Hertha-Gs Filan

Gariptir, bugün Gs-Hertha (veya tersi, onla uğraşamayacağım, saat 6 amk) maçı olduğunu az önce farkettim, o da Ekşi'de başlığı görünce. Onu görmesem herhalde, ya maç saatine yakın, ya da gündüz kardeşimin "abi maçı nerde seyredicez"diye aramasından öğrenecektim. Öyle olunca da maçlar daha farklı izleniyor. Sanki haftasonu kanallarda gezinirken, karşına Dortmund-Hamburg maçı çıkmış gibi. Bir maçı, kafada hazırlanıp izlemekle, zart diye denk gelmek çok farklı şeyler. Evet, ben çıkıp oynamıyorum belki ama, taraftarlıktan mı, takımı çok sevip kendinle bir tutmandan mı bilmem, insan onlar kadar yoğun tutuyor kafasında maçı. Belki de samimi taraftarlık bu. Bir pas hatası yapınca, az önce gol atan adamın eşine-çocuğuna saydırmak gibi değil.
Bunun sebebi maçın alışılanın dışında çarşamba günü oynanması değildir tabii ki. Belki de son zamanlardaki sallantılı gidişatla alakası vardır. Durum çok kötü olmasa bile, hani tam olarak "güven" sağlanmış değil. Hep bir "kriz ortamı". Veya önceden tarihlere bakmadığımdandır sadece, ama bu kadar yakın olan maç tarihinin kafamda yer etmemesi ilginç gerçekten. Çünkü normalde -hele de önemli maçsa- aylar öncesinden düşünmeye başlarsın.

Doğal olarak maçta "evsahibi avantajı" bizde.Bu da tam komedi aslında ha, evinden bilmemkaçyüz km uzakta maçın var, ama Asy'den daha olumlu ortam neredeyse. Akla hemen 03'deki Westfalen'de oynanan Juve maçı geliyor. Çok feci maçtı. Özellikle de, Gs'nin ligde kötü olduğu zamanda bile, Avrupa maçlarına nasıl konsantre olabildiğini tekrar görmek açısından.

Çok salak bir vaziyet var, 6 puandayız. Grup lideriyiz, ama tedirginiz. Ulan geriden gelmenin avantajı bu işte. Sadece kazanmaya odaklanıyorsun, sorun kalmıyor. Böyle ileride olunca da, ayrı dert. Bok mu var, Benfica'yı dışarıda yeniyorsun(Bkz. Türk insanının tatminsizliği). Bu durumda insan "keşke o maçı kazanmasaydık" diyor. Zira o zaman, içerdeki Metalist maçına ve bu son maça ayrı motive çıkacaktık. Ve Türk insanı ve takımlarının "yumurta kapıya gelince" felsefesi uyarınca da, işi halledip, bir sonraki turu bekleyecektik. Şimdi daha beter! Ama allahtan maç "içeride".

İşin "taktiksel" ve "kadro" analizine hiiiç bulaşmayacağım. Hani hal ve gidişat çok kötü değil ama, yine de kazanmalı ki, liderlik garanti olmasa bile (ki sanırım alırsak garantiye yakın olacak) olasılık artar, tur da kesinleşir.

Bir de, yav ne zamandır şöyle "ağız dolusu" bir Avrupa golüne sevindiğimi hatırlayamıyorum. Nedense hep yarım-yamalak oluyor. Hani bir L'Pool-Gs maçı(2-3)(Bu maçta 3. gol gelseydi, yemin ediyorum televizyonu filan duvara çarpacaktım, olmadı kendimi aşağı salacaktım, ama...), bir Sociedad-Gs(03-04 gruplar son maç, 1-1), bir Gs-Bilbao(2-1, son dk, Hagi...) maçındaki gibi. Olympiakos maçında bekledim, olmadı pek o. 2. Steaua maçında beklemiştim, maçın başında Kewell'ın vole girmeyince, hiç olmadı sonra. Şöyle karşındaki adama yumruk atarcasına sevineceğimiz bir gol olsa yarın. Hele de son dakikalara doğru. İyice sıkışmışken.
Bu sefer "romantik" bir yazı oldu ama, saattendir be hacı.

0 yorum: