.

İnsan kendinde olmayana imrenir hani. Ama bu bodoslama bir imrenmedir, çünkü işin iç yüzünü tam bilmezsiniz. İş size dönünce anlarsınız anyayı konyayı. Kaç sene "Lan evde bi Lig tivi olsa, rahat rahat ooh, hem dayıların saçma-salak yorumlarını da duymayız amına koyym" deyip durduk. Peder bey sürpriz bir şekilde Lig Tv bağlatınca da o dayıları özledik, çünkü babam onların hepsinin toplamından daha beter bir izleyici. Hani 50 senedir futbolu izleyip de, hala 5 metre geri pas verilince söven dayılar vardır ya, öyle bir şey düşünün. Gs dışı herkese acayip subjektif. Öyle olunca da ev rahatlığı, yerini baba gerginliğine bırakıyor, kahve ortamı özleniyor, yaratıcı küfürler aranıyor. Hatta o 15 dakikalık arada arkadaşlarla maç analizi bile akla gelip "ah ulan" çektiriyor.

Bu sezon için de, Lig Tv'nin evde bulunmasıyla ilgili ne düşüneceğimi bilemiyorum. Babamın fikrini de bilmiyorum açıkçası, her an kafası atıp iptal edebilir mevzuyu. Zaten Spormax ve Nba Tv'siz Digi'nin ben ta...

Geçen seneki 4-4'lük Ars-Liv maçının ardından, eğer evde Digi kalacaksa, her türlü Spormax'in olmasını sağlarım. Öyle bir maçı canlı izlememiş olmayı, bir futbolsever olarak utanç sayıyorum.

Bir de şöyle bir zorunluluk var;açık söylemek gerek. Ben cumartesi gecesi herhangi bir Barça maçı izlediysem, yarın öğlen vakti oynanacak olan Sivas-Konya maçını izlemem. Ama evde Digi olunca, buna mecbur kalıyorsunuz. "Ne demek mecbur ulan" diyen çıkacaktır, ama öyle değil. Şimdi sen bu maçı kahvede gidip izlemezsin öyle değil mi, Sivas veya Konyalı değilsen? Evet. Ve bu maçın futbol düzeyi de belli. Fakat evde bu maçı bir şekilde izlemek zorunda kalıyorsun, çünkü senin Gs için aldığın o Lig Tv, evin televizyonunda açık duracak. Mecbursun. Diğerleri de öyle. Geçen sezonun 2 devresi boyunca efendi gibi zevk alarak izlediğim maç sayısı 5'i bulmaz.
Gerçi sık sık kafam bozulup "ulan Gs ve Barça maçları dışında hiçbirini izlemiycem" diye kendi kendime söyleniyorum ama, sıkar. Pratiğe geçemiyor işte.

Ulan amına koyym, kişisel yazı yazmak istemiyorum diyorum, sonra bir şekilde yine oluyor. Ama canım yazmak istiyordu ve bu meseleyi de ne zamadır bloga aktarmak istiyordum. Çıktı elden artık bir kere.

Pao

Adidas Fenerbahçe'ye yaptığı gibi Panathinaikos'a da aynı tasarımdan 3 formayı dayamış. Hadi Fb'de düzü var çubuklusu var, yine çok bariz değil de, bunlarda bayağı feci yani. Kimsenin mi umrunda değil böyle şeyler, anlamak güç.

10


Gel de bunu bul hadi şimdi.

Saykodelik Ep

Şahsen en ufak bir haberim bile yoktu, az önce öğrendim henüz. Dün 21'de dinleyiciye sunulmuş. Sago yine harıl harıl üretiyor ama bu kez bayağı farklı bir işle karşımızda gibi.
Toplam 6 şarkı var. Ayrıntılı bilgi isteyenler Ekşisözlük'ten aynı isimdeki başlığa bakabilir, maalesef şu anda çok şey yazamayacağım. Okuduklarım merakımı çok arttırdı. İlginç bir şeyler bekliyorum.
Geçen gün bloga koyduğum o vaaz resimlerinin üstüne iş daha da ilginçleşiyor tabii.

T-Bag

Ulysses Ve Ben

Okuyucu, bu post yüksek derecede spoiler içermektedir Lost ile ilgili. Sözlükte değiliz belki evet ama, ben daha önce bu konularda mağdur olan bir adam olarak, mümkün olduğunca hassas olmaya çalışacağım (3 kere olmak fiili geçti, hata bu aslında). Boku bokuna milletin zevkinin içine etmeyelim, tedbiri alalım. Bodoslama okuyana da yapacak bir şey yok. Sen kitaba ortadan mı okumaya başlarsın?
Başlığın da anlamını kaydırdık, tamamdır.

Dün gece Lost 5. sezon izlemekteyim bir arkadaşla. Bu pezevenkler uçakta gene, bir haltlar yiyorlar. Kamera Benjamin Linus'a bir döndü, ben "hassssiktir"i çektim. Elinde aşağıda da gördüğünüz gibi Ulysses vardı, Dünya edebiyat tarihinin en olaylı kitabı. Daha önce de 1-2 postta ufaktan kendisinden bahsetmiştim. Aslında daha çok bahsetmek gerek de neyse.
Linus gibi bir adamın dizide hangi kitabı okurken görüneceği hakkında bir tartışma olsa, eminim söyleyeceğim 3 kitaptan biri bu olurdu. Kesin bu. O sebepten bu kareye hem şaşırdım, hem de şaşırmadım ben. Şaşırmadım:çünkü demin de söylediğim gibi bir manada beklerdim bunu. Şaşırdım:çünkü aniden karşınıza çıkıyor ve kalakalıyorsunuz. Bir manada da beklenmedik. Adamlar habire aksiyon halinde, ellerinde kitapla görmeyi ummuyorsunuz.
Böyle kültürel anları daha çok görmek isteriz diyerek, ve de Lost'un yaratıcılarının da Allah belalarını versin diyerek bu postu sonlandırıyorum. Bitince kafayı kıracağız, o kesin.
Sabahı kılmadan yatmayın sevgili okuyucular.



Hacılar


Fotoyu Chao Grey'de gördüm. İlginç abi. İki gündür dinle içli dışlı adamları koyuyoruz buraya. Gerisi de gelecek gibi.

İki Nokta

Twitter’da 140 karakterlik mesaj yazma şansınız var sadece… Hıncal Uluç bunun 40 tanesini, dilbilgisinde hiçbir zaman yer almamış olan “iki nokta” işareti için gözden çıkarırdı kesin.

Aksam.com.tr, Gülüm Dağlı'nın şu yazısından.
Evet, bu ülkenin en büyük köşe yazarlarından ve gazetecilerinden biri olan mükemmel insan, büyük narsist, hbb Hıncal Uluç, yıllardır bu hatayı yapıyor. Eminim bir vakitler birileri eleştirmiştir bu meseleyi, kaç yıldır yazıyor sonuçta. O da ya "bu konu üstünden beni yıpratmaya çalışıyorlar" demiştir, ya "kusurum imzamdır" demiştir, ya da "takılmayın böyle şeylere" çekmiştir her zamanki üst-bakışıyla.
Normal, Ekşi sözlük'ü filan bırak, kıçı kırık sözlüklerde bile bu salaklığı ısrarla yapıp, bir de savunanlar var. Aptallar. Ahmaklar.
Onlar yaparsa bu adam haydi haydi yapar, niye yapmasın. Çok normal.

Hacı


-


Al işte. Manzaraya bak.
Bir de Hüseyin'den, NTVSpor'dan:

Küfretmeyim diyordum blogda uzun zamandır, yoktu benim postlarda küfür.
Şu kadar söyleyim bu son post için:
Amınakoduğumun evladı.

Laz Amigo Pasaport Çıkışında


Geçen GS Tribünlerinden dem vurduğumuz yazıda belirtmiştim Yeni Açık'taki kendini bilmez laz amigoyu. O adam işte bugün Elano'nun gelişinde pasaport kontrole kadar gitmiş bir de elini omzuna atıyor. Haldun Üstünel'in yanındaki denyo. Temizleyin abi kulübü böyle adamlardan, çapulculardan.

Geri

Takımının başka renk forma giymesinin sebebini anlayamayan, buna karşı çıkan herkes gerizekalıdır. Bu, bağnazlığın, geri kafalılığın, aptallığın kanıtıdır. Bu kadar da kesin. Bilmiyorsan git öğren.

Jasaitis Galatasaray Cafe Crown'da

Son dakika gelişmesi. İlk Lappappa'da. Ayrıntılar sonra.

Taksim


Ufak halinden bir şey anlaşılmıyor bunların ama, tıklayınca fazlasıyla güleceksiniz. Az öncekinin Taksim versiyonu. Bunları Ekşi'de paylaşan arkadaşlara ise gönülden teşekkürler.

"Alırlar Alırlar"


Ah yazık...

Trust


On kere yüz kere bin kere.

Elano

Nası ya, gece gece...

xxx

Şimdi bizim hücum hatttımız Arda-Kewell-Elano-Baros-Keita mı olacak? Hocamız da Rijkaard?
Hayır, inanmıyorum...

Hüseyin'den: Abi amınakoyım FM gibi hücum hattımız oldu. Onu bırak da frikik atan adamımız oldu lan!.. Alex mi Elano mu? haha.

Döndü


Michael Schumacher'in Massa'nın yokluğunda Ferrari için yarışacağı resmen açıklandı. Formula 1'i yeniden efendi gibi izlemeye başlamak için bundan güzel gerekçe olamaz. Nitekim son zamanlarda her şeyi deneyip kendinden uzaklaştırmayı başarıyordu bu organizasyon. Varsın puan bile alamasın, onu bir kez daha pistte göreceğiz ya, yeter.

Galatasaray Tribünleri 09-10

Efendim bildiğiniz üzere Galatasaray'ın tek taraftar oluşumu ultrAslan bu seneden itibaren bütün alt oluşumlarıyla beraber Eski Açık'ta yer alacağını açıklamıştı.
Tobol maçına gideli bayağı oldu ama bugüneymiş kısmet. Yeni Açık Üst'teydim kuzen ve bir arkadaşla beraber, numaralı tarafta. Bu vesileyle yeni yerleşim ve avantaj-dezavantajları hakkında gözlem yapma fırsatım oldu.
Bir kere Eski Açık'a geçme kararının yerinde olmadığını söylemek yanlış olur. Özellikle Amerika'da olduğum süreç içerisinde maçları digitürkwebtv'den izleyebildiğim için, Kapalı'nın kalbinden başlayan tezahüratlar o ses hızı farkından dolayı iki kere geliyordu televizyona. Ayrıca Kapalı Tribün biletleri fahişleştikçe kombine alanlar azalıyordu, bu da iyiye işaret değildi. Velhasılı uA Eski Açık'a geçiş yaptı. Öğrenci kombinesi 1+4 taksitten 475 ytl olunca bitti direk kombineler doğal olarak. Ya bundan sonra paraya kıyıp Kapalı kombinesi alanlar, ya da "Ben Kapalı'dan gitmem abi" gibi bir mentaliteye sahip olan 300-400 kadar taraftar yine Kapalı'nın göbeğinde yerini almıştı.
Biz Yeni Açık'taki dangalak amigolar tarafından ilk yirmi dakika "Saldır Galatasaray oooooooooleeeeeey" diye bağırtılırken ben sesimi "hocam Eski'ye uyalım" diye kaybettim. Ha uyduk, uyalım derken bir de kendi başına tezahürata başlayan Kapalı çıktı. Oranın müdavimleriymiş ağalar, ne uydular ne sustular.
Önümüzdeki sigara içen, laz, yüzünü ilk defa gördüğüm çapulcu amigosu da şunu yaptırdı bize. Anlatmak biraz zor. Şimdi iki yumruğunuzu kaldırarak şu tezahüratı yapıyorsunuz, Kapalı'ya dönerek: "Kapalı şaşırma Eski Açık'ı dinle!" Melodi de "yönetim uyuma taraftara sahip çık!" Ne kafiye var, ne ses uyumu. Aptal aptal hareketler. Susmadı tabii adamlar. İki bin yetele vermişler, susmazlar.
Gelişmeleri tabii geçeriz buraya da bu sene çok tribün kavgası görecek Galatasaray. Üç senelik tribün hasreti dolayısıyla siktiriboktan Yeni Açık'ı bağırtmaktan bir hafta sessiz modda gezdim ama şunu da belirteyim. Yeni Açık'tan başka bilet bulamazsam gitmem abi maça. Bu kadar yani, gitmem. Siz de gitmeyin, çekirdekçi değilseniz.

Sivas'ın Yollarına


"Geçen sene insanların şampiyonluk yarışında birinci gelmesi için kıçlarını yırttıkları bir Anadolu takımı, Türkiye şartlarında kadrosunun yarısını kaldırıp çöpe atarsa, 'Teknik Direktör' sıfatıyla kenarda duran o genç de hala kabadayılık taslarsa, o Anadolu takımına Avrupa'da n'olur?" sorusunun cevabını izliyorum 43 dakikadır.

Birinci sene şans dedik, ikinci sene de sistemleri oturdu, bir-iki kritik transferle aynı şeyi yaptılar. Söz ettiğim sistem ne? Şu: Dörtlü defans önü üç tane ön libero, sağında solunda iki açık ve Mehmet Yıldız. Kafadan yedi oyuncu kendi yarı alanlarında takılıyorlar. Alan daraltıp kısa topların ardından dikey bir topla Mehmet Yıldız'ı buluyorlar. Ve maçın tek golü. Bu kadar.

Şimdi bu sistemden Mehmet Yıldız gibi Türkiye'nin en iyi sağa-sola deplase olan, en kuvvetli Türk forvetini çıkarıp Ersen Martin gibi bir santrforu koyarsanız ne olur? Bu akşamki hücum etkinliği.

Sivas'ın geçen sene ligde gol yemediği maç sayısı 20. 34 maçta 28 gol yemişler. Bu takımın stoperleri Bilica ve yanında Murat Sözgelmez, Diallo, Sedat Bayrak ve Kanfory Sylla. Şimdi bu stoperlerin sadece biri kadroda. Sedat Bayrak. Yanında da bence Türkiye sınırları içindeki en kazma iki stoperden biri Yasin Çakmak var. Bu kadar iyi bir istatistik tutturan takımın kalecisi Michael Petkovic'in bu akşam yediği gollerdeki hatasını da koyunca üzerine durumun ne kadar vahim olduğu ortada.

Balili gibi bir oyuncu takımdan gönderilip yerine Erman Kılıç monte ediliyor. Kabul edilebilir. Geçen sene yıldızı ön liberoda parlayan İbrahim Dağaşan orta sahanın ortasına kaydırılırken arkasına M'Bemba koyuluyor ve M'Bemba Anderlecht maçının ilk yarısında öyle bir görüntü veriyor ki sanki adam hayatında hiç defansın önünde oynamamış. Selçuk Şahin gibi. Pozisyon alma filan yok.

Sivas'a büyük takım muamelesi yapılıyor artık. Kimse çıkıp demesin "sakatları vardı" diye. Bu adamlar şampiyon olsaydı direk Şampiyonlar Ligi gruplarına kalacaklardı, sıkıntıya bakın. Kazara Beşiktaş da elenseydi ön elemede alın size eğlence. Bu yüzdendir ki benim düşüncem Avrupa'da iş yapabilecek seviyeye gelene kadar Anadolu takımlarımız şampiyon olmasın hocam, ikinci de olmasın.

Bir-iki laf da Bülent Uygun'a koyayım buraya kadar gelmişken. Bülent Hocam çok antipatiksin. Tamam Türkiye şartlarında böyle konuşanlara prim veriliyor olabilir, ama yapmamalısın. Türkiye'de çok sakat, çok değişik şeyler var. Herkes bunlara uysa vay halimize. Her şeye demeç verme abi, tamam körün taşı kelin başına bir şeyler yaptın. Biraz vâkur ol. Küçük dağları sen yaratmadın. Kıçı boklu bir antrenörsün sonuçta. Piyasa yapacağım derken kendi kendini yakıyorsun. Ne kadar büyük bir taktisyen olduğun da bu akşam ortaya çıktı. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde çıktığın mentalite kadar adamsın. -Uzaydan gelen edit: 3-0 gerideyken santrfor çıkarıp santrfor alıyorsun...- Bence bu blog aleminde takılan "apaç" da ya sensin, ya da kardeşin filan. Birazdan damlar buraya, bana da sallar.

Bu sene Sivas'tan hiçbir şey beklemiyorum ben, siz de beklemeyin. Bursa, Antep filan iş yapabilir ama bu Sivas'tan hiçbir şey olmaz. Yedinci filan olurlar işte. Klasik Gençlerbirliği davaları.

Bu arada TRT de şu "ofsayıt" Ömer Üründül'ü kovsun kardeşim. Bize olunca "yok ofsayıt yok..." Onlara olunca ses yok. Adamların neredeyse gollerini yediler yok.

Zurna

Ne zamandır aklımda, unutuyorum. Blogumuzun ayakta kalmasında büyük maddi ve manevi emeği olan Zurnacı Besim Abi'ye burdan selam, saygı ve sevgilerimizi yolluyoruz. Adamınız abi.

Hakim

Memphis Grizzlies, Hakim Warrick'in haklarından vazgeçmiş, eleman serbest kalmış. Ya ben cidden bazen bu Nba'de dönen işleri anlamıyorum. Bu adamı ne diye serbest bırakırsın. Şimdi Hüseyin gelir yazar, "abi salary bilmem ne". Zerre umrumda değil, bu karar saçma abi. O tip daha iyi birini mi alacaksın yani, mesela Josh Smith filan? Anlamıyorum abi, salakça yani, gereksiz.
Geçen bir ara durulmuştu, şimdi yine hareketlendi gibi piyasa. Şaka maka biz alsak bu Warrick'i. Sessiz sakin işini yapar, ribaund alır, arada içine vurur filan.

4


Ekşi'de bizim formaya yazılanlara bakıyorum. Bir tanesi şunu demiş;"4 forma var, biri siyah, biri beyaz..." "Noooluyo lan!" dedim linke tıkladım. Linkten bu çıktı. Arkadaş neredeyse 1 aydır giyilen antrenman tişörtünü forma anlamış. Demek ki ilgili bayağı takımıyla.
Aynı arkadaş bir de şöyle demiş:"4 formadan sadece biri sarı-kırmızı. Sarı veya kırmızı şort yok. Kendi renklerinizden mi sıkıldınız?"

Neyse şimdi.

Rutin

Belli bir forma deseni olan, formasını belirleyip koruyan takımlarda şöyle bir sorun var:Sonuçta takımınızın forması çubukluysa, çubuklu formayla yapılacak kombinasyonlar bellidir. Ve bir süre sonra tekrara düşmek kaçınılmazdır. Bu uzun zaman önce yaptığım bir tespit. Bu sezonun Inter-home formasını görünce yine içimde alevlendi. Bu sezon giyecekleri forma bir kere çok basit, sade. Hadi o olur, sorun yok. Beğenen-beğenmeyen meselesi ayrı. Ama bu formanın neredeyse aynısı, 00-01'de giyildi. Tek fark çubukların kalınlığı ve yerleşimi. Bu meseleyi çözmek tasarımcıların işi ama, görünüşe bakılırsa onlar da bir yerde pes ediyor.
Barça bu sorunu bir anlamda çözmüş gibi. Tarihlerinde ilk giydikleri forma parçalı olduğu için, ara sıra parçalı forma giyip -geçen sezon olduğu gibi- tekdüzeliğe izin vermiyorlar. Ama Manchester United ne yapsın? Ne kadar farklı tasarım yapılabilir ki kırmızı düz üst-düz beyaz alt'a. Bu sezon eski tasarımlardan birinden esinlendiler ve gayet hoş oldu mesela. Sonra ne yaparlar bilinmez. Veya Milan bu sene yakayı beyaz yapma yoluna gitti. Daha bir güzel oldu forma.

Çubuklu, düz, parçalı forma giyen takımların hemen hemen hepsinde var bu sorun. Taraftar kısmı değişikliği pek sevmez gerçi. Bu durum işlerine gelebilir ama, dikkatli göz bir süre sonra rutinden sıkılacaktır.

Formalar


Mor'un boktan olduğunu düşünüyorum. Parçalı'yı daha detaylı görmem gerek. Beyaz da güzel gibi duruyor ama yine de detaylı bakmak gerek. Forma uzmanımız Lappapzade Efendi'ye dönüyoruz efendim.

Lamarcus&Didier

Röp

Benim de sık sık kafamı kurcalayan, bir müziği dinleme-icra etme-günlük hayata ve fikirlere yansıtma zinciri konusunda güzel bir röportaj. O döverim möverim kısmı sıçmış biraz ama, güzel gene de, önerilir. Özellikle son cümleye insanın "Hadi len ordan, o kadar basit mi" diyesi geliyor ama, öyle. Buyrun okuyun efem.

Ibo



Hadi hayırlı olsun. Yeni sezonu ip, halat ve bilumum dalga motoruyla çekiyorum.

The Re-Union

Voj'a göre Lamar Odom Heat'e yakın. Olursa ilginç olur. Chalmers-Wade-Odom-Beasley-J.O. Wade'in kalması da kesinleşmiş gibi olur herhalde önümüzdeki sene gelecek olan sağlam bir play-off'un ardından.

Yönetici

Şu Türk futbol takımı yöneticilerindeki sınırsız özgüvene hastayım. Bunu tüm ülkeye de vurabiliriz ya, neyse. Cümlelere bak. Dayı her türlü yaparız diyor, yok böyle bir ufuk. Sallamakta sınır yok.

"Taraftarımız Quaresma’yı çok istiyor. Bizler de onu transfer etmek istiyoruz ama gerçekleşmezse ondan daha iyisini alırız. Bu öyle bir transfer olacak ki tüm dünya Beşiktaş’ın bu bomba transferini konuşacak. Başkanımız, Real Madrid’in Ronaldo transferini bile gölgede bırakacak bir ismi kadromuza katacak"

Eski Açık


Ratliff- Spurs- Çift- Yüzük

RJeff, DeJuan Blair, McDyess ve şimdi de Theo Ratliff. Spurs franchise'ı çift haneli bir yılda yüzüğü almak için hamleleri sıralıyor.
Maçtan geldi Hüseyin, yarın ya da öbür gün Galatasaray tribünlerine sallayacak! Bekleyin efendim.

Küüt Küt

Duyan duymuştur. Bilmeyen de şimdi öğrenir. İşte o Lebron'un bütün kayıtlarını sildirdiği kafasına yediği smaç. Buyrun efem.

Fenerbahçe-Yeni

Beşiktaş'ın ortalama denecek formalarının ardından Fb bombaları patlattı. Gerçekten çok iyi formalar. Artı, olması gereken düzene uygun formalar. Esas önemli olan da bu zaten ya.
Bir kere sayı makul. Geçen seneki gibi mesela fosforlu sarı ve sarı-beyaz'ın olduğu gibi atıl kalmayacak formalar. Düzgün kullanılırsa tabii. 3 forma yapılmış, şimdilik sayı bu tabii. Sonradan çıkar mı bilinmez ama umarım çıkmaz da bu süper üçlü bozulmaz.
Fenerbahçe'nin 3 sezondur el attığı sarı-beyaz forma işi güzel-tarihsel kökeni olması daha da hoş yapıyor işi. Ama bu sebepten de geleneksel Fb beyaz forması yalan oluyor. Yani bir nevi sarı-beyaz, beyazın yerini alıyor. Ki zaten ikisinin aynı anda kreasyonda olması saçma. Bakınız geçen sezon. Mecburen biri olacak.
Fotolar eşliğinde yorumlayalım efem formaları:
Geçen senekine göre artıları olan bir tercih. Öncelikle öndeki reklamın kullanımı. Arkasının düz olmaması, desenin bozulması çok güzel. Bu mesele Gs formalarında da tartışma konusu olmuştu ki, üstünde durulmalı. İki;Fb de Milan gibi kolda çubuk olmayan çubuklu giyiyor kaç senedir. Yine böyle. Sadece gövdede. Bu sanırım gelenekselleşecek. Ki güzel olur. Üç;kolların yan ve arkasında bulunan parça, 04-05 Nike tasarımını andırıyor ve güzel olmuş oraya. Şunun gibi yani.

Olumsuz noktalara gelelim şimdi de:Bir;yaka yok. Yaka bu tip çubuklu formalara çok gidiyor. Bu kez kullanmamışlar. Kötü durmuyor ama, kullanılsa daha şık olabilirdi. İki;Yaşı çok ufak olmayanlar hatırlar, 90'larda v yakalı Fb formalarındaki orta çubuk hep lacivert olurdu ve bu, karakteristik bir hava katardı, yani üstünde logo olmasa bile anlardınız siz Fb forması olduğunu, ki çok önemlidir böyle şeyler. Son yıllarda bu pek uygulanmıyor. Faha doğrusu pek kimse hatırlamıyor sanırım. Çünkü böyle bir ayrıntı konulsa formaya, sevilmeme ihtimali yok, çünkü herkesin kafasında yer etmiştir o görüntü.

Kuruluş forma. Niye kuruluş, bilmeyene ufakça anlatalım:Fenerbahçe'nin ilk forması sarı-beyaz renklerden oluşmaktaydı. Fenerbahçe de, son 3 sezondur bu renkte forma çıkartarak, bir nevi tarihine saygı duruşunda bulunuyor. Çok da güzel oluyor. Beyaz formayı engellemesi dışında sorun yok.
07-08'deki sarı-beyazdan sonra geçen seneki sarı-beyaz biraz güme gitmişti. Sebepleri sanırım, 1. Enine çizgilere sahip olması;2. beyaz formanın da kreasyonda bulunmasıydı. Bu sezon yine dikine çubuklar var. Ve de çok şık bir forma var ortada. Çünkü:1. Yaka var. 2. Omuzlardaki 3 çizgi ve yaka lacivert renk, bu da renk boğukluğunu önleyecek. Şunu görürseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Reklam, omuzlardaki çizgiler ve yaka, renk bütünlüğünü sağlıyor. Bu konuda neyi kastettiğimi anlamak için, 07-08'deki formanın bu hali ile, sonradan çıkan ve sanırım Avrupa'da giyilen omuzdaki çizgileri lacivert olan versiyonu karşılaştırmanızı öneririm. Buyrun.
Çubuklu ile aynı tasarım ama, bu sorun olmaz. 07-08'de de öyleydi.

Arma forma. Netteki tepkilere bakacak olursak, en çok beğenilen bu şimdilik. Valla bu beğenilmesin de ne beğenilsin. En başta şu var, bu forma, şu benim hep burada yazdığım, 2 veya 3. formanın esas renklerden farklı renklere sahip olması gerektiği kuralına uyuyor. 2. forma kuruluş, 3. ise arma ve bu forma antrasit renklere sahip. Üstüne ise ince ince fosforlu sarı. Away formada sık kullanılan bir teknik bu. Koyu rengin üstüne çok parlak renk kullanıp, dikkat çeker hale getirmek. Şu formada da görebileceğiniz gibi.
Gördüğünüz gibi, arka planda arma deseni var. Ve çapraz bir şekilde yerleştirilmiş. Umarız olabildiğince çok giyerler de, gözümüz gönlümüz açılır. Çoka gerek yok aslında, doğru giysinler yeter.

Şu olumsuzluk var, 3 forma da aynı tasarıma sahip. Sadece renkler farklı. Adidas bunu ülkemizdeki takımlara sık yapıyor. Belki renkler sebebiyle bu belli olmayacak ama, yine de çok doğru bir tutum olduğunu söyleyemeyiz.

Dikkat çeken bir nokta da, koldaki Türk Telekom reklamlarının, giyilen formaya göre renk değiştirmesi. Sabit değil yani. Zamanında Avea için yapılan gibi. Veya Telsim.

Gelelim esas önemli noktaya. Bu 3 formayla Fenerbahçe ve Adidas, doğru bir forma stratejisi kurmuşlar. Bir home, yanına doğru renklerle bir away, ve de 3. ve alakasız bir renkte bir away daha. Gereksiz forma yok. Beyazın olmaması eksik gibi görünebilir ama, zaten sarı-beyaz, tam da o boşluğu doldurmak için var. Velhasılı, bu sezon Fb güzel ve doğru formalar giyecek. Darısı Galatasaray'a.

7. Grange Harekatı


Kapağa gel hacı. Bilgi için şuradan.

Zarar-Ziyan


Al sana iki tane gereksiz adam. Dün bir arkadaş laf arasında adını geçirdi Darius'un, "gelmiş geçmiş en potansiyelli liseli" diye. Hakikaten öyleydi de, şimdiki hali de maşallah.
Diğeri desen, ağustos olmadan 3 kez takas oldu, dördüncüsü yolda. Bu kadar takas olan bir adam, bir değil 3 kere daha olur rahat. Wolves ne yapacak bunu tabii, o da yollayacak. Bok var gittin zamanında o Suns'tan. Hadi JJ gitti bir takımı adam etti, sen de anca NY'de takılmaca yaptın. Nba'deki oyuncuların yarısı dayaklık, vallahi billahi.
Bak bir de utanmadan Jordan headband takmış pezevenk...

Hisse

Sen git Charlize'e anca o boktan tasarımlı formanı ver. Ulan bu kadına kulüp hissesi verilir. Hem de yüzde 51.

Best

Az önce bir blogda görüp okumaya giriştim. Biz de burdan link verelim, gören olur görmeyen olur. Buyrun.

14

Futbolu seviyor musun? "Pele mi-Maradona mı" tartışmasına bir alternatif mi arıyorsun? Bu sene ağzın açık izlediğin o bordo-mavi renkli takımın nasıl o futbolu oynadığını merak mı ediyorsun? Bu dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük futbol zekasını merak mı ediyorsun?
O zaman hemen git bu ayın FourFourTwo'sunu al, Simon Kuper'in yazısını oku. Sonra da biat et.

Bjk Yeni




Zaten bir sürü kişi yorumluyor, ben de diğer tarafta yorumlarda yazdım biraz üstüne ama, madem açtığımızdan beri burda forma üstüne yoğunlaştık, bunlar hakkında da 2 lakırdı etmeliyiz. Hem özel bir sebepten bu formaları farklı bir merakla bekliyordum.
Bir kere çubukluya bakınca ilk akla gelen son Newcastle forması. İster istemez yani. Ve güzel forma. Basit denebilir, bilinmedik veya alışık olmadık bir tercih yok. Geçen sene az giyilen çubukludan sonra, bu daha fazla tercih edilecektir sanırım.
Beyaz, düz beyazın yerini alıyor gördüğümüz kadarıyla. İkinci bir beyaz değil yani. Ortadaki desenler hoş. Kırmızı detayı daha da güzel yapıyor tabii. O açıdan bir 07-08 home-beyaz havası yok değil. Bu forma siyah şortla giyilebilir sezon içinde. Malum, Bjk'nin esas forması hangisi dersek, çoğu kişi siyah şort-beyaz forma diyebilir. İlerde göreceğiz.
Üçüncüde de ister istemez bir yabancı takım çağrışımı var:Marsilya. E benziyor yani geçen sezonkine. Bir nokta çok hoşuma gitti bu formada, siyah parçaların rengi sabit kalırken, gri beyaza doğru açılıyor. Birkaç sene önceki geçişli renkli formaları anımsattı bana bu detay. Bir de eski bir Bjk formasına benziyor bu üçüncü. 90'ların ortasında. Göğüs kısmında bu tip şekiller vardı. Hatta o tasarımın kırmızılı versiyonu vardı ki, şahaneydi. Maalesef net ortamlarında resmini bulamadım. Bulsam hemen yapıştıracağım bloga.
Bu forma kötü değil, belki millet Marsilya çağrışımı sebepli sövecek ama, o kadar kötü değil;farklı. Fakat bir husus var ki, bu formaya olumsuz gözle bakmaya sebep olabilir:ben Beşiktaş'ın Adidas ile anlaşmasından sonra, yeni sezon tasarımlarında bir kırmızı bekliyordum. O yüzdendi işte bu kreasyonu dikkatle beklemem. Çıkarmadılar. Ama bir yerde sonradan 4. bir forma, kırmızı formanın çıkma ihtimalinin olduğunu okudum. Bu çok güzel olur. Adamlarda fıstık gibi 3. renk var, kullanmıyorlar.

Çok kötü formalar değil ama, şu hani hep söylediğimiz, bir takımın 1. formasının renkleriyle başka formasının olmaması gerektiği gerçeği, 2 ve 3. formaları gereksiz kılıyor bir nevi. Kırmızı olsa belki o kadar göze batmaz. Ama bu takım kaç senedir sadece 2 renkte 4-5 forma çıkarıp duruyor. Saçmalık ötesi.
Hadi bir beyaz, bir de çubuklu yaptın diyelim. Ki Bjk'nin esas iki home forması budur. Eyvallah. Ya diğerleri?

Hemen Biraz Sonra Edit:Ekşi sağolsun, beyazın da benzeri varmış:Udinese. Nah şu forma.

Wassup Man 2

Hangi?

Önce:
Sonra:
Görünüşe bakılırsa Boca'nın da bizdekine benzer bir sorunu var. Renkler koyulaşıyor zamanla. Acaba köklere dönüş mü, yoksa sonradan bir koyulaştırma hareketi mi var. Bunlardan hangisi gerçek Boca renkleri? Ekşi'de yazmıyoruz ki ich'e bi' mesaj atıp soralım hemen.

Edit:Bu internet dünyası çok garip hacı. Bir bağlantıyla ich geldi, bilgilendirdi gitti. İşin aslını öğrenmek isteyen yorum bölümüne girsin.

0-0-10


Geçenlerde şöyle bir şey bulmuştum. Hakkını veriyor adamlar. Santa Cruz ve Tevez'in ardından Adebayor'u da aldılar. Defans için de bizim mahalleden arkadaşları çağıracakmış şeyh.

Ot

Medyanın bazı konular hakkında zerre bilgisi olmaması böyle gudik şeylere yol açıyor işte:50 cent konser sırasında izleyicilere "Ot içen var mı?" diye sormuş.
...
Gerçekten çok şaşırdım ben. Yani yıllardır rap müzikle içiçe olan biri olarak, ilk kez bir rapçinin, özellikle Abd'li bir rapçinin, böyle bir konuyla anılmasına denk geliyorum. İnsanların günahını almayın arkadaş. Ne otu motu ya...

Bir de şu cümleye dikkat:"Konsere gelen izleyicilerin çoğunun rap müziğin ruhuna uygun olarak şapka ve kolyeler kullanması dikkat çekerken...". İşte bu cümleleri yazanlar, hala "Ceza grubu" yazabilen medya mensupları. Adam kaç senedir piyasada, hala grup olarak biliyorlar adamı. Rap kültüründeki "mahlas" adetinden zerre haberleri yok. Olmaz da bu gidişle. Heh dur, al işte:50 cent'in solisti Curtis Jackson'ın...".

Elemanlar yarım saat geç çıkmış. Yuhalamalar olmuş ufaktan. Yarım saat çok iyi bile valla. Bu adamlar 2 saat geç çıksa ben normal karşılarım. Ama bilmekle alakalı tabii. Ordakilerin yarısının raple alakası yoktur, yarısı da cellodur muhtemelen. Arada samimi 20 kişi vardıysa rap kültürü için iyi haber.Aslında gidebilip de sonra burda derinlemesine analiz yapmak vardı ya, olmadı işte.

Durum

Kocaeli-Gebze-Eskihisar'dan selamlar.
İnternetsizlikten kavrulduğumuz şu günlerde birkaç izlenimi bu sevgili internet cafeden yazmak istiyorum.
Ülkedeki türbanlı kadın sayısı yediye filan katlanmış, insanın canını sıkıyor. Dar kafalılık da zaten fazlaydı, had safhaya çıkmış.
Bir anektod vereyim hemen. Dedem hacıdır benim, ama sizle küfreden, tavla oynayan, karıya kıza laf eden hacılardan, Lappapzade de bilir. Adam dün camiiye gidiyor, bir laf dolaşıyor. Hacı'nın torunu buraya gelmiş, camiiye gelmiyor. Bizimki basmış kalayı gelmiş işte, gelmek zorunda mı diye. Gece de komşu bağırıyor dışarıdan, "müziiiiiiiiiiiiiii gapaaaat" diye. Meğersem ezan okunuyormuş. Lan ben nereden bileyim ezan okunuyor, iyice kafir yaptılar ki bu konuda da kendimce hassasımdır, din konusunda filan. Adamı zıvanadan çıkarıyorlar.
Görüşürüz efem.

Rock Festz


Akçay'da ikamet eden biri olarak, son dönemi hep bir festival karmaşasıyla geçirdik. Olacak mı olmayacak mı, olmayacaksa neden olmayacak, burda yine olacak mı, kim yapacak o zaman, kimler gelecek vs.

Az çok belli oldu her şey yakın zamanda. "Zeytinli Rock Fest" olarak bildiğimiz organizasyon, yani Poem'in yaptığı festival, Foça'da gerçekleşecek. İngiliz Burnu denen bir yerde. Yine işte deniz-müzik-tatil kombinasyonunu elde tutacaklar. Öbür türlü rağbet azalır zaten.
Orda kadro daha iyi tabii. Her sene devam eden kadro kalitesi yükselişi, bu sene de var. Yabancı grup sayısı 2, ve bunlardan biri Epica. Epica ulan Epica. Epica'nın geldiği sene festival buradan gidiyor. Böyle aşkın ızdırabını... Allahtan yine çok uzak değil de, gitme ihtimalimiz var. Ama düşünsene, evimden kalkıp 15 dk yürüyüp gitmek var, bir de yolculuk filan. Neyse artık.
Diğer yabancı grup da Lordi. Herhalde bu 2 grubun adı, gelecek kişi sayısını etkileyecektir. Yerli kalitesi de bayağı iyi. Mesela buraya hiç gelmeyen Çilekeş, Teoman ve Duman bu sene var. Ama Hayko yok. Sanırım o Rock'n Coke'dan sonra hiç çıkmayacak albüme kadar.
Şöyle bir güzellik yapmış organizasyon yetkilileri. Geçen sene de yapmışlardı, ilk günü Headbang Day olarak belirlemişler ve Pentagram-Lordi-Epica o güne sıralanmış. Öncesinde de Çilekeş var. Yani tam manasıyla bana demişler ki, "abi sen buraya geleceksen ilk gün gel, sonra hiç kastırma, gerek yok". Bu yani. Son gün biraz zayıf kalmış, haftasonu gelecek olanlar için biraz kötü bu. Yani en değerliler ilk güne toplanmış neredeyse toptan. Genel olarak söylüyorum tabii ben. Foça'daki 13-14-15-16 ağustos tarihlerinde yapılacak.

O tarafın öyle olacağı bir süreden beri belliydi de, burada yapılacak olan festivalde ben zayıf isimler bekliyordum nispeten. Ahalinin geneli için öyledir belki ama, benim için bayağı değerli olacak burdaki festival sanırım. Tabii diğer tarafla kıyaslanmaz ama, öyle beklenmedik isimler geliyor ki, bayağı şaşırdım. Önce önemlileri sayalım bir baştan:Demir Demirkan, Aylin Aslım, Haluk Levent, Malt, Redd, Direc-t, Zardanadam, 110, Deja-Vu, Dorian.
Şöyle bir durum var, eğer ayrışma olmayıp, Poem'in yaptığı organizasyon kalsaydı burda, bu isimlerin birçoğu gelmeeycekti. O açıdan ben ve bu festivale gelecekler olan şanslı bir açıdan. Yer açıldı bir nevi yani bu isimlere. Ben bu kadarını da beklemiyordum. Helal valla.
Burada benim açımdan çok önemli ve bir o kadar da beklenmedik 4 isim var, onlar şunlar:Dorian, Direc-t, Redd ve Deja-vu. Bu gruplar zaten daha önceki festivallere gelmemişlerdi, ve de ondan da bağımsız olarak hiç beklemiyordum. Festival programına baktığımda geçenlerde, delirdim. Bu 4 grubu burda izleyebilmek benim için büyük şans. Hele de Redd ve Dorian. Kalite sıralamasına bakınca aslında Redd'in Foça kanadında olması gerekiyür ama, oluyor böyle şeyler işte. Olsun zaten çaktırmayın.

İsim sorunu var gibi ama, şimdiye kadar 2 taraf da bildiği gibi yapıyor. İsim hakkını Poem'in aldığını düşünüyoruz biz, öbür türlü afişe koyamazlardı "Zeytinli Rock Fest" ibaresini. E burası da aynı isimle ortada yine. Kavga gürültü çıkacak gibi ama, bakalım.

Bu 2 festivalin tarihleri birbirini takip ediyor. Zeytinli'deki festival 6-7-8-9 ağustos, Foça'daki ise 13-14-15-16 ağustos'ta. Yani diğer şehirlerden gelecek olan rock ehli, sıraya bağlayıp 2 organizasyona da gidebilir. Çok da güzel olur.
Bu sene Hayko'suz geçecek ama, yapacak bir şey yok. Diğer ekstraların keyfini çıkarmak gerek.
Ulan bir de Sakin'i getireydiniz ne vardı sanki...

Ha bir de şu var:bir şekilde elime geçti Foça'daki mevzunun afişleri (konsepttir belki bilmiyorum, ama olsun), abi Epica'yı en tepeye koyacaklarına, 2. sıraya koymuşlar. Onun üstünde Mor ve ötesi, Teoman filan... Rezilliğe bak.

Son olarak:Foça'daki org. için www.zeytinlirockfest.com dan bilgi alabilirsiniz, Zeytinli'deki için bir şey diyemeyeceğim, siteye girmiştim, adresi kaybettim. Bulunca eklerim.

Arenbi

Az önce Messenger'ı açtım. Plus eklentisi sebepli mi nedir, sağ altta "Bugün" zımbırtısı çıkıyor. O belirdi gene. Orda bir yerde, cümleye gel:"R&B'nin kralı İstanbul'da". Kral da 50 cent.
Dün gece kalearkası'nda bir post vardı, "arabesk ile popu karıştırmayın" kabilinden. Aynı o hesap. Bunca senedir bu adamı dinleriz, meğer rap yapmıyormuş, vay bea.

40


-Hacı kırk yıllık kamyoncuyum, böyle kasa görmedim...

Çok matrak ya, normalde Sarkozy'den bekleriz öyle değil mi? Ama yakalanan farklı kişi. Herif şu "Oh yeah man" videosundaki Ceza'nın gülüşü gibi bıyık altı sırıtmış. Duvara asmalık resim vallaha. En garibi de, kız 16 yaşında mı neymiş. Brezilya işte...

Edit:Yukarda da tahmin ettiğimiz gibi, esas fail Sarkozy'miş. Obama kızı kolluyormuş düşmesin diye.