Ata, Yahudi Vs


Şimdi malumunuz, Ata'nın yaptığı birçok şey, anlaşılmamış vaziyettedir. O yüzden şimdi bu haldeyiz. O "şey"ler anlaşıldıkça, düzlüğe çıkışımız daha kolay olacaktır.Burnumuz boktan kurtulacaktır. Olacak, inanıyoruz.
Geçen cuma arka arkaya yazdığım yazıların birinde bahsetmiştim Ata'nın tekliğinden, az önce okuduğum bir röportajda gene bu konuyla ilgili birtakım cümlelere rastlayınca, hemen blog'da paylaşayım dedim.

Röportaj Akşam gazetesi'nden. İshak Alaton'la. İlk bölümü toptan alıyorum, o kısmı tek başına koysam anlaşılmaz çünkü.


  • Referans gazetesinin genel yayın yönetmeni Eyüp Can’a bir mektup yazıp, azınlıklara karşı hoşgörüsüz tutumla ilgili serzenişte bulundunuz. Bu mektubun sebebi neydi?

    Referans’ta Osman Öndeş’in bir yazısı çıktı. Ofer’in Londra’daki Deniz İşverenleri Derneği’ne 48 milyon dolar verdiğini yazıyordu. Deniz Müzesi kurulması için. Yani sırf bir müze kurulsun diye 48 milyon dolar veren bir adam! Peki Ofer kim? Burada dayak yemiş bir adam. Ben de bir müddet önce Tophane’deki İstanbul Modern’i gezmiş, etrafın durumunu görmüştüm. O yazıyı okuyunca içim cız etti.

  • O müze burada kurulabilirdi diye mi geçirdiniz içinizden?

    Evet, onun yerine rezillik, mezbelelik vardı. Bir de tesadüfen bir kruvaziyer gemisi duruyordu ben geçerken. Şık kadınlar gemiden iniyor, o çöplerin içinden geçiyorlardı. O görüntü bir şoktu benim için. Bu ayıbın ben de bir parçasıyım diye düşündüm.

  • O mektup akıllara İshak Alaton artan bir hoşgörüsüzlüğe mi işaret ediyor sorusunu getirdi.

    Sana açıkça söyleyeyim: Ben Sami Ofer’i hiç tanımadım. Fakat oğlu iki kez buraya geldi. Londra’da yaşayan çok saygın bir işadamı. Bana Yahudi düşmanlığını kastederek, “Siz saygın bir işadamısınız, başarmışsınız ama zorluklar yok mu?” diye sordu. Yalan söylemeyi tercih ettim ve yok dedim.

  • Aslında var mı?

    Ben Atatürk’ü tanıdım. Çocukken karşılaştık. Onun zamanında böyle bir ayrım yoktu. En azından onun kafasında yoktu. Ama Atatürk’ün etrafındaki bazı kişilerin bizlere, yani “ötekilere” müthiş reaksiyonları vardı. Onlar neticesinde Ankara’dan valiliklere talimatlar gidiyordu, taciz edin diye. Bu, zamanla bilinçli bir devlet politikası haline geldi.

  • Bu söylenenler çok önemli. Gördüğünüz gibi Alaton, Ata'nın zamanında şimdi bahsedilen tip bir "ayrım" olmadığını ama, çevresindekilerin buna meyilli olduğunu söylüyor. Bu işte, hem Ata'nın yalnız olduğunu söylememizin haksız olmadığını, hem de Ata sonrası vaziyetin neden değiştiğini gösteren bir örnek.

    Şöyle bir bölüm de var.


  • Siz Türkiye’de “Musevi bir işadamısınız”. Böyle tanıtılıyorsunuz. Ama burada hiçbir Türk “Müslüman işadamı” olarak tanıtılmıyor.

    Şöyle bir şey var: Başarılı olmuş bir Musevi ise “Türk” diyorlar, kötü bir şöhreti varsa Musevi. Mesela Malki için Musevi diyorlardı. Ama Malki’yi öldürene Müslüman katil demediler. Ben de katilin isminin altını çizip oraya “Müslüman asıllı” yazıp gazetelere gönderdim. Bu mesaj alındı. Artık dikkat ediyorlar.

  • Böyle bir sorun da var. Yıllar boyu gazete ve dergilerde, özellikle iş dünyası ve magazinle ilgili bölümlerde hep değişik isimler gördük. Garibimize giderdi. Yıllar sonra bu kişilerin aslında gayri müslim, çoğunun da Yahudi olduğunu öğrendik. Ama öyle bir hava vardı ki, biz onları normal sünni müslüman Türk olarak biliyorduk. Sonra bu kişilerin kim olduklarını, ne kadar önemli olduklarını da öğrendik. Sonuç olarak bir ayrım var. Hala var. O magazin dergilerinde hala aynı hitaplar. İnsanları yanlış yönlendirmeler.

    Röportajdan önemli bir bölüm daha:


  • Son dönemde “Bütün inançlara özgürlük” felsefesi altında siyaset yapıldığı söyleniyor ama bunun aslında Sünni İslam’ın toplumu domine etmesinin bir kılıfı olduğunu ileri sürenler var. Sizce inanç özgürlüğündeki açılımlar yalnızca İslam’a mı yönelik?

    Evet. Toplumun içinden gelen bir üstünlük iddiası var. Bir de kabul etmek lazım ki elindeki hamur çok eğitimli değil. Dış dünyayla çok ilişkin olmayınca kendini bir aidiyete vererek güvende hissediyorsun. O aidiyet de Sünni İslam.

  • Evet. Güya bütün inançlara saygılılar ama, alttan alta da bir "yabancı düşmanlığı" veya "ayrım" yok değil. Bu ülkeyi kuran adam böyle düşünmüyordu ama bu hale geldi işte. Düzelecek.
    Bu neye benziyor biliyor musunuz, Ata sonrası yıllar boyu gelen partiler, iktidarlar, hep Atatürk'ün yolundan gittiklerini, onun izinde olduklarını söylediler. Ama öyle mi oldu? Hayır. Aksine Atatürk'ün attığı temelleri yıkmaya çalıştı orospu çocukları. Aynı o hesap işte. Söylenen ve yapılan farklı. Türk halkı bunu bir an önce öğrenirse iyi olur. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Türkçe'deki en harika sözlerden biridir bu. Ve aşırı doğrudur. Öyle böyle değil. İşte bu söz, hayattaki her şeyde olduğu gibi siyasette de geçerliliğini korumakta. Hem az önceki mesele, hem de Akp'nin yaptığı her şey için.
    Böyle yani.

    Gurbet Ellerde...

    Ferrari ve Massa'nın zaferi, Manutd, Gs derken arada bir zaferi daha geçecekmişiz nerdeyse.
    Daum'un çalıştırdığı ve Mondragon ile Ümit Özat'ın forma giydiği Köln, ligin bitimine bir hafta kala Bundesliga'ya çıkmayı garantiledi!
    En son Podolski'nin olduğu sezon 2. lige düşen Köln, böylece arayı çok uzatmadan yeniden en üst seviyeye geldi. Daum da yeniden merhaba dedi Bundesliga'ya.
    Maç sonrası sevinç sırasında Mondi ve Ümit birbirilerine sarılarak ağlamışlar. Çok güzel gerçekten. Türkiye'deyken kendi takımlarıyla başarıya ulaşan oyuncuların, şimdi de başka bir ülkede aynı takımda başarıya ulaşmaları, birbirlerine destek olmaları. Harika.

    2


    Dün bizim ligdeki duruma benziyor ama işin aslı tam öyle değilmiş. Yine de ipleri salmamak lazım. Sen kazan, elinden geleni yap önce de, diğer taraf olursa olur. Olmazsa yapacak bir şey yok.
    Cr7 atmış gene, bir de kaptan atmış, o iyi olmuş. Giggs ve Scholes'un kaçıncı şampiyonluğu oldu acaba?
    Manutd 3. nesliyle yeni bir hanedana başladı gibi. Bu nesil meselesini bir gün yazacağım ayrıntılı. Arsenal filan da genç takım, karşılık verebilirler tabii de, Manutd fena geliyor. Esas soru Cr7 artisi gidecek mi? Yakın gibi Real'e ya, neyse.
    Art'ı buradan kutluyorum, nice zaferlere diyorum.
    Ama...
    Cl finalini şahsen Manutd'nin almasını istemiyorum. Sebepleri var tabii. Niyeyse itici filan bulsak da, bir şekilde Cl almalarını istiyorum. Jose alsa ayrı olurdu, o zaman çok sevinirdik tabii.
    2. olarak Barça'yı elediler. 3 ise Cr7.
    Hem dengeli dağılım olur. Birini o, birini o filan...

    Sonradan not:Ferguson'un 10. şampiyonluğu olmuş. Manutd ise toplamda 17 yaptı ve L'Pool'a yetişmeye 1 kaldı. Onlar 18'de.

    Fehmi Massa


    Gelenek oldu artık. "Massa alıcak abi" diyen tonla adam vardır mesela yarış öncesinde. Nasıl olmasın ki? Hele Pole Position'u da almışken.
    Ben yazdığım bir siteye "Massa Türk olsun" yazdım, hemen arkasından basın toplantısında "Türk pasaportu almayı düşünüyorum" dedi. Geç bile kaldın hacı!
    Duble olmadı belki ama, iyi bir sonuç. 2 Hamilton, 3 Raikkonen.

    Genel olarak zevkli bir yarıştı. Öncekiler bu kadar değildi. Çok sıcakta yapılmamasının bunda payı var mı bilmiyorum.
    Yarışs onrası paddockta Ümit Karan'ı gördük. Şaşırtıcı değil tabii ki. Bir de Red Bull reklamı dayadı o arada.

    Böylece pilotlar sıralamasının ilk 2 sırasına çöktük. Takımlar'da da Bmw'nin 19 puan önündeyiz. Çok iyi.

    Mercan Dede Nerde?

    Çok şükür, seneler sonra Puslu Kıtalar Atlası'nı okudum. Evet, dedikleri gibi çok iyi. Dil harika (daha sonra geçilmiş olmasına rağmen), kurgu çok iyi (sarmal kurgu var) , kullanılan zaman ve mekanlar müthiş. En önemlisi ana hikaye çok güzel.
    Böylece ortaya tarihi-fantastik-felsefik bir roman çıkmış. Bu yönüyle Anar'ın Ecovari bir iş yaptığını söyleyebiliriz. Gülün Adı filan da böyledir;çok katmanlı.
    Romanın böyle ilgi görmesinin, okunmasının sebebi, Türk edebiyatında bir ilk olması. Daha önce böyle bir kitap yoktu edebiyatımızda.
    Araştırmak gerek aslında, bu kitabın ardından, kaç yazar bu yolu takip etti. Tarihsel altyapılı, akıcı romanlar filan. Çok yok sanırım. Varsa da, bu kitap kadar yankı uyandırmadı.

    Şimdi 2 mesele var.
    1.Ben daha önce Anar'ın Amat ve Suskunlar isimli kitaplarını okumuştum. Tabii ki, P.K. Atlası bitince, onlarla karşılaştırma ihtiyacı hissettim.
    Şu var:O 2 kitapla Puslu Kıtalar Atlası arasında çok büyük dil, üslup farkı var. Eğer Puslu Kıtalar Atlası, bu 2 kitaba biraz yakın bir üslupla yazılsaydı, yer yerinden oynardı. Müthiş bir şey ortaya çıkardı. Ne bileyim, dünya çapında bir kitap, bir modern klasik olurdu. P.K. Atlası'nda hikaye çok iyi. Kurtaran bu oluyor. Dil de o söylediğim 2 kitap kadar olmasa da iyi olduğu için, bu 2 unsur birleşince güzel bir kitap ortaya çıkıyor. Ama Amat ve Suskunlar'da dil çok daha iyi olmasına rağmen, çarpıcı bir hikaye olmadığı için, o kadar ilgi toplamıyor, okunmuyor.
    Bunun sebebi de göründüğü kadarıyla, zaman. Şöyle yani.
    P.K.A. 95'te, Kitab-ül Hiyel 96, Efrasiyab'ın Hikayeleri 98'te çıktı. Sonra 7 senelik bir boşluk var. Açıkça görünüyor ki, bu süre zarfında Anar dilini çok geliştirdi. Kalemini bir anlamda. Ama Puslu Kıtalar Atlası'nda olduğu kadar kaliteli bir hikaye kurgulayamadığı için, son 2 kitap o kadar iyi olmadı. Umarız bundan sonra gelecek olan kitaplar, Puslu Kıtalar Atlası tadı verir.

    2. Mercan Dede meselesi.
    Kitabı okumadan önce filan, duyuyorduk;Mercan Dede, mahlasını Puslu Kıtalar Atlası'nda geçen bir karaterden aldı. Aa,ne güzel dedik tabii.
    Kitabı okuduğum süre zarfı içinde aklıma gelmedi. Nasıl gelsin ki? Kaptırmışım kitaba, harika gidiyor.
    Bu sabah (sabah mı?) kalktığımda aklıma geldi. Hafızamı yokladım. Lan yok. Kitapta böyle bir karakter yok. Ekşi'ye daldım. Söylentiyi doğrulayan bilgiler. Oradan almıştır filan.
    Kitap hakkında 7 sayfa yazı. Hepsini okudum. Ve sonunda bir tane bilinen durumun tersini söyleyen bir entry'ye ulaştım! Ve nasıl sevindim anlatamam.
    Ardından kitaba göz attım olabildiğince. Yok! Yine yok.
    Ve sonunda o ismin veya karakterin olmadığına karar verdim. Evde okuyacak 1-2 kişi var kitabı. Onlara da dikkat etmelerini söyleyeceğim. Teyit etmiş oluruz olayı.

    E o zaman nasıl çıktı bu söylenti. Gidip Mercan Dede'ye ilk ağızdan soracak halimiz yok. Ben hatırlamıyorum röportajlarında direkt bu durumu söyleyip söylemediğini.
    Görünüşe bakılırsa kitapta öyle bir isim yok. Garip yani. Gelişme olursa yazacağım sonra.

    Efendi ol, itaat et

    "Geçen hafta yazdığım bu yazıdan sonra iyi bir ders aldım. Türk halkının büyük bir kısmı (ben de dahil) "street fighter" oyununu ve bu oyunun grafiğini ne kadar bilir tartışılır. Sergilenen gösteri bu oyunu anlatıyormuş. Neyse benim değinmek istediğim şey, çeşitli kişilerin ortalığı ayağa kaldırdıkları o "ima" değildi. Bu nedenle çok samimiyetimle söylüyorum, Galatasaray’lı dostlarımızı bilmeden de olsa kırdıysam özür dilerim."

    Bunları yazmış Ercan Saatçi. Efendi olacaksın. İtaat et!

    Fatih Hoca Sıçar...


    A Milli Takım kadrosunun açıklanmasının ardından en büyük tartışmanın Hakan Şükür'ün alınıp alınmayacağı olacağı düşünülüyordu ama, öyle tercihler oldu ki, bu hafif kalacak belki.
    Önce kadroyu bir yazalım.
    Kaleciler:Volkan, Rüştü, Tolga Zengin.
    Defans:Servet, İbrahim Kaş, Gökhan "Cam", G.Gönül, Sabri, E. Aşık, Hakan Balta, Uğur Boral.
    O.Saha:Emre, Ayhan, Tümer, M.Aurelio, Arda, M.Topal, Yıldıray, Hamit, Colin Kazım, Tuncay.
    Forvet(ki açıklamada hücum oyuncuları olarak geçmiş): Semih, Nihat, Mevlüt, Gökdeniz, Halil.

    Bunların 3'ü çıkacak. Önce çıkabilecek olanları bir inceleyelim. Defans kısmından pek kimsenin çıkacağını sanmıyorum, çünkü zaten ordaki oyuncuların 3 tanesi aynı zamanda orta saha'da da görev alabiliyor.
    Orta saha'ya bakarsak, sakatlığı ne durumda bilmiyorum ama, yetişemeyecek olursa Hamit çıkar, o kesin. Onun dışında Ayhan muhtemel oyunculardan. Bir de Kazım. Elemelerde oynadığı maç yok. Topal'ı çıkartırsa isyan başlatırız.
    Forvet için de Mevlüt aday görünüyor. O da elemelerde filan yoktu.

    Fatih hoca kimlerle takışmıştır, ASY'ye gelir mi gelmez mi, kimlere dargındır bilmem ama, Emre Güngör'ü almadı ya...çok küfür yiyecek, o kesin. Yav Gökhan Zan ve İbrahim Kaş kadrodayken Emre nasıl olmaz. Akıl mantık almıyor. Nedir bu ya. Sırf son maçı izleyip bu adamı kadroya almak için yeterli. Yeni bülent korkmaz. Belki daha da iyi olacak. Tam cengaver. Çok merak ediyorum bu Gökhan Zan malı böyle büyük bir hata yapacak olursa ne olacak.

    Defansta Servet'in durumu çok mühim. Dün akşamki maçta sakatlandı, kutlamalara bile zor çıktı. Yüzünden düşen bin parçaydı. İnşallah yetişir turnuvaya. Onun varlığı/yokluğu çok önemli. Güven de kazandı. Yakında öğreniriz akıbeti, oynar mı oynamaz mı.
    Emre Aşık'ın seçilmesine laf edenler var, yazık. Gidin gözünüzle izleyin maçları. Veya Türk futbolunun son 10 yılını inceleyin gidip.

    Topal'ın olması rahatlattı bizi. O da olmayabilirdi ha! Olur olur yani. 11 oynamaz evet ama, ufak bir aksilikte görevi en iyi şekilde yapar.
    Benim şöyle bir önerim var Milli Takım için. Öneri derken hani, bir 11 taslağı. Fatih hoca görecek değil ya, öyle kendi içimde.
    Volkan-Gönül, Emre, Servet, Balta-Aurelio, Emre- Arda, Tuncay, Hamit(Kazım)-Nihat. Yani bir nevi 4-6-0. Bu sistem çok yararlı olabilir takım için. Bunun, böyle düşünmemin sebebi de şu:forvette Nihat dışında banko yok. Ve ileri kısmın nasıl kurulacağı muallakta. Arda sol kanatta kesin gibi. Sağlıklı olursa da Hamit sağda. Tuncay'ı da kadroya bir şekilde sokmak isteyecektir
    . Nihat'ın arkasında Tuncay olabilir. Veya Hamit. Ama Gökhan-Hamit sağ kanadından da vazgeçilmez. Bir ihtimal Gökdeniz olabilir. Forvet kurgumuz gidişatı belirleyecek.

    Bir eksik daha geliyor, hazır mısınız...
    Mehmet Topuz!! Evet, o da yok. Derinlemesine ne yazalım ki daha. Yok işte, nasıl olmaz. Ama olduruyor sinyor Terim.
    Ümit Karan, misal. Elbet birileri kesilebilirdi. Ne bileyim. Mevlüt'ün ne ekstrası var da Ümit'i almıyorsun. Nasıl açıklayacaksın bunu.

    Mehmet Yıldız... O tip oyuncuya ihtiyacın olmayacak mı? Tabii ki olacak. Ama seçmedi işte.
    Gökhan Ünal hakeza.
    Hiç farketmiyoruz ama hücumda dehşet bolluk var. Yav Necati Ateş yok. Olmalı demiyorum bak. Öyle bir adamın ismi bile geçmiyor tartışmalarda.
    Hiç kimsenin aklına gelmemiş sanırım, ben okumadım. Ama benim aklıma geldi. Fatih Tekke. Gerisini siz düşünün.
    Şöyle bir şey var:forvet sayısına baktığımızda sanki azlık var. Yukarıdaki isimlerden sanki 2-3'ü sıkıştırılabilirdi. En başta Hakan olmak üzere. Az önce söylediğim bolluk kullanılmalıydı sanki.
    Bilemiyorum. Yapılacak hatalarda, birtakım sorunlarda, bu ismini saydığımız oyuncuların yokluğu tartışılacaktır.

    Muhtemelen 11 şu olacak:Volkan-Gönül, Emre, Zan, Balta-Hamit, Emre, Aurelio, Arda- Gökdeniz, Nihat.

    Son bir eksik:İbrahim Toraman. Kaş var, Toraman yok. Düşün düşün, sinirlen. Acaba gitsen, Fatih hoca'nın bu konuda "mantıklı" bir açıklaması var mı, çok merak eder.
    Bir tane daha. Tolga Zengin kimdir, ne yapmış da kadroya alınıyor. Aykut nerede...

    Ha mesela, Mevlüt Erdinç çıkar gol atar, gruptan çıkarız. O zaman da tam tersi olur. Ama, bilemiyorum. Pek olumlu gözükmüyor durum. Yine de bu kadro iş yapabilir tabii ki. 5 maç iyi oyna, daha doğrusu "doğru" oyna, finale çık. Al sana başarı.

    Vardır daha yazacak sanırım da, şimdilik kalsın böyle.

    Edit:Servet kadrodan çıkarıldı ve Emre Güngör alındı yerine. Maalesef duvarımsı Servet-Emre ikilisi olmayacak ama, en azından Emre'nin orada yer alması biraz su serpecek yüreklere.

    Hayırlı Olsun Cemaat


    Adamlar güya Trabzon'u yenip, bizim yenilmemizi bekleyecekti. Sen bir yen de hele....
    Kin yapmış herhalde herifler, 12 maç sonra evlerinde yendiler Fb'yi. Ruhsuzlar abi, ne bileyim.

    Hakan Balta'nın golü sezonun en iyi ilk 5'ine girer, en iyisi denirse de pek itiraz gelmez sanırım. İlk gol de şıktı.
    Lincoln'ün girmesi lazımdı 2. yarı, girdi de. Yaptı birkaç bir şey.

    Son 3 sezondaki 2. şampiyonluğumuz oldu bu. Devamı gelir umarız. Takım gençleşiyor. İyi bir temele sahibiz. Önümüzdeki sezon için şart olan şey, Avrupa başarısı. En azından bir gruptan çıkma. Gerisi gelebiliyor zaten, gördük bu sezon. Bu takımın kökleri yabancı takımları yenmek üzerine. Şaşırtıcı olmaz yani başarı.

    Bir de kutlamada şu yeni formaları giymeseydiniz...Yaptıramadınız mı bir şampiyonluk tişörtü. Onu da satardınız. Mesele satmaksa o da alınır yani. Yeni forma var, o satılsın mı dediniz. Garip.

    Çıldırmayan İbne!

    Geçen sene sonunda, "Yenilsen de yensen de taraftarın senle, üzüntünde sevincinde seninle birlikte!"ydi.

    Bu sene başlarken; "Başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter..."di.

    10. haftaya gelindiğinde: "Ölüm varmış, korku varmış, bu dünyanın sonu varmış. Bizim için yoktur tasa, kalbimde sen yaşadıkça!.."ydı.

    20. hafta: "Yürüyoruz biz bu yolda göğüs gerdik zorluklara, inat olsun yavşaklara, ant içtik şampiyonluğa!" oldu.

    30. hafta: " Haydi bastır Galatasaray, en büyüksün Galatasaray, yönetim-futbolcu-taraftar, şampiyonsun Galatasaray!" yaptık.

    Şimdi 34. hafta: "Yükseliyor sesimiz tâ ufuklara kadar, yüksel sen de arşa kadar şanlı Galatasaray."

    Ancak bunları düşünürken, yazarken, söylerken aklımızdan çıkmayan tek şey vardı:

    "Şereftir seni sevmek,
    Senle ağlayıp gülmek,
    Galatasaray sevgisi sürecek sonsuza dek!"

    Kutlu, uğurlu olsun renkdaşlar. E hadi çıldırın!

    17

    Çok çok çok çok çok büyük bir sürpriz olmazsa, 17. şampiyonluğumuz geliyor bugün. Hayırlı olsun mu şimdiden? Hayır. Saat 20.45'te olsun.
    06'teki durumla arada çok fark var tabii. Orada Fb'ye beraberlik yetmiyordu, bize yetiyor. Orada Fb dışarda oynuyordu, biz ise evimizde oynayacağız. O da az kalsın seyircisiz oynanacaktı ya, çaktırmayın.
    Ne diyelim ki, sağ-salim yenip kupayı alırız inşallah.
    Yeni bir uygulama var, duymuşsunuzdur. Hem Avni Aker'de, hem de Ali Sami Yen'de kupa bulunacak. Adamlar haklı. Ne olur ne olmaz. Tecrübelendiler. Bizimkiler yenilir filan, adamlar orda kutlasın diye. Tabii Trabzonspor'lular kutlatır mı öyle bir şey olursa, o ayrı.

    Şampiyonluk öncesi sunulan yeni forma da aşağıda işte, ne de güzel olmuş. Olmadı 94'teki sarı üstüne kırmızı şeritliyi de yapın. Ama pardon o Umbro'ydu olmaz. Tövbee...

    Massa'nın Türkiye Aşkı


    Sevdiğimiz bir sitede F1 üstüne pek yoğunlaşmıyoruz diye şikayet geldi. Hemen telafi çalışmalarına başlıyoruz. Bundan uygun zaman da olamaz, yarın Türkiye Grand Prix'si var.

    Pole Position Massa'nın. 2 Kovalainen, 3 Hamilton. Zaten Ferrari'nin son yarışlardaki çıkışı ortada. Massa'nın Türkiye ile olan "yakın" ilişkisi de göz önüne alınınca, zafer beklememiz yanlış olmaz pek. Adam ilk yarışı burada kazandı, son 2 Türkiye GP'sini kazandı, 3. de yolda. Amen.

    3. kez Türkiye Grand Prix'si gerçekleşiyor, kaç sene F1 buraya gelsin diye dua eden ben ve birçok kişi yine gidemiyoruz. Ne yapalım, sağlık olsun. Ülkeden defolup gitmeden F1, bir sene gideriz inşallah. İnaşallah.

    Yukarıdaki resmi çok az değişiklikle yarın da görebiliriz yani.

    Al Sana Yeni Forma


    Gece gece çok sövdük, devam edelim. Akşam duymuştum, yarın maçtan önce önümüzdeki sezonun formalarından biri satışa sunulacak. Merak ettik tabii, ne olacak filan. Hatta bir arkadaşım da alacağım demişti (Mert, alma abi bunu). Az önce gördüm. İlk yayınlayan blog da olabiliriz belki. Forma yukarıda.
    Ve evet, iğrenç!
    Ne bu. Biz bu tip formaların 90'ların ortalarında filan kaldığını düşünmüştük. Öyle değilmiş.
    Çizgili olsa tamam da, bu ne...
    Şimdi hatırladım, Adidas'ın 98-99 gibi bunun hemen hemen aynı bir tasarımı vardı. Ankaragücü, Alman milli takımı filan giymişti.
    Ne zaman öğrenecekler, bir takım kendi renkleriyle ancak klasik formasını giymeli.

    Bursa Nutku

    Bilmiyorum Deniz Gezmiş ve Bursa Nutku ilişkisi hakkında ne biliniyor. Ben duymadım pek bir şey. Ancak bazıları kendisi için "Bursa Nutku'nda yazanları yerine getiren kişidir" filan der. Doğrudur kısmen.
    Şu anda okumuş bulunmaktayım, savunmasında atıfta bulunmuş Deniz Gezmiş, Bursa Nutku'na. Güzel tabii. Ama Ata ve Gezmiş'in çok bir arada anılmaması, beni elemandan uzaklaştırır. Başka sebepler de var ama, hep Ata'nın izinde denen adam, bazıları tarafından Ata'dan daha önde görülür. Yazık.

    Bursa Nutku, pek etrafta bilinmeyen, çoğu kişi tarafından hiç okunmamış, uzun yıllar varlığı bile kabul edilmemiş, Milli Eğitim tarafından görmezden gelinmiş çok çok önemli bir söylevdir. Ata'nın, öngörü demeyeceğim, kahinlik yönünün ne kadar gelişmiş olduğunu gösteren bir belgedir.

    Atatürk biliyordu bu ülkenin ne hale geleceğini, bu yüzden söylenmiştir bu sözler. İşte bu sözler, şu sözler:

    "türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük kıpırtı ve davranış duydumu, 'bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır' demeyecektir. hemen araya girecektir. elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. polis gelecek, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. genç, 'polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir' diye düşünecek, ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. mahkeme onu yargılayacaktır. yine düşünecek, 'demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek!' onu hapse atacaklar. yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, ismet paşa'ya ve meclis'e telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. diyecek ki, 'ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. araya girişimde ve eylemimde haklıyım. eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek benim görevimdir!' işte benim anladığım türk genci ve türk gençliği!''

    İşte bu. Her Türk gencinin odasının duvarına asması gereken nutuk bu. Her gencin belki de rutin bir şekilde her sabaj kalkar kalkmaz okuması gereken nutuk bu. Tabii ülkesiyle ilgili "meselesi" varsa.

    Ekşi'den alıntılıyorum. Antropolog'un entry'sinden:

    "atatürk ilkelerinden birinin devrimcilik olduğunu kanıtlar bir söylevdir. uzun süreler yasaklı kalmıştır. sürekli devrim teorisinin etkileri görülür. atatürk, devrimin statükocu zihniyetlerce "amacından saptırılacağını", "en mükemmel halinin şu anki hali olduğunu savunanlarca" gelişimine ket vurulacağını öngörmüştür. türk gencinden istediği "polis var, jandarma var, biz karışmayız demek yerine, müdahale edip hesap vermek" olmuştur. türk gencine önerdiği bu eylemin düşünce balonlarından birinde "polis henüz cumhuriyetin polisi değildir" denmektedir. bunun nedeni de cumhuriyet kadrolarını kurarken padişahlık yönetiminden kalan kadroların deneyimleri nedeniyle zorunluluktan dolayı kullanılmalarıdır. o dönem polis de, sıradan memur da bizim gibi kitaplarının ilk sayfasında andımız ile büyümüş insanlar değillerdi. bunu da akılda bulundurmak çözümlemede yararlı olacaktır."

    Evet, sürekli devrim. O amına kodumun solcularının bile bilmediği, duyunca "hönk" diyeceği "sürekli devrim. Sovyetler'i (yapmadığı için) yıkan sürekli devrim.
    O götler devrimci lider diye Stalin, Lenin'i övsün, götlerini yalasın daha. Adam sürekli devrim demiş 33'te. Biliyor musun bunu, siktiğim solcusu?


    Antropolog'un entry'sinin devamı ise şu:

    "peki neden o dönemin memurları, zabitleri cumhuriyet yönetiminde yer bulabildi diye sorulacak olursa... atatürk ile ilgili böyle bir hikaye yok, ama lenin'e sormuşlar; "eldeki malzeme budur" demiş. nereden mi çıktı? atatürk ile lenin arasında bu "tepeden inme devrim" kavramını çok güzel anlatan mektuplar vardır. meraklısı bulur."

    (Bu mektup meselesi hakikaten çok mühim. Acayip merak ettim)
    Atatürk tekti. Bunu bilmeli gençler. Tek olmasa zaten, ülke bu halde olmazdı şu anda. Çok daha farklı olurdu. 38'den sonra ipleri hemen ele vermezdik.
    Yukardaki kısımda gördüğünüz gibi, Atatürk bazı kişileri bazı mevkilere getirmekte mecburdu. Bu en başta İsmet İnönü denen orospu çocuğu için geçerli. Ata öldükten sonra neler yaptığı ortada. Ondan sonrası da.
    Bunu o dönemki devlet yapılanması için de düşünün. Evet, yeni bir devlet kuruldu ama, içindeki insanlar da değişmedi ya. Onlar bir yerde aynı kalacak. Ata'nın bu sözleri söylemesinin sebebi de işte, çoğu mevkide içe sinen kişiler olmadığı için, ileride ortaya çıkacak yozlaşmalar. Ve görüyorsunuz, bunlar, bu yozlaşmalar oldu.

    Ne yapalım. Bize düşen onca yıl sonra gidişatı düzeltmek. Olacak. Ama ne zaman...

    Hoşgeldin Pep


    Gelmeden de söylüyordum, korkuyordum ama geldi:İnşallah bir "ertuğrul vakası" olmaz Pep'in gelişi. Erken daha sanki. Ama bu işleri biliyorsunuz. Başarılı olursa Laporta övülür, olamazsa "erkendi daha" denir. Her şeye kılıf var.

    Sonuçta camianın kendi çocuğu. Altyapı'da görevliydi vs. Bu yönlerden avantajlı bir seçim. Eğer kendi zamanındaki takımdan da bir şeyler kaptıysa, saha içindeki zekasını kulübede de konuşturursa, kısa vadede düzlüğe çıkar takım. Sanırım. Amin.

    1-2


    Maçları izlemedim ama, yorum hakkına sahibim. Bu kadar da çirkefim.
    Bir kere sırf Top 10'ları izleyerek söylüyorum, Bu Paul'le işimiz var. "işimiz var" derken sadece Spurs'ü kastetmiyorum, tüm lig. Bu adam daha 3. sezonunda. İnanması güç. Lebron için filan da geçerli bunlar ama, Paul akıl almayacak bir hızla "evriliyor".
    3. maçı aldık yarabbi şükür. Az önce kalktım pc'yi açtım, Nba.com sayfası açılırken nasıl tırstım bilemezsiniz. "Son şampiyon, yıllar sonra Play-Off yüzü gören Hornets'e karşı 3-0 mağlup durumda...". Neyse ki olmadı.
    Parker ve Manu çılgın atmış, 31'er sayı. 5 oyuncu çift haneli sayılarda. New Orleans'ta sadece 3. Paul 35 sayı 9 asist.
    Td (tabii ki) kendine gelmeli. Duyduğum, Chandler'ın onu çok iyi savunduğu. Ama o da Duncan yani.

    Diğer tarafa geçelim;Lebron evinde kendine gelmezse, Cavs süpürülecek. Olmasını isterim aslında, ya takımı adam ederler, ya da Lebron "eeh sikerim lan" diyip ayrılır. Yazık artık yeter ya.
    Gerçi kendisi de 2 maçta toplam 8/42 attı. Şanssızmış biraz da. Görünen 4-1 filan Celtics. Bir de son not:Szczerbiak'a Cavs forması hiç mi hiç yakışmamış. Bazı oyunculara bazı formalar zerre oturmuyor.

    Yaratık!


    Sen ayakkabı olamazsın. Benimle evlenir misin?

    Geliyor

    Az önce Kobe'nin Staples Center'daki ödül töreni vardı. Öyle bir konuştu ki yine, az sonra en az bir 40 atar sanırım. Bakalım görelim. 2 saat sonra görüşürüz sanırım.

    Şampiyonluk Formülü


    Malum, hafta sonu F1 Türkiye Grand Prix var. Ve yarış öncesi geçen yıl da yapıldığı gibi bir F1 pilotları-Türk yıldızları maçı organize edildi. Hayır amaçlı.
    Büyük kısmını izledim maçın. Eğlenceliydi.

    Fisichella ve Liuzzi hat-trick yaptı. Fisi'nin yetenekli olduğunu zaten biliyorduk da, bir kez daha görmüş olduk. Bizim ligde oynar desem abartmış mı olurum? Geçen yıl da hat-trick'i vardı. Seneye de yaparsa, ben kendisini Sivasspor'a isteteceğim.
    Alonso desen o daha beter belki de. Bir gol attı o da, ilk golü.
    Vettel'de de iş var.

    Eski Milan'lı Massaro'nun maçta olması ekstra güzeldi. Klasını konuşturdu çoğu pozisyonda abi.

    Şifo Mehmet'in attığı frikik golü müthişti. Hala daha oynar istese, erken bıraktı sanki zaten.
    Türk yıldızlarda diğer dikkat çekenler Mahsun ve Yılmaz Erdoğan'dı. İkisinin de futbol sevgisi bilinir zaten.
    Tribünlerde az da olsa seyirci vardı, buna şükür tabii.

    Sonuç olarak, Fisi-Alonso-Vettel forveti, bu ligde şampiyonluğa oynar hacı. Evet abarttım ama çok iyiler, o kesin.

    Postu Massaro resmiyle tamamlayalım, maçtan resim bulamadık tabii;evet biliyorum reziliz.

    Dibe Vuruş


    Dün konuştum öyle "yenmeliyiz" cart curt ama, pek de mümkün olmadığı belliydi. Maçı izle(ye)medim. İyi de olmuş. Kalpten giderdim.
    2 sezon önce bu sahada onlara 3 atmıştık, o meşhur baba-oğulu ayağa kaldırıp alkışlamaya zorlamıştık. Şimdi ise tam tersi.
    Messi döktürmüş filan diyorlar, bunun olması normal tabii de Aceto filan yazmamış misal hiç. Döktürse ne ki bu saatten sonra. Başarı olur, olmaz, mesele o değil. Umarım önümüzdeki sezon bu kadar "ezilmeyen" bir takım olur Barça. Büyük değişiklikler olacağını tahmin ediyorum.
    Rijkaard da gidecek sanırım.

    Hepsi iyi hoş da, şu alkış mevzuu... neyse.
    Resim de Aceto'dan, bildirmiş olalım. Resim arayacak hal mi var da.

    Buonanotte


    Lig bitecek, transfer dönemi geliyor ya, isimler havada uçuşuyor. Bizim hadi neyse de, Fb için söylenenler "oha artık" dedirtiyor. Bir olayın olması var, olmaması var. Bilen biliyor, hangisi gelir, ne olur. Bazı gazeteler adı geçen futbolcuların ağzından açıklama yayınlıyor, ardından 3 gün sonra aynı futbolcu Fb'de diye manşet atıyor. Basın bu yani.

    Geçen bir sitede, Mynet mi neydi, Kanoute ve Sheva haberi vardı üst üste. ya sabır diyor insan böyle görünce.
    Ama en kötüsü şu ki, daha erken! Yaz başlamadı bile. Ve görün bakın Haziran-Temmuz gibi neler olacak. Ne bileyim Euro 2008'in genç yıldızları gelecek Fener'e.

    Neyse, esas yazılış amacına gelelim yazının. Daha yaz gelmedi ama, çıta yükselmeye başladı.
    Kendisini izlediğim için yorum yapma hakkına sahip bulunuyorum. Ama merak ediyorum, hakkında haber yapanlar izledi mi bu elemanı? Sanmıyorum.
    Diego Buonanotte. 1.60 boyunda bir forvet. 19 yaşında henüz. Kısa olmasına bakılarak tahmin edileceği gibi, çabuk. 1-2 sezon sonra Avrupa'ya gitmesi şaşırtıcı olmaz. Ama Gs'ye nasıl gelsin. Hemen millet dalga geçmeye başladı bile "Gelir Carrusca'nın yanına oturur" diye. Geçerler tabii. Carrusca da "Yeni Maradona"ydı. Buonanotte de "Yeni Messi". Bu "Yeni Messi" meselesi de nasıl bir şey. Messi daha 21 yaşında, adamın veliahtını arıyoruz. Neyse.

    Bol keseden atıyorlar gene. Birkaç sene önce Galatasaray Dergisi'nde bir araştırma vardı. yaz boyu Gs için ismi geçenler diye. Onu da büyük ihtimal Aceto yapmıştır gerçi. Yine o tip bir şey olsa keşke sezon başı. Görürüz rezillikleri.

    C-Webb TNT'de


    Golden State'te bekleneni veremeyen Chris Webber, TNT ile anlaştı, kontrat filan imzaladılar az önce. İyi bir yorumcu olduğu aşikar. Bundan sonra Reggie Miller, Marv Albert'ın yanına canlı yayınlara kayarken, C-Webb orayı dolduracak. Steve Kerr'in Phoenix'le anlaşmasından sonra doğan boşluk da fazlasıyla dolmuş olacak. Acıyorum ama adama. Şu yukarıdakilerle çalışıyor baksanıza...

    Koç- Ama Kimin Koçu?

    6 Mayıs bugün.
    D'Antoni dün Phoenix yönetimiyle yaptığı toplantıdan istediği başka kulüplerle görüşme iznini çıkardı. Chicago GM'i Paxson dün gitti jet hızıyla Arizona'nın çöllerine. Para hariç her şeyde anlaşmışlar. Miami de ilgileniyormuş kendisiyle, o asistan koç denen Yunan tipli Erik Spoelstra olmasaydı isterdim ama o elemana da gelecek var diyorlar.
    Avery Johnson da bugün New York'a gitmiş, o da büyük ihtimalle Knicks'in başına geçecek. Geçsin de görsün ebesinin niksini...

    #24


    Kobe az önce aldı ödülü. Gayet neşeli bir basın toplantısıydı öncelikle. Bu basın toplantısından asıl çıkarılması gereken şu; Kobe'nin takımda sevilmediğini, Kobe'nin takımı sevmediğini iddia edenler direk yanıldılar. Kobe devamlı takım arkadaşlarına krediyi verdi, gelen soruların yarısı takımdandı. Yazın hedefini "Pau'ya altın madalyayı aldırmamak" olarak belirtti Kobe. İspanyolca olan sorulara ispanyolca cevap verdi, arada kaytardı, soru soranları devamlı tîye aldı. Lakers'ta mutlu olduğunu, Lakers'ın farklarını ortaya koydu. Zira Lakers'ta oynayıp da MVP olan oyuncular sadece o sezonun değil tarihin en iyi oyuncuları arasında. George Mikan, Elgin Baylor, Wilt Chamberlain, Kareem Abdul-Jabbar, Jerry West, Magic Johnson, Shaquille O'Neal, Kobe Bryant... Kobe 12.sezonunun ardından ödülü alarak Karl Malone ile "en uzun süre ligde kaldıktan sonra ödülü alma" kategorisinde başa yerleşti aynı zamanda.

    Bu basın toplantısı üzerine ben size garantiyi vereyim, takas dedikodularına inanmayın, Kobe 5-6 sene daha oynar sonra da Lakers forması altında bırakır basketbolu.

    Elkılasiko

    İlk defa bir derbiye takımlardan biri şampiyonluğu ilan etmiş olarak çıkacak. Bu bile, en azından bu maçı kazanıp tepkileri (çok az da olsa) dindirmek için bir fırsat.
    Söylenecek çok bir şey yok. Kazanırız umarım. Saviola gol atarsa bize, kan çıkar...

    Nba Vesaire


    Ntv cemaati sağolsun, Play-Off vakti 3 maça çıkardı tarifeyi. Tuttuğumuz takımın maçlarını seyredemedik daha ama, ne yapalım.
    İzlenen maçlardan, olanlardan notlar aşağıda. Oku:

    -"One man show" her zaman olmuyor tabii. T-Mac tam anlamıyla kıçını yırttı 6. maçta. İlk yarı 28 attı, belki de en azından son maça kalacaktı seri ama, olmadı. 40-10-5 yaptı. Daha ne işte. Alston da başlarda sakatlanınca, belki de orada bitti seri. Deron Williams maçın 3. periyodunda 4/5 üçlük attı, ayıptır.

    -Atlanta, evindeki 3. maçı da alıp 3-3 yaptı, biz "noooluyo lan" durumlarına girdik. Ben açıkçası "ulan 3-3 olmasına mani olamıyorsanız, varın elenin a.k." diyordum ama, bunun ne kadar zor olduğunu da biliyordum.
    Adamlar o 3 mağlubiyetin acısını çıkardı şerefsizim. 99-65 aldılar maçı. Küfür gibi. "Sen nasıl 3 maç alırsın bu takımdan, al sana;baaam!" der gibi.
    Bakalım "The Chosen One" ne yapacak post-modern Celtics'e.

    -Bizimkiler, yani Spurs, ilk maçta fena tosladı. Benim artık iyiden iyiye, basketbolda bir maçtaki en önemli bölümün 3. çeyrek olduğuna inanasım geliyor. Tim Duncan iki maç üst üste kötü oynamaz derler. Bu lafa güvenerek, 2. maçı alacağımızı tahmin ediyorum. Ne tahmini, almalıyız ulan. Olmaz böyle.

    -4-0 olmaz bu sene diyorlar ama, olursa da kimse şaşırmasın Det-Orl serisi için. Kesin olur demiyorum tabii ki ama, bazı noktalarda çok baskın Pistons.

    -Kobe sanırım sonunda Mvp oldu. Allaha bin şükür. Bir horoz filan keseriz Hüseyin'le gelince artık. Paul ile Lbj de beklesin ulan, allah allah. Sonraki 15 sene bu pezevenklerin nasılsa.

    -İlk periyodun başı dışında çok rahat veya, nasıl desem güven veren bir şekilde oynamadılar ama, aldılar işte bir şekilde. Kobe ilk çeyreği 15, devreyi 24, maçı ise 38 sayıyla bitirdi. Artı 6 ribo ve 7 asist. Gasol filan maçın büyük bölümü etkisizdi. Vujacic ve Odom iyiydi.
    Boozer tam 7 top kaybı yaptı. Maşallah diyoruz. Utah 4/19 üçlük attı, ki ikisi sonlarda giren C.J Miles'dan yani, düşünün.
    Memo isabetsiz attı ama 21-19 yaptı. Utah'da skor dağılımı iyiydi gene ama, maç kazanmadıktan sonra bir işe yaramıyor bu. Bench de az destek verdi ayrıca.

    Yazık La

    Ben anlamıyorum ki, neredeyse 6 maçtır gol atamayan takım, Valencia'yı görünce aslan kesiliyor. Onu da geç ilk 15 dakika 3 gol. Villarreal kötü durumda olsa 2.lik şansı olacak ama, o da yok.
    "Düşene bir de sen vur" tam bu işte. Koca Valencia düşecek, sen gel 6 at.
    Umarım düşmez Valencia. Kimse istemez bunu yani. Bu manyakların da burnu sürtsün biraz eleme oynayıp da. Adam olsunlar.

    5-3

    Zor ve/veya heyecanlı geçeceğini biliyorduk ama, bu kadarını değil tabii ki. 90 dakikaya tam 8 gol. İlk yarı 3, ikinci yarı 5 gol.
    Arda henüz 2. sezonunu doldurmadan efsaneler arasına girdi. Bu gidişle de, erken ayrılsa bile kulüpten, en büyük 10 isim arasına girer. İlk 5'e girmesi ise kendisine bağlı!
    Keşke kalıp da "bayrak adam" olsa, ama zor. Bu gidişle çok zor. Ben Euro 2008'den sonra gidebileceğini düşünüyorum. Bu çocuğu burda bırakmazlar. Tek mesele, ne kadar kazançlı çıkacağız Arda'nın satışından? Ben Arda'nın ayrılırken, zamanında abilerinin yaptıklarını da göz önünde bulundurarak, artı Galatasaray sevgisiyle kulübe olabildiğince kazanç sağlayacağını düşünüyorum. Yanılmayız umarım.
    Bir ara ekrana şut istatistikler yansıdı. Sivas için 0/1 yazıyordu, ve Sivas'ın o anda 2 golü vardı. Siz anlayın artık nasıl bir durumdur.
    Adam gibi 2 pozisyonları var, biri 3. gol, diğeri de 3-3'ken Yıldız'ın şutu.
    Ayhan'ın golü, hafta içi Scholes'un attığının bir kat iyisi. Nasıl bir goldü o.
    Arda'nın 3. golü, yani 4.gol, Arda'nın "gol vuruşları" nı hallettiğinin kanıtıdır. O golde ayrıca, bütün maç sırıtan Barış'ın pası harikaydı. Bir hareketle, bütün olumsuz işleriniz silinebiliyor. İyi oldu Barış için.
    Hüseyin söyledi maçtan sonra, "Sabri'nin o şut girse, 10 milyona Fiorentina'ya giderdi". Hakikaten öyle. Feci bir şuttu.
    Fb-Gençler maçının beraberliğini bekledik ama, evinde şampiyonluğu kutlamak da başkadır. Tabii son maçın seyircisiz oynanma ihtimali varmış, bu olursa limon sıkılmış olur mevzuya. Olmaz inşallah.

    Hakan yine kalecinin üstüne vurdu, yine gol. Bu adam daha iyi gol vuruşu yapabilse, nerelere gelirdi acaba, merak ediyorum. O kadar üstün gol vuruşu yeteneği olmadan böyle bir kariyer yapmak büyük olay.

    Aşığım lan!

    Hornets bench'inin arkasındaki beyaz kısa şortlu, sarı tişörtlü kız... Benimle evlenir misin?

    Ckckck

    Hornets-Spurs maçı. 1.periyod bitti, işte şovlar vesaire. Alev çemberinin içinden maskot geçip smaç yapıyor. Yaptı, buraya kadar normal. Alev çemberinin söndürme mekanizması çalışmıyor, yangın söndürücüyle söndürüyorlar, sahanın içinde. Yerler pudra, su, karışık bir şeyler. 12 dakikadır oyun duruyor. 2. periyot başlayacak daha. Ben Spurs olsam kesin sinir olurdum zira fena gaza gelmişlerdi. 5 üçlük üst üste...

    Most Valuable Player #24

    Yarın saat 12 sularında düşer alt yazıya: TNT'yi açın, basın toplantısı var diye. Alttan bi' eleman gelir sonra:

    "Ben KIA Motors Amerika adına bu ödülü Kobe Bryant'a vermekten gurur duyuyorum vs." diye.

    Evet yanlış duymadınız, Kobe Bryant MVP oldu. Yarın veriliyor ödül. Ve şu anda, gördüğüm, baktığım, ya da bakılan siteler ve bloglar içerisinde ilk haberi yine bizden alıyorsunuz. Bizi izlemeye devam edin anacım.

    "Lappaptan gel, lappaptan..."

    Kıyamet Alametleri-1


    Vatan'da bakınıyorum az önce. Mariah Carey'nin evlendiğine dair bir haber. Zaten bu başlı başına bir acı da, kiminle evlendiği çok ayrı bir mesele. Neyse anlatayım da. İşte "Carey, Bahamalar'da Nick Cannon ile evlendi, sade bir düğünle". Daha habere üzülemeden, kafama takıldı "kimdi lan bu herif" diye. Kafamda bir imaj var ama, kesinleştiremiyorum. Ama çıkacak yani, ucunda (bu ne demek ulan, sıçarmış gibi...) . Hemen açtık bir "gugıl", iki araştırdık. Ve evet, kafamdaki kişiymiş. Ararken bir yandan "lan, yok, o olamaz" diyordum;oymuş.
    Be karı, zamanında Pharell'le de, sarmaş dolaş oldun, klip çektin Paris'lerde, bari onla evlen de yabancıya gitme. Bula bula bunu mu buldun. Olmadı Snoop diyeceğim ama, o d evlenmez ayrı.
    1 seneye boşanır bunlar bak, görürsün.
    Hayırlı olsun bile demiyorum, hediye filan hele hiç.

    Lebron sen de 3. periyotta triple-double yap zaten, bırakalım biz de, kapatalım dükkanı.

    Ezik


    Ben hayatımda bu kadar ezik bir insan görmedim. Kendi başarısızlığını örtmek için, her boku der bunun gibiler. Resme bakın yeter zaten...

    Çaylak


    Yılın çaylağı beklendiği gibi ve maalesef, Kevin Durant oldu. Az da olsa Horford umudu vardı ama zor olduğunu biliyorduk. Hayırlı olsun ne diyelim ki. Ben hiç ısınamadım bu elemana yalnız. Çok da ilerleyeceğini sanmıyorum.
    Forma da kolpa mıdır, nedir...

    Hmm

    Nette bir yerlerde buldum bu fotoğrafı. Hırvatlar yapmıştır büyük ihtimal. Benziyor da evet. Geçenlerde Tottenham ile anlaştı Luka Modric, tam 23 milyon euro'ya. Acaba kendisi de demiş midir Essien gibi, "ben bu kadar para eder miyim?" diye? Şu an için etmediği aşikar. Ama önümüzde Euro 2008 var. Ve de Eduardo Da Silva'sız bir Hırvat takımı. Böylece de elemana daha fazla kendisini gösterme imkanı düşüyor.
    Resimdeki üstad gibi olur mu, bilemeyiz. Çok zor olduğu kesin. Büyük futbolcu olsun, yeter ona. ne bileyim Spurs'e Premier Lig aldırsın filan...

    Lig Vaziyetleri

    Şu anda deli gibi esniyorum, açım ama tutup da Süper Lig hakkında yazı yazıyorum. Manyağım sanırım.
    Puan durumunu biliyorsunuzdur az çok. Gs, Fb ve Sivas'ın 3 puan önünde. Ve bu hafta Sivas-Gs oynayacak. Gs kaybederse, Fb de yenerse, 3 takım son haftaya aynı puanla girecek. Derbi galibiyeti hiçbir halta yaramamış olacak. Beraberlik bile alsa avantaj Gs'de kalacak ama, 1 puan farka güvenmek de ne kadar doğru;2 sene önce Fb'ye olan niye bize olmasın ki? Olursa da neler olur allah bilir...

    Eğer Bjk, o saçma mağlubiyetlerinden birini almasa, 4 takımın birden, son haftaya, aynı puanla girme ihtimali oluşabilirdi. Ne heyecan ama...
    Geçen Demirören yine ağlamış, "hakemler 15 puanımızı katletti" filan. Her sene aynı terane. "Ham" Ertuğrul'u takımın başına koyarsan olacağı bu, ne ağlıyorsun ki?

    Bizim şampiyonluklar da hep bir mucizevi oluyor arkadaş ya. Zorluklar, son dakika golleri, imkansızlığa rağmen başarı vs.
    Bunu aldık say, 02, 06 ve 08 şampiyonlukları son 3 şampiyonluk.
    02 zaten belli, kadro dağılmış, sezon içinde 40 küsür oyuncu yer almış takımda. Diğerlerinin de inişiyle birleşince, al sana şampiyonluk.
    06 desen, sondan 2. hafta Hasan Kabze'nin bitime 10 saniye kala attığı gol ve umutların taşınması (diğer son dakika gollerini saymıyorum ha), son maçta Fb'nin 1-1 berabere kalması ve şampiyonluk. Gözyaşları...
    Bu sezonki ise, yabancıların yarısından fazlasından verim alınamayan, 20 küsür milyon dolar verip takıma liderlik yapsın denilen adamın sezonun yarısından fazlasında olmadığı, hocanın 5-6 hafta kala takımın başından ayrıldığı, genç bir kadro ile savaşılan bir dönem. Ve inşallah da mutlu bitecek.

    Bunlar da akla, "eğer eksik-gedikken böyleysek, 'tam' olunca neler yaparız" ı getiriyor doğal olarak.

    Oha...

    Direk kopyalar.

    "

    1 EKİM 2008'DEN SONRA GEÇERLİ OLACAK KURALLAR

    FIBA Dünya Yönetim Kurulu'nun yaptığı toplantı sonunda, 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle geçerli olacak oyun kurallarındaki değişiklikler şu şekilde:

    - Yeni kurallar kapsamında oyuncular formalarının altına hiçbir şey giyemeyecekler.

    - Bir oyuncu, maç içerisinde top kontrolündeyken, yere düşerse, yerde kayarsa bu hatalı yürüme sayılmayacak.

    - Dripling yapan bir oyuncunun geri sahasından, ön sahaya geçmiş kabul edilebilmesi için, oyuncunun her iki ayağının da ön sahaya temas etmesi gerekiyor.

    - Oyun esnasında, oyuncu, kendi sahasından sıçrayıp, havada yeni bir top kontrolü sağlarsa, kendi sahasına düştüğünde bu geri pas ihlali olmayacak.

    - Eğer bir oyuncu, çemberin altına elini sokup topa temas ederse, bu topa müdahale sayılacak ve sayı rakip takıma verilecek.

    - Eğer bir savunma oyuncusu, maç içerisinde arkadan veya yandan fast break'e giden oyuncuya temas ederse ve hücum oyuncusu ile çember arasında herhangi bir başka savunma oyuncusu yoksa bu tür temaslar sportmenlik dışı faul kabul edilecek.

    - Bir oyuncu, maç içerisinde dirseklerini hızlı bir şekilde sallarsa, rakip oyuncuya temas olmasa bile, bu pozisyon teknik faul olarak değerlendirilecek.

    2010'DAN SONRA GEÇERLİ OLACAK KURALLAR

    Türkiye'de gerçekleştirilecek olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan sonra yürürlüğe girecek diğer kurallar ise şöyle:

    - Kısıtlamalı alan (3 saniye koridoru) dikdörtgen şeklinde olacak.

    - Üç sayı çizgisi 6.75 metreye çekilecek.

    - Hakem masasının karşısındaki kenar çizgiye, dip çizgiden ölçüldüğü zaman 8.325 metre (3 sayı çizgisinin tepe noktasına eşit) iki çizgi çizilecek. Dördüncü periyotun ve uzatma periyotunun son 2 dakikasında kendi sahasından topu oyuna sokma hakkı olan takım mola alırsa, ön sahadaki bu yeni çizgilerden oyuna başlayacak.

    - Çemberin altı, yarım daire şeklinde işaretlenecek. Bu yarım dairenin uzaklığı, çemberin orta noktasından 1.25 metre olacak. Eğer savunma oyuncusu bu yarım dairenin içinde ise hücum oyuncusu savunma oyuncusuna şarj (hücum faul) yaparsa, hiçbir zaman hücum faul çalınmayacak.

    - Eğer geri sahadan ya da ön sahadan top oyuna sokulurken kurallara göre 24 saniye başa alınması gerekiyorsa başa alınacak. Oyun durduğunda 24 saniye cihazında 14 saniye ya da daha fazla bir süre varsa 24 saniye cihazı başa alınmayacak, kaldığı yerden devam edecek, 13 saniye ve daha az varsa 24 saniye cihazı 14 saniyeye ayarlanacak."



    E bari FIBA'nın başına da David Stern geçsin tam olsun.

    Nasıl Okuma Şevki Kırılır-1


    Evvelsi gece, yani çarşamba gecesi. 200 sayfa filan kalmış, Empati'yi bitireceğim. Sayfa 576'ya geldiğimde bir farkettim ki, 561-576 arasını tekrar basmışlar. 576-593 arası yok...
    Öyle ".." gibi kaldım. Ne yapacağımı bilemez halde. Kitabı aldığım Migros'a götürsem kabul etmezler. Bugün Altınoluk'a gitmiştik, hem kitap almak, hem de başka bir sebepten. Girişte ben Empati'yi gördüm, söyleniyorum anneme, "şöyle oldu böyle oldu" filan, o arada mekana bakan eleman çıktı, kitabı tanıtıyor; abi dedim, aldım okuyordum, böyle böyle oldu... Gidin geri verin dedi, yukarıda olduğu gibi "almazlar" dedim, biliyorum. O zaman getirin, ben göndereyim dedi. "E" dedim "kitapta karalamalar var, noolcak". Sorun olmaz dedi. O anda nasıl sevindim tahmin edemezsiniz. Ulan 22 milyondan kurtuldum daha ne.
    Onu da bırak, heyecanın içine sıçıldı. Baştan mı okuyacağım kitabı? Ya işaretlediğim yerler? Neyse artık...

    Jose


    Deminki yazıyı (Chelsea-Liverpool) yazdıktan sonra aklıma Jose geldi. Ben de öyle bir söylüyorum ki, babamın oğluymuş gibi... Neyse işte Jose Mourinho geldi aklıma. Dedim bi' analım edelim.
    2 kez yarı final yaptılar Cl'de. İkisinde de Benitez çomak soktu. 2 kere lig aldı ama, Cl'de hiç yarı finali aşamamıştı. Aştılar ama bu kez de Jose yok. Olsun, bilen bilir, bu "O"nun takımı.

    Yazı için resim ararken, bir yandan da kardeşimle konuşuyorum, daha doğrusu anlatıyorum. İşte şöyle oldu, böyle oldu, kupayı alamadı Chelsea'de filan. En sonunda da "olmadı naapalım" dedim, o anda ekrana kafamı çevirdim:bu resim... Bu kadar olur.

    Avery Johnson, Mike D'Antoni, Sports Illustrated, Steve Kerr

    Dallas Mavericks bu sabah Avery Johnson'un görevine son verdi. Hornets'e 4-1 yenilerek sezonu kapattılar zaten. Ben bekliyordum açıkçası. Zaten sevmem kendisini. Kaç senedir yüzük diye çıkıyor Dallas ve Cuban yola, her sene bir hüsran. Son olarak Kidd'i getirdiler, olmadı. Bakalım koç değişince ne olacak?

    Phoenix Suns dün akşam biraz haksızca da olsa Spurs'e elenip sezonu kapattı. Sabah Sports Illustrated başlık: "D'Antoni will not return next year." İki saat sonra Steve Kerr bağlandı ESPN'in "Pardon the Interruption" programına, "Şu anda öyle bir şey yok, hocamıza güveniyoruz," dedi, ancak ben bekliyorum yani D'Antoni'nin dönmemesini.

    Asıl olay şurda:

    3.maçta Denver-Lakers serisi, Denver 23 sayı geride, Melo oyundan alınıyor, George Karl eli uzatıyor otururken, el havada. Melo oturuyor yerine dönüyor hocaya ve: "O geniş kıçını kaldır da bir şeyler yap yeniliyoruz, ibne" diyor. "İbne" yani "faggot." Karl takmıyor. 4. maçta soruyorlar Melo'ya "Özür diledin mi?" Cevap: "Özür dilenecek bir şey olduğunu düşünmüyorum."
    Iverson da koçtan yakınanlardan. "Beni çıkarmamalıydı, kendimi küçümsenmiş hissettim," diyor kendileri. Velhasılı, ben Karl'ın gitmesini bekliyorum Denver'dan, her şey o zaman daha güzel olacaktır.

    Çelsi Finalde


    Finalde Benitez'in ne işe yaradığı merak edilen saçma talimatlarını görmeyeceğiz çok şükür. Şu "futbol oynamaya niyeti olmayan" Liverpool finale çıkmadı ya sonunda, şükür namazı kılasım var.
    Lampard yaslı halde çıktı, daha doğrusu çıkmayı tercih etti, gol de attı. Gol sonrası sevinci sanırım herkesin yüreğini sızlatmıştır. Siyah bandı öpmesi, ruh halinin dışavurması vs. Sırf bunun için bile insan Chelsea'nin finale çıkmasına sevinir.

    Ligdeki rekabeti de göz önüne alırsak, zevkli bir final geçecek diyebiliriz. En azından Liverpool yok, o yeter! Bakalım 2 cephenin kaçını Manutd, kaçını Chelsea alacak?

    Babel bir ara en uçtaydı, Gerrard forvetin solunda. Torres çıktı, Kuyt oyunda kaldı. Kuyt'a daha önce sövmüştüm sanırım, abi ne işe yarar bu adam?
    Ne olursa olsun, son 3 dakika bir gol atsalar, L'Pool çıkıyordu, futbol böyle bir oyun işte. Ama "allahtan" olmadı. Ne diyebiliriz ki...
    Drogba'nın 2 golü de müthişti. Hele ilk golde top acaba ne kadar hızla gitti?
    Hyppia'nın penaltılık pozisyonunda, ilk kısımda Lampard'ın müdahelesi penaltıydı, ama Hyppia düşmeyince vermedi tabii. O çok kritikti.

    3 yarı finalden sonra final:alsın bari Chelsea. Hazır Manutd almasın istiyoruz kupayı.

    Edit gibisinden not:Drogba'nın ilk golde, Kalou ofsayttı, onu söylemeyi unuttum. Bir de Torres sakatmış, ondan çıkmış.

    Saygısız

    Bir tane hıyar var 2-3 tane yorum yapmış, çok bilir gibi Salih'in yazılara. Kaman neden oy aldı izlemiyor musun maçları vs. diye. Ulan dallama, En çok gelişme gösteren oyuncu ödülü bu takımına en çok katkı yapan değil. "Labunya" yazmış bi' de. Amele midir nedir. Aç götünle uğraş değerli okur. Keymark9'muş nicki de. Birkaç forumda filan balktım Kenyon Martin fanmış kendileri. K-Mart'a keymark yazan adamdan ne beklersin, hiçbir şey.

    I Love This Game

    Güzel bir seri oldu aslında. İlk maçta acayip işlere girişmedeydi Mr. Fundamental, Phoenix son maçta son periyotta 7 top kaybı yapmasaydı, Dan Crawford maçı tabiri caizse "sikip atmasaydı," Suns son maçta yüzde 59'la serbest atış kullanmasaydı, Suns da kazanabilirdi. Şimdi bu ihtimallerin karşılığını Stern amca yaptırdı zaten sezon başında. "NBA: Where Amazing Happens."

    Dan Crawford


    Hatta ve hatta Bam Güm Crawford. Maçta son 20 saniye, Spurs 2 sayı önde, Phoenix kenardan top çıkarıyor. Bell topu kısa köşeye doğru yolluyor, Bruce "Kasap" Bowen Nash'in arkasından el kol sallayıp topa vuruyor. Herkes rahat, ben de dahil. Tekrar hücum şansı vesaire. Aa o köşeden bi' tane kel (şu yukarıda parlayan), bir de ters köşeden, gelip kararı değiştiriyor, seriyi Spurs'e hediye ediyor, gidiyor. Güzel. Sanırım bunla Timmy bi' ara kavga filan birşeyler olmuştu. Telafi etti işte, memnundur umarım Spurslüler.

    Sikerim Lan


    Bu yazıyı objektif yazamayacağım kısmen, okuyanlar kusura bakmasın. Hakikaten futbolun adaleti yok. Bütün maç biz oynadık ama muhtelif sebeplerden (en başta Eto'o ibnesi) gol bulamadık. Belli bölümlerde baskıyı çok arttırdık, ilk yarının sonu, ikinci yarının ortaları gibi, ama olmadı.
    Messi vs Cr7 kapışmasının galibi belli oldu. Cr7, hadi anam, git hakeme çemkir sen. Kollarını çiçek yap, homurdan. Finalde sikecekler ananı.

    Koca Manutd, yarım saat kapandı ya, yazıklar olsun. Kimse çıkıp da, "oyunun gereği" demesin, üstüne atlarım. Ayıp. Kupa yerine babayı alırlar inşallah. Yaşasın pozitif futbol.


    Cr7 denen göt, uluslararası arenada fiyasko. Bunu 2 sezondur rahatça görebilirsiniz Şampiyonlar Ligi'nin üst kademelerinde. Daha önce yazmıştım, geçen yıl Kaka, bu sezon da Messi karşısında ezildi. Bu sezon takımı belki galip ama, kişisel rekabet olsun, takıma fayda olsun, yine çok yetersiz. Eğer elenselerdi, o kaçan penaltı için neler denirdi biliyorsunuz değil mi?

    Şükür ki güzel bir gol yiyip elendik. Onu çıkaracak 2-3 adam var işte. Onlardan biri Valdes değil, o kesin!

    İlker Yasin'e ne demeli? "Henry 8 sene Ajax forması giydi.". Önce yanlış duydum sandım, sonra maçın ardından ekşi'ye bir baktım doğruymuş. Elemanlar geyiğini yapıyor tabii. İlaveten, golün asistini Ronaldo'nun yaptığını söyledi, üstüne 3 posta övdü. Yazık, bunamış iyice.

    Bu sezon da boş geçti, bakalım kimler gidecek yaz boyu, kimler gelecek Barça'ya.

    Messi vs Cr7 Part 2

    Ve işte dana, öküz, manda ve bilumum büyük başın kuyruğunun kesileceği gün geldi. Gerçek finalin galibi bakalım kim olacak? Tabii ki Manutd daha avantajlı. Ama neden bilmiyorum, Messi'nin azacağını düşünüyorum bu maçta. Ayrıca biliyorsunuz "Henry, Manutd sever". Bakalım.
    Sezonu kurtarmak için son şans bu.

    Çirkef

    Hayatta da, futbolda da, her bi' bokta da şu tip adamlardan kaçacaksın. Yüz ifadesini görüyorsunuz değil mi? Bir halt yemiş de, üstünü örtmeye çalışıyor. Dahası, hiiç umrunda değil yaptığı şey. Ceza da yese, kınansa da aynı tavır.
    Geçen Arsenal-Reading maçında rakip takımdan Murty'ye tokat atıyor. Hem de nasıl. Ben gördüm olayı.
    Maçta bir şey olmadı itirazlara rağmen, hakem işte, görmedi mi çalmaz. O sırada da, Hleb bu yukarıdaki hareketi çekiyor Reading'lilere. İfadeyi görüyorsunuz.
    Ardından federasyon 3 maç ceza veriyor elemana. Az bence. Hatta kulüp de ceza vermeli. Herife bak ya.

    Yazık

    Şimdi bu tişörtteki soruya ne cevap versin Denver ahalisi? Adamlar 50 galibiyetle Play-off'a girip süpürülen ilk takım oldu. George Karl, Play-off öncesinde "50 galibiyet alıp Play-off yapamazsak rezillik" diyordu, ya buna ne diyecek? Birinden kaç, diğerine tutul.
    Melo daha 8/20 atsın, süperyıldız olur belki.
    Hiçbir şey değil, Iverson'a yazık. Şimdi bu adam ne yapsın? Yüzük için takım takım dolaşsın mı? Ne bileyim, Spurs'e filan mı gelsin?

    Kobe şu anda zevkten 4 köşedir. Takım birden (aslında birden değil de, neyse) Play-off'a girmeye çalışan takımdan, ilk turda Denver'ı süpüren, yüzük peşindeki takım oldu.

    Boston'a da helal. Aslında Doğu'nun hepsine helal. Ne tahmin ettiysek tersi çıkacak sanırım. Bir de Wiz, Cavs'i 3-1'den gelip yensin, tam olur.
    Bu saatten sonra, Boston'ın elenmesine üzülmem. Eğer 4 maç sonunda (9 senedir ilk defa Play-Off yapan) Hawks ile 2-2 durumdalar ise, zaten bırakıp gitsinler.

    Magic hayırlısıyla ilk turu geçti. Şimdi 5 gün rahat. Adam gibi dinlensinler, Phila da gelse, Detroit de gelse konsantre çıksınlar maçlara. Hedo triple-double'a yaklaştı.

    Dün itibariyle 2 takım konferans yarı finaline çıktı. Bugün de 3 tane daha eklenebilir bunlara. Hepsi Batı'dan.

    Daha önce dillendirmiştim ama, blog'da yazmamıştım:Spurs, Suns-Mavs-Lakers üçlüsünü geçip, bir de Boston'ı eleyip yüzüğü alsa, ben bırakırım Nba'i. Elemanlar da bıraksın, hatta takım kapansın.

    Ingilizce ve Hidayet

    "I gotta thank..."
    "work kkkhhhaaardd"

    Ingilizce oturmus, gramer de var az daha film filan seyretse de aksan da otursa tam super olacak.

    he bi' de "createable" ya da "confidencely" ya da "freedomly" diye kelimeler de yok.

    creative, confidently, freely var.

    Hedoo!!!


    Ve beklenen sonuç! Hido MIP (en çok gelişme gösteren oyuncu) seçildi. Böylece Hido, başarılı sezonunu taçlandırmış oldu. Daha büyük başarılara inşallah. Aşağıya puanlamayı kopyalıyorum. İki çift laf da ona var...

    Hedo Turkoglu Orlando 61 22 9 380
    Rudy Gay Memphis 23 14 10 167
    LaMarcus Aldridge Portland 9 22 17 128
    Al Jefferson Minnesota 6 16 22 100
    Rajon Rondo Boston 6 10 17 77
    Mike Dunleavy Indiana 3 9 9 51
    Jose Calderon Toronto 2 10 5 45
    Chris Paul New Orleans 5 4 4 41
    Beno Udrih Sacramento 1 2 6 17
    David West New Orleans 1 2 4 15
    Ronnie Brewer Utah 1 2 1 12
    Andrew Bynum L.A. Lakers 1 1 3 11
    Chris Kaman L.A. Clippers 1 1 1 9
    Louis Williams Philadelphia 1 -- 3 8
    Monta Ellis Golden State 1 -- 4 7
    Andrew Bogut Milwaukee -- 2 1 7
    Rafer Alston Houston 1 -- 1 6
    LeBron James Cleveland 1 -- -- 5
    Andre Iguodala Philadelphia 1 -- -- 5
    Travis Outlaw Portland 1 -- -- 5
    Brandon Bass Dallas -- 1 1 4
    Deron Williams Utah -- 1 1 4
    Linas Kleiza Denver -- 1 -- 3
    Jason Maxiell Detroit -- 1 -- 3
    Tyson Chandler New Orleans -- 1 -- 3
    Dwight Howard Orlando -- 1 -- 3
    Shaquille O'Neal Phoenix -- 1 -- 3
    Brandon Roy Portland -- -- 2 2
    JR Smith Denver -- -- 1 1
    Danny Granger Indiana -- -- 2 2
    Roger Mason Jr. Washington -- -- 1 1

    Calderon, West ve Bynum neden bu kadar az oy aldı? Shaq'a kim oy verdi? Kaman'a neden bu kadar oy çıktı? Gay ne yaptı da bu kadar oy... Neyse.

    Footix



    Hacı çok maskot geldi geçti de Footix dışındakiler yalan. Zidane gibiydi şerefsizim. Maskotların Zidane'ı.

    Arif?


    Geçen gün, sanırım cumaydı, Show'da derbi tarihinden maçlar verdi. Taaa bilmemkaç senesinden başlayıp, günümüze kadar geldi. Tabii çoğunu Fb kazanıyor filan, insan izledikçe kötü oluyor. Özellikle son sezonlarda.
    90'lardaki maçın birinde, Arif (kameraya göre) sol üst köşede sıkışık vaziyette, sonra bir hareket yapıyor... Ama ne hareket. Yani herhangi bir futbolsevere izletsek, Arif olduğuna inanmaz.
    Rakip oyuncuya sırtı dönük, bir anda topuğuyla rakibinin bacak arasından atıp, ters tarafa, çizginin hizasında kaleye gitmeye başlıyor. Ben yerimde kaldım bunu görünce. Youtube'da filan da yoktur bu. Bir daha izlemek lazım.

    Bu hareketin en kralını Redondo'da gördüm. Başkaları için de öyledir az çok. İzleyelim...

    Reklam




    Şu iki resim arasındaki farkı görebiliyorsunuz, değil mi? Görseniz de görmeseniz de ben söyleyeyim:Kapitalizm!
    Önce reklamın formaya basıldığı bölümün tek renk olması isteği ve formanın s...lmesi, sonra da "avea" kelimesini eşşek kadar koymak. Bok var illa zemin düz olacak. Sanki (koyu da olsa) sarı ve kırmızının üstünde "siyah" görünmüyor. Mesele adam s.kmek, gerisi bahane işte.

    Avea logosunun ortadan kaybolması belki gerekçe gösterilebilir, ama yemezler.

    Fitbolcu


    Geçen cumartesi taraftar formasından aldım-daha anca. Maç öncesi filan iyi oldu tabii, giydik uğurlu geldi. O arada 2. ürün alana indirim varmış, bir de şu resimde gördüğünüz siyah tişörtten aldım. Daha önce forma çok aldık da, hiç bu tip ürün almamıştım. Çok da istiyordum açıkçası.
    Var ya, yemin ediyorum, giyince kendimi takımdan biri gibi hissettim. Şimdi bu kamp esnasında giydikleri tişörtlerden ya, nedense kendimi farklı hissettim.

    Ayrıca, genelde kendimden bahsetmeyi sevmem blogda ama, bunu yazmalıydım. Derbinin de üstüne tabii...

    Hido MIP

    Hidayet Türkoğlu NBA'de en çok gelişme gösteren oyuncu (Most Improved Player- MIP) ödülünü kazandı. All-Star olamayınca atar yapmıştık, ama bu ödülü kaptı. Helal olsun. Bugün olur sanırım basın toplantısı. Resimleri filan geçeriz.

    Azmanlar

    Doğal olarak seneler geçtikçe yeni oyuncular piyasaya çıkıyor, yeni nesiller ürüyor. Yeni yetenekli oyuncuları görüyoruz, izliyoruz. İşte bu olayın son evresi çok farklı.
    Son 5-6 sezondur yetişen yetenekli oyuncularda farklı şeyler var. Adam gibi açayım.

    Mesela futboldan girelim ilk olarak. Messi, Cristiano Ronaldo ve Kaka. Bunlar sırayla 87, 85 ve 82'li.
    Bu yazıyı yazmamın sebebi de Kaka'nın az önce okuduğum şu sözleri:
    ''Zirveye, 2010 Dünya Kupası'nda ulaşacağım. Güney Afrika'ya en yüksek formda gitmek istiyorum. O zaman belki de olgunluk ve deneyim açısından kariyerimin zirvesi olacak 28 yaşıma geleceğim. 10 yıl daha futbol oynamayı düşünüyorum. Ülkem Brezilya'da yapılacak 2014 Dünya Kupası'nı bekliyorum''

    Bu adamın almadığı kupa yok, almadığı bireysel ödül yok. Ortalığı dağıtıyor.Ve daha "olmadım" diyor. Bu hem harika, hem de korkunç bir şey.
    Cristiano Ronaldo;azmanın teki oldu. Şu anda okuduğum habere göre de, 2. kez üst üste İngiltere'de yılın oyuncusu seçildi. Hak ettiğinden kimsenin şüphesi yok. İnsan, "bu 5 sene sonra ne olacak" diye düşünmeden edemiyor. Çünkü hakikaten "aşmış" bir oyuncu olacak böyle giderse, 28-29 yaşında.

    Messi. Daha 21 yaşında. Bu adam 30'larına doğru ne olacak peki?

    Demek istediğim şu:yeni nesil yıldızlar çok çabuk gelişmiş oluyorlar. Erken yaşta kendilerini kanıtlıyorlar. Ama aynı zamanda bu, maksimumları olmuyor. Bu da bizi daha fazla heyecanlandırıyor tabii ki. Yani düşünsenize, bundan daha iyi bir Ronaldo...

    İşin Nba kısmına geçelim.
    Lebron James, Chris Paul, Deron Williams. James ve Paul 85'li, Deron ise 84'lü. Ve bu sezon yaptıklarına bir bakın. Eğer bu ivmeyle devam ederlerse, üçü de kafadan Nba tarihinin en büyük 20-30 ismi arasına girecek. Hatta James ilk 5'e kesin girecek bu gidişle. Korkunç performanslar. İlk Play-Off maçında triple-double yapmak (James), kariyerinin ilk 2 Play-Off maçında 30s-10a-3tç barajını geçip, Nba tarihinde 2 maç üst üste bunu başaran ilk oyuncu olmak (Paul), kariyerinin ilk Play-Off sezonunda takımına Batı finali oynatmak ve bu seride yenilmelerine rağmen kırk yıldır o seviyelerde oynuyormuş gibi davranmak(Deron)...

    Dwight Howard desen, o da 85'li. Çok eksiği var ama, şu anda bile Nba'in en patlayıcı güce sahip pivotu. 20-20'leri rahatça yapıyor. Panyanın üstüne değip smaç yapabiliyor vs. vs....

    Eğer kariyerlerinin başında bunları yapıyorlarsa, olgunlaştıklarında neler olacak siz düşünün. Bu nesil, belki de hem futbol, hem de basketbol açısından, tarihin en iyi oyuncularına şahit olacak.

    Suyunu Çıkarmak


    Evet Fenerbahçe'lilerin çirkef, çarpıtma yanlısı, ezik ve daha birçok şey olduklarını biliyoruz. Ama bu kadar olduklarını bilmiyorduk...

    Koş koş, belki yakalarsın


    Volkan dün gece barda,
    götün iyisi onda,
    bu gece de barda,
    göster ona Nonda, göster ona Nonda... oooooooo oooooo !!

    Nba'den Notlar


    Dün Nba ile ilgili toparladığım birkaç not. Ayrı ayrı yazmak istemedim. Buyrun:

    -Kaan Kural'ın ağzından söyleyeceğim:"Görmeyeli Jason Kapono, Ray Allen olmuş.". Mesele aynen bu. Adam saf şutörlükten çıkıp başka bir şey olmuş. Tam bir skorer olma yolunda. Fake sonrası hareketler, çok şık tek kişilik oyunlar. Bir haftada 2 maçını izledim, ve izlenim sonucu direkt budur. Şaşırtıcı ve sevindirici.

    -Orl-Tor maçı. Guardların yaptıklarını gösteriyor. Bir ara durum şuydu: Toronto'nun 2 oyun kurucusu( Ford ve Calderon) 14 asist, 1 top kaybı;Magic oyun kurucuları (Nelson ve Dooling) 5 sayı, 8 top kaybı mı ne. Vallahi yazık oluyor şu Magic'e. Hayrına Raptors guardlardan birini verse diyip saçmalasam mı...

    -Vicente Calderon...Pardon Jose Calderon, Nisan ayında 66 asist yapıp, sadece 1 top kaybına imza atmış. Yorum bile yapmıyorum.

    -Chris Paul denen adam, kariyerinin ilk 2 Play-Off maçında 30+ sayı, 10+ asist ve 3+ top çalma yaparak, Nba tarihinde bu rakamları 2 maç üst üste yapan ilk oyuncu oldu. İleride nasıl bir adamla karşılaşacağımıza dair ipuçları bunlar canlar.

    -Phila, Detroit'i eler mi?

    -Hawks da galibiyet aldı, iyi oldu bea. Valla.

    Teşekkür

    Bugün sabah, Kalearkası'nı okurken, gelişigüzel aşağılara baktım. Sık kullanılanlar bölümü var. Orada bizim blogun ismini görmeyeyim mi? Acayip şaşırdım. Sevindim de doğal olarak.
    Bizim için önemli bir gelişme bu. Sonuçtaen çok ziyaret edilen bloglardan KaleArkası. Ve bir şekilde o blogda ismimizin geçmesi mühim. Umarım okuyucu sayımıza etki eder bu durum. Etmese bile bizi beğenip oraya linkimizi koymaları bizim için sevindirici. Teşekkür ediyoruz büyüklerimize buradan.
    Daha önce Coşkun Çelik ağabeyimizle bir tartışma geçmişti ufak, ama bu, onlara teşekkür etmemize engel değil.

    İnsan Mısın?


    2 hafta önceki Manutd-Arsenal maçı. Cr7 sol köşeye çekiyor Hoyte'u ve...

    Derbi Preview


    Balık baştan kokmaz, baştan sıçar! Sıçtık sanki.
    Sezon başından, ne sezon başı, adamı karşıladıktan beri "Lincoln Fener'in Anasını S.." diye bağırıyoruz. Sakattı, düzeldi. Form da halloldu. Ama maça bir günden az kala, gece bir haber:Lincoln yok.
    Bu demek oluyor ki, 4-4-1-1 oynayamayacağız. Tabii Arda koyulabilir or(t)aya ama, o zaman da sol kanat avantajı uçup gider.

    Bütün sezon adamın Fb'ye yapacağı muameleyi bekle anasını satayım, sonra da elde patlasın. Son durum, maçta oynamayacağını söylüyor. Yine de takıma güveniyoruz ama, biz bu adama böyle zamanlar için bu kadar para saydık. Şimdi de yok.

    Şeytan diyor, yendikten sonra da şu üstteki gibi bir pankart aç ama yakışmaz bize. Ha, yakışmayacağı, yapılmasına engel mi? Hayır. Galatasaray tribünlerinin nasıl bir profile sahip olduğunu gördüm bu yaz ilk elden. Yapılır yani ama olmaz inşallah.

    Bir de yeni marş meselesi var. Bildik bir latin şarkısının üstüne okumuşlar.
    İlaveten Volkan'ın elinin sıkılmayacağı söyleniyor. Bakalım.

    Son dakika golü olmasın be abi. Kalpten gideriz valla.

    Aslında öyle bir durum var ki, insan korkmuyor. Her sezon Fb bizi yener, sonra biz gider şampiyon oluruz. Anlayacağınız, şampiyon olacaksak, Fb yensin bizi. Ama bunu önceden bilemiyoruz, malum. Hayırlısı.