Galatasaray


1. Galatasaray, bu ülkenin en iyi futbol oynayan takımıdır.
2. Galatasaray, bu ülkenin en iyi pas yapan takımıdır.
3. Galatasaray, bu ülkenin organize gol atabilen tek takımıdır.
4. Galatasaray, bu ülkenin keyif veren tek takımıdır.
5. Ayhan "career-high" vaziyetlerinde, bugün harikaydı.
6. "Arda savunma yapmıyor" diyen adam, futbol bilmiyordur.
7. Sabri'yi ne yapacağız...

Gerald Wallace


Pazar akşamı, Bynum'ın sportmenlik dışı faulu sonucunda iki kaburgası kırılıp sol akciğerinin yüzde 35-40'ına batınca o bölge kullanılamaz duruma gelmiş. Son kararı doktorlar verecek. Basketbolu bırakma az bir şans olsa da mevcut, ki hastalık kendisi iyileşebilen türden. Olmadı o zarar gören parçayı almayı deneyecekler.

Özürlü


Biz Tayyip mayyip, maç, Yalçın hoca uğraşırken, All-star yedekleri açıklanmış. Bir kişi hariç sorun yok. Ama o bir kişi de, öyle bir kişi ki...
Zaten sinir bozuk, bir de bunu duy, otur kafayı ye. Hey tipini siktiğimin asist özürlü adamı. Sırf sen varsın diye olsıtarı izlemeyebilirim. Amını götünü siktiimin yerinde...

Cenah

Az önceki 32. gün'ü umarım olabildiğince çok kişi izlemiştir. Çünkü söz konusu programda, bu ülkede yer alan iki cephe yer alıyordu:bu ülkenin bağımsızlığını isteyenler ve istemeyenler. Bu iki cephe, birer kişide vücut bulmuştu.

Şamil Tayyar isimli, ne idüğü belirsiz, son 6 aydır ortalıklarda dolaşan bir adam, Yalçın Küçük'e "sizi önemsemiyorum, ciddiye almıyorum" dedi. Sen kimsin bre orospu çocuğu? Adamı mahkemelik olabileceğini bile bile küfrettiriyor işte bunun gibileri.
Birileri habire bilgi servisinde bulunuyor, bu da köşesinden ortalığa saçıyor, o verilenlerle kitap yazıyor, sonra adam olup çıkıyor ortaya. Ardından çıkıp Yalçın Küçük gibi bir adama laf sokuyor kendince, küçümsüyor. Sen kimsin ulan?

Töbe yarabbi ya.
Bizim gerizekalı millet, hareketlerine davranışlarına, heyecanına bakıp küçümsesin daha hocayı. Her zaman yapılan şey, görünüşe aldan.
Bu ülkeye her şey müstehak, her şey.

Başbakan da kalkar, İsrail c.başkanı'na gider yapar. Ahali karşılamaya havaalanı'na akın eder. Ne bok yediğinin farkında mı değil, bilerek mi oluyor. Nasıl işler bunlar...

Kobe Ve Barça

Kobe'yi sevmek ve Barça'lı olmak için insanlara bir sebep daha...

Troisi


Geçen haftasonu oynanan özetleri izliyorum, Gençler-Kayseri maçına geldi sıra. Lan bir baktım, eleman at koşturuyor. 3 çok güzel gol attı, daha fazlasını da kaçırdı, harika oynadı. Umarım bu performansı bir kereye mahsus, ve yanıltıcı değildir. Eğer öyle değilse, Cavcav bir mucizeye daha imza attı demektir. Bu seferki daha da önemli olacak, çünkü bu eleman Zimbabwe'nin Tandunga United takımından değil, babalar gibi Newcastle'dan alındı.
Daha önceki maçlarda da ufaktan dikkat çekmişti ama, bu maçta patlama yaptı. Umuyorum ki, bu patlama Kayseri savumasının zaaflarından kaynaklanan bir durum değildir. Yoksa boşuna heyecanlanırız çünkü.

Bir de bu söz ettiğim maçla ilgili bir not daha, maç sonuna doğru, bizim Troisi almış topu gene, o sırada Mehmet Topuz bayağı bir hışımla girdi Troisi'ye, ama erken farkedip yırrtı Troisi. Topuz'a yetmedi, bir daha daldı öyle. Yine sıyrıldı müdaheleden, ama kızdı o da tabii. Topuz'a doğru yönelince, o da "ne var lang" diyerek boğazına sarıldı çocuğun. Bu olay, benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, bizim ne kadar umutla beklediğimiz, "şurda oynar, burda oynar abi" dediğimiz Topuz'un sinirsel olarak, tam bir Türk vatandaşı olduğunu üzülerek gördüm. "Sen benim takımıma nasıl 3 gol atarsın lan?" diye, adamın ayağını kırmaya girişmek... Mükemmel ya. Bundan sonra en ufak şekilde kaale almayacağım kendisini. Umarım bu hareketlerini mümkün olduğu kadar çok kişi görmüştür de, o "içerideki" Mehmet Topuz'u tanırlar daha fazla.

Bitirmeden de transferle alakalı 2 not:

1. Bizimkiler Troisi'ye "kancayı takmış". Kewell da tanıyormuş doğal olarak hemşerisi olduğu için, ve beğeniyormuş. Alırsak iyi olur sanırım da, bu bollukta...Bilemiyorum.

2. Nonda-Yattara takası gündemdeymiş. Aman...

Gerizekalı

Yerküre'de hala, "seni seviyorum" cümlesini bilmemkaç farklı dilde yazarak, sevgisini göstermeye/kanıtlamaya çalışan salaklar varmış. "Ben bugün bunu gördüm".
En hazini de, bu tavra kanan/inanan/kapılan kızların olması. Vah gerizekalılar vaaah, vah.

Bar

Şimdi efenim, bazı kimseler büyük ihtimalle bilmiyordur, Barça'mızın bu sezon neden parçalı forma giydiğini. İşte şu sebepten giyiyorlar:


Oradaki tarihe bakarsanız, her şey anlaşılır. Evet, bugün bir yararlı şey daha öğrendin Lappappa okuru. Daha fazlası da senin elinde. Hadi bakiyim.

Ntv Tarih


Ay sonu ancak alabildim şükür. Sonra bir de ilk sayıyı bulmak için o kadar uğraş işin yoksa. Ocak başından beri reklamını görüyor, çok merak ediyordum ama bir türlü denk gelmedi. Sonunda dün alabildim. Zamanında Hürriyet Tarih'e tutkuyla bağlanmış olan bendeniz, yeni bir güzel tarih dergisi buldu sanırım. Ntv'den reklamlarla filan bayağı bir kitleye ulaşacak da gibi bu dergi. İlk sayı çok güzel. Konuk yazar tercihleri de hoş. Bakalım, inşallah böyle devam ederler. İnşallah uzun soluklu bir dergi olurlar, malum kriz ortamı vs, göte de gelebilir her an. Okuyan bünyelere tavsiye edilir. Okumayanların da Allah belasını versin diyeceğim ama, bundan büyük bela mı olur dayı.

Paul


Bu tip yazılara genelde "kral öldü, yaşasın yeni kral!" şeklinde başlanır ama, ben farklı bir yol seçeyim-bak sen. Nasılsa her şey ortada. Birinin takımının play-off yapması bile şüpheliyken, diğeri tamamen ligin en iyi oyun kurucusu olduğu konusunda yerini garantilemiş, bir triple-double'dan diğerine koşuyor ve biz Nbaseverlere "bu adam 28-29 yaşında ne halde olacak" diye sorduruyor.

Nba'de kendisini izleyip de, "abi bu adam başka takımda olsa sülalesini sikertir" dediğimiz tonla adam var. Bunun sebebi Nba'in çarpık yapısı mı, başka şeyler mi bilemiyorum. Sanırım her nesilde böyle birkaç oyuncu oluyor. Kendisi götünü yırtıyor, bireysel performansın ötelerine geçmiş, ama takım bir konferans finali yapamıyor mesela. Çok kötü.

Ben Paul için de aynı şeylerin olmasından korkuyorum açıkçası. Bu dediğimi New Orleans maçlarını izlerken çok daha iyi anlayabilirsiniz. Paul topu almayınca, veya Paul oyunda olmayınca, Hornets diye bir takım yok ortada. Bir takım, bir oyuncuya, veya takım liderine, veya oyun kurucusuna bu kadar bağlı olmamalı. Eğer Paul sakatlanırsa, veya başka bir takıma giderse Hornets'in hali ne olur diye düşünen, iç geçiren varsa, çok beklemesine hacet yok. bir Hornets maçı izleyin, Paul'ün kenarda olduğu dakikalara bakın yeter. Her şey apaçık ortada.

Hornets bu haldeyken, bu yapıda yahut bu seviyedeyken, büyük başarı gelmesi zor. Hiç ihtimal yok değil, çünkü Paul kasar, quadruple ortalama yapar filan, olur mu olur yani. Ama zor yine de. Bu halleri az çok Cavs'in 2-3 sene önceki haline benziyor. Yani umut var ama, yine de James'e çok bağlılardı hani, aynen öyle. Bu durumdan rahatsızlar mı, takviye yapacaklar mı bilinmez. Paul, garibim oyununu oynuyor, sıklıkla t-d yapıyor. Şimdilik ses çıkarmıyor. Ama bu sonsuza kadar da sürmeyecektir.

Paul'ün önündeki bir büyük engel de, takımla çok çok, belki gereğinden fazla özdeşleşmesi. O, bu takıma geldiği ilk sezonda bile onlar için çok önemliydi, ona bel bağlamışlardı çünkü yükselmek için. Zaten daha sonra bu vaziyet, katlanarak büyüdü. Takım iyiye gitti, Oklahoma'dan geri döndüler, Paul gelişti, play-off vs vs.

Bu tip bir oyuncu-takım-şehir zincirinin çok ileri seviyede olması, onun takımdan ayrılmasına engel olabilecek en büyük unsur. Tabii burda her şey Paul'ün tavrında bitiyor. Zamanında TD de az kalsın gidiyordu mesela, o zamanlar (gerçi şimdi de öyleyiz de) aşırı mütevazi olan Spurs'ten Hill ve T-Mac'li Magic'e gitmesi an meselesiydi. Ama o vefalı olduğunu gösterdi ve kaldı. Gitse söver miydik? O zaman belki. Ama objektif bakınca, eğer gitseymiş haklıymış. Ha, o takım yüzüğe ulaşır mıydı peki, o kada Hill'in sakatlığında filan. Orası tartışılır.
Burada ilginç bir tesadüf var, Paul de bu örneği verdiğim TD gibi bir Wake Forest mezunu. En azından bu benzerliğe bakarak, kalacağını tahmin edebilir miyiz?

Paul de belki umut görmez ve ayrılmak ister şehrin ve ahalinin onu çok sevmesine rağmen. Bu çok anormal olmaz. Hem kendisi açısından sevindirici olur, çünkü az önce dediğim gibi, şu halde devam ederse Hornets, çok ilerilere gidilemeyecek gibi.
Benim bu konudaki tavrım, eğer takımın böyle devam etmesi isteniyorsa, Paul gitsin. Çünkü umut yok yani pek. Bu kadar iyi ve daha da büyüecek gibi görünen bir oyuncunun kendisini kısıtlayacak bir ortamda kalmasını, hiçbir aklı başında basketbolsever istemez.

Son olarak da, Paul bu gece yine triple-double yaptı ve bu, sezonda 5. t-d'ı oldu. Ayrıca 7 de top çaldı ki, sanırım yakında quadruple yapacak. Az kaldı. Korkuyorum.

Gene dağınık bir yazı oldu ama, neyse.

Yalçın Küçük


"İmajlar bu süreçte etkili oldu Beyaz Türkler üzerinde. Çünkü onların tek kriteri bu.
Televizyonda iki profesörü karşılaştırdıklarında Mehmet Altan'ın tarafını tutarlar. Çünkü Yalçın Küçük'ün imajı onlara 'deli' olarak öğretilmiştir. Halbuki Prof. Küçük'ün iktisat bilgisinin ve akademik donanımının yanında Prof. Altan ancak devlet lisesinde kütüphaneci olabilir.
Bunlarla ilgilenmezler. Sadece ekrana bakarlar: Yalçın Küçük bağıra bağıra konuşur, kafasında kalpak vardır ve elini masaya vurur. Prof. Altan'ın ise olağanüstü kostümleri yoktur ve bilge gibi görünmek için sakal uzatmıştır. Beyaz Türkler, o sakala tav olurlar."

Oray Eğin'in bugünkü yazısından.

Çamur


Bu çocuk kim biliyor musunuz? Bugün bizim maçın yan hakemi var ya, narin insan. Onun küçüklük resmi. Şimdi bu eleman, küçükken bir olay yaşamış çamurla ilgili. O yüzden fobisi var, çamur damlası gelse bu kafayı yiyor. Bugün maçta da Ümit sinirle çamura yerleştirip üstüne sıçrayınca, bu hemen dellendi. Gitti hakem abisini çağırdı. Olan bizim puanlara oldu. Yaa, yaa...

"Yenge"


Cümleye bakıyoruz:"keşke biz lezbiyen ilişki yaşasaydım. kadınlar güzeldir. ayrıca erkeklerden çok daha çekiciler."

Bu kadına zaten gıcıktım ben, bir de Parker ile evlenip "yenge" konumuna yükselince daha bi antipatik oldu gözümüzde. Dakika başı haber haklarında, yok yatakta n'apıyorlar, yok ayrılıyorlar mı. Ulan kendi halinde takımız, magazinle işimiz olmaz, sırf bu kadın sayesinde tabloidlere düşüyoruz.

Şimdi de şu cümleye bak. E git yaşa o zaman. Nedir ki yani. Bu "keşke"li cümleler hep sakattır zaten, yapmak istiyorsan git yap, neden gelip yakınıyorsun uzatılan mikrofona. Veya belki yapıyor da tepki toplamayayım diye böyle yuvarlak konuşuyor. İçinde kalmış, vah yazık. Al Tony'yi de boş bir günde git tıriisam yap çok canın çektiyse, allah allah.

Olsıtar Buvın

All-Star sonuçlarının kuşkusuz en böyük sürprizi, bizim Bowen'ın Batı'da forvetler arasında üçüncü olması. Eleman 70 bin oy daha alsa ilk 5 çıkacak! Bu adam ilk 5 çıkmıyor artık (ki ilk 7 sezonunda bütün maçlarda ilk 5 çıkmıştı), geçen sezondan 10 dakika daha az sahada kalıyor, sayı ortalaması 3.2 düştü, görevi gittikçe azalıyor takımda-ki bu iyi haber bir yönden. Bu vaziyet-ül lappap'a rağmen, adam ilk 5'i zorladı. E nasıl oldu bu? Büyük ihtimalle örgütlü bir çalışma gerçekleşti, ama bu duyulmadı. Ve bu kampanya da Abd'de olmuştur tabii. Ne bileyim, bir grup eleman kafaya takmıştır mesela, "abi her gün oy verip alakasız bi' adamı ilk 5 başlatalım, muhahaha" gibi. Öbür türlü nasıl olacak ki abi, millet maçları götünden mi izliyor, veya box score'lar hatalı mı yayınlanıyor nedir?

Tabii bu durumda yedek filan seçilecek değil bizim "burus". Ayıptır. Yani düşünsene, ben bir Spurs'lü olarak, bu adam seçilse All-Star için, sevinecek miyim? Hadi Roger Mason biraderim olsa neyse. Mvp olacak gerçi o.
Resim de, ben kendisine sonuçları söyledikten sonraki tepkisi. Maç sırasında söyledim kenardan, hemen "vat dı fak" çekti. Haklı tabii. Ne desin.

Dıvayt Havırd En Büyük

Şimdi bakın, bu okuyacağınız cümle, Ekşi sözlük'ten bir "Nba All-star" entry'si:"Oylama sonuçları açıklanmış Nba organizasyonu. D. Howard, 3 milyon oy barajının üstüne çıkarak, yine insan olmadığını göstermiştir."

Vay be, kolpadan süper yıldızlığı yetmedi, şimdi de "3 milyon oy alarak" yine "insan olmadığını" göstermiş. Çünkü maçlarda da böyle. O kadar süper smaçlar yapıyor ki abi, "manyak" bi adam yaa bu. Geçen bi' smaç yaptı, kal geldi valla böyle. Geçen seneki sımacı nasıldı hele, off beee. Taa faulden bastı valla. Bi de süpermen mevzuu filan ahahahaha.

Amına kodumun popüler kültür dölleri.
Ne verirsen o. Nasılsa doğrudur.

Bu "Howardmania" daha çok sürecek ve genişleyecek gibi. Hadi şimdi böyle tamam, ama bu velet 28 olup da hala, benim o eleştirdiğim şekilde kalırsa, o zaman sıçana kadar gülerim işte. Kimsenin sikinde olmaz belki bu dediğim ama, benim için çok önemli. Allaha şükür hiçbir şeyden haberi olmayan, Beyoğlu'ndaki mağazadan forma alıp, koluna sleeve takıp maçlara çıkan, sonra eve gelince batug.com forumunda önüne gelene sallayan veletlerden değiliz.

Ya daha çok sövesim var ama, yine bir alıntıyla bitirmek istiyorum. Ssg, abi ne yaptın sen ya. Elimizde bir güzellik vardı. Onu aldın siktin attın. İnsan kendi yaratısına nasıl böyle davranır, akıl almıyor. Yine şu son dönem gelen yazarlardan birinin cümlesi. Sabah sabah damarlardaki kan durdu, Nba hevesim bitti. Okuyoruz:

"hidayet'in all-star olma şansı mehmet okur'a göre biraz daha fazladır, 4 tane forvetin seçileceği oylamada 3. olan kişinin yi jianlian olması son 2 seçilecek kişiden bir tanesinin elenmesi demektir. bu durumda hidayet'in önünde 2 rakibi vardır:chris bosh ve paul pierce. bu sene hidayet bu iki oyuncudan daha iyi oynamakta, takımına daha fazla katkı vermektedir."

İlk 5'ler


Yakında oynanacak olan All-Star maçı için ilk 5'ler açıklandı. Pek bir sürpriz yok. Ama aklıma gelmişken söyleyeyim, Amare pek iyiye gitmemekte. Düzelir inşallah. İster misin, o da Marion gibi "sistem oyuncusu" olsun. Rezillik olur.
Batı takımı:Paul, Kobe, Amare, Duncan, Yao.
Doğu takımı:Ivy, Wade, Lbj, Garnett, D. Howard.

Ben her zamanki gibi Batı'yı tutuyorum. Yedekler açıklanınca, ona göre bir tahminde bulunuruk.

Boixos Nois


Kardeş Grup.

Ibisevic...

Daha sen gol rekorunu kırıp takımı şampiyon yapacaktın be abi, hazırlık maçında sakatlanıp sezonu kapatmak da senin başına gelesiymiş demek ki...

Henry

Geçen sene her önüne gelen, deli gibi sövüyordu Henry'ye. Yok kariyeri bitmişmiş, nerde eski Arsenal'deki Henry'miş, neden böyleymiş, sezon sonu takımdan gidermişmiş de miş.
Bazen bu "Türk basını tarzı futbol görüşü" nün, tüm dünyaya yayıldığını filan düşünüyorum. Sırf yer doldurmak, yazmış olmak için sık allah sık.

Kimse sanırım Arsenal'de Henry'nin tartışılmaz bir yere sahip olduğunu, asla orada Barça'da geçen sene olduğu gibi bir forvet rotasyonuna sahip olunmadığını görmüyor (o gidince nasıl panik yapıldı, hatırlasanıza, adebayor patlamasa sıçmışlardı) veya anlayamıyor sanırım. Geçen sezon Barça'da deli gibi bir hücum hattı vardı (eto'o, r10, krkic, dos santos, messi, gudjohnsen, ezquerro, sen, ben...), çoğu kez 2 maç arka arkaya farklı üçlülerin oynadığını hatırlıyorum. Bu durumda nasıl form tutabilirsin ki? Elde bir ton yıldız, hangisini memnun edeceksin? Zaten yeni takım, yeni ortam, yeni kültür. Evet Arsenal da köklü ve büyük bir kulüp ama, Barça'nın bu konuda daha farklı olduğunu kabul etmek gerek. İnsanlar atıp tutarken, karşıdakinin, muhattapları olan şeyin de bir insan olduğunu unutuyolar bazen.
Bir de ailevi meseleler vardı. Onu da katınca, hepten zor bir sezon geçti Henry için.

Ama bu kalibrede futbolcular, elbet kendilerini yeniden yükseltmeyi bilir. Örnekleri vardır. Henry de bu sezon ne kadar iyi olduğunu bir kez daha herkese gösterme imkanı buldu. Gol ortalaması yine yükseldi, takım içinde daha rahat artık, geçen yılki gibi aşırı geniş kadro da yok.
Ama, söverken kılı kıpırdamayanlar, onu övmek veya hakkını vermek için aynı çabada değiller. Çünkü kınamak kolaydır, övmek ise zordur. Tarafsız olup da birilerinin yaptığı şeyi ödüllendirmek çoğu egoya işkencedir. Neyse ki, gözü berrak görebilen gözler var hala.

Of


"Anlatmamak ahlaksızlıktır"- Albert Camus

"Yazarlık, tek atımlık kurşunu olanların işi değildir"- Attila İlhan

"Midesine indirdiği her lokmanın karşılığını o topluma geri iade etmeyen, vermeyen kişi, o toplumda asalaktır" Jules Romains

Bu 3 cümleyi oku oku, sonra öyle kal. Of ulan of.