Kaptan

Aklıma geldi gece vakti, bir şeyler yazmak istedim Kaptan hakkında.
Okuma, etrafımı, dünyayı anlama serüvenimde sürekli karşıma birileri çıktı. Okudukça, takip ettikçe, kurcaladıkça. Ama maalesef hepsi, ne hepsisi, birçoğu "yeterli" değildi. Öyle görünüyorlardı ama değillerdi.
İnsan öğrenmeye çalıştıkça, bir şeyleri çözdükçe kendine dayanak arıyor. Birilerine tutunmak istiyor. Doğru işler yaptığını, doğru izde olduğunu teyit etmek için birilerinden destek almaya çalışıyor. Şükürler olsun ki, kişisel serüvenimde karşıma bu tip karakterler çıktı. Çıkmasalar, bunları söyleyemezdim zaten. Attila İlhan bunların en önemlilerinden biri, hatta en önemlisi.
Bir yerden bakınca onu geç keşfettim diyorum ama aslında pek sayılmaz. Hiç olmamasından iyidir değil mi?
Önce birkaç kitabına ulaştım. Hem de o dönem kitap sıkıntısı çekmeme rağmen. Onları bir hallettim.
Sonra Cumhuriyet'ten takip etmeye başladım onu. Yazıları haftaiçi pazartesi, çarşamba ve cuma çıkıyordu. Sırf onun için alıyordum Cumhuriyet'i. Çok günler uzak gazete bayiilerine gittiğimi bilirim onun köşesini okumak için sırf. Okuduktan sonra keserdim o yazıları. Arşivlemiştim hepsini. Duruyorlar hala.
Zaman geçtikçe diğer kitaplarını ve romanlarını da okuma fırsatı buldum. Onu anlamaya çalıştım;anladım. Bir yandan da Trt 2'deki programını izliyordum, direk kendi sesinden onu dinlemek çok farklı bir deneyim tabii.
Sonra da tüm hızıyla devam etti ve devam ediyor Kaptan'ı okuma serüvenim.
"Geç buldum erken kaybettim" gibisinden bir laf vardır ya, ben ve Kaptan arasındaki ilişki de öyle oldu belki ama, onun kitapları, söyledikleri vasıtasıyla ölümsüz olduğunu düşünürsek, geçersiz bir durum da bir yandan.
11 ekim 2005'de öldü Attila İlhan. Son dönemde sağlık sorunları sebebiyle Cumhuriyet'te yazmayı bırakmıştı, ve o dönem katıldığı bir kitap fuarında, oldukça "çöktüğü" görülmüştü. O dönemden sonra çok zaman geçmeden de vefatı haberi alındı maalesef.
Birkaç ay sonra İstanbul'a gitme imkanı bulmuştum. Sağolsun bir arkadaşımın annesinin de yardımlarıyla mezarını ziyaret etme imkanı buldum. Hayatında göremedim belki ama, en azından böyle ona vefa borcumu ödemiş oldum. Mezarının başında teşekkür ettim ona, bana kattıkları, bu ülkeye kattıkları için. İçim rahat etti böylece.
Eğer bu ülkeyi anlamak istiyorsak, kendi aydınımızın nasıl olması gerektiğini düşünüyorsak, Atatürk'ü doğru kavramak istiyorsak, ona bakmalıyız, onu okumalıyız.
Umarım ona layık oluruz.
Daha çoook söylenmesi gereken şey var onun için ama, şimdilik çıkanlar bunlar.

0 yorum: