Rahatlık

Evet Olympiakos maçı da iyiydi filan ama, bu maç... Yani bilemiyorum övmeye kalksam herhalde hepsini kapsayacak. Hepsi iyiydi. Bazıları mükemmele yakındı. Son yıllarda ben bu kadar "iyi ve doğru" oynayan bir Gs takımı çok az, ne çok azı, neredeyse hiç görmedim. O yüzden içten içe bu performansın devamını diliyoruz.

Nasıl bir rahatlık, soğukkanlılık. Akıllı oyun, sürekli sağlam, ayağa paslar. Tabii ki onlar kadar iyi olamayız tamamen ama, ara ara belki Barça kadar iyi pas yaptık. Hele de 2. golde.
Çok büyük umut verdi bize Gs bu maçta. Hani "Saracoğlu'nda final" lafı dillendirilip duruluyor ya, şu andan itibaren o final, hatta belki kupa, bize çok daha yakın.
Ben sanırım, 2000 dönemi dahil, böyle maçını izlememişimdir Galatasaray'ın. Hadi o ağır kaçabilir de, gelmiş-geçmiş en iyi 5 maçı arasına da girer. İyi ki bu güzel oyun, herhangi bir puan kaybıyla değerini azaltmadı. Tabii bu kadar mühim olmasında, deplasmanda oynanmasının da payı büyük. Bu sezonun en iyi maçı, onu söylemeye gerek dahi yok.

Çoğu yerde söyleniyor ama, ben de aramızda -daha önceden de olmuştu- lafı geçtiği için değineceğim:Nasri vallahi Arda kadar değil-bunu kesinlikle bir maç üzerinden söylemiyorum. Arda ciddi ciddi ondan çok ilerde. Ve ondan daha büyük yerlere gelecek, eminim bundan.

Bu oyun ve sonuç, doğal olarak da haftasonundaki derbiye daha rahat, daha güvenle bakmamızı sağlayacak. O da öyle "cenabet" bir maç ki bizim için, oyun ne olursa olsun, her Gs'li 1-0'a razı olacaktır eminim ki.

Taktik kısmına değinmek istiyorum birazcık. Malum Ümit özellikle 2 senedir, daha çok bir "forvet" veya ofansif o.saha oyuncusu gibi oynuyor. Bugün de görevi oydu. Böyle olunca, Baros da sağda oynayınca (ki değişmeli oynadılar Ümit'le), ortaya Roma'nın 4-6-0'ı gibi bir görünüm çıktı. Bilmiyorum ne kadar kişi katılır buna, ama çoğu zaman sahada o taktiğin yansımalarını gördüm ben. Baros ve Ümit'in, hatta çok sık olmak üzere Lincoln'ün orta sahaya yardım etmesi, o bölgeyi her iki oyun yönünde kalabalıklaştırması, beni böyle düşünmeye iten sebepler.

Son olarak;De Sanctis'in o malum kurtarışında, topun içeri mi, ağlara mı düştüğünü görene kadar, ömrümden rahat 20 yıl gitti.

En son olarak da(lan baştan yazsana işte):Trt'ye çooooook teşekkürler bu maçın yayın hakkını aldığı içün. Bizi Ertem ve Emre dallamalarından kurtardığı için. Keşke her maçı Yalçın Çetin sunsa. Euro 2008'de de onun sesinden dinlemiştik bazı maçları. Onu ve Levent Özçelik'i görmek bizi rahatlatıyor. Ne de olsa Uefa finali'ni de o sunmuştu...

2 yorum:

miracsaral dedi ki...

Türk futbolundaki değişmez gerçeği dünkü maçta bir kere daha gördük. Elindeki yerli oyuncuların kalitesi kadar iyi takımsındır, istersen git forvete adriano, orta sahaya kaka, savunmayada Nesta'yı getir. Eğer yerlilerden kurduğun iskelet uyduruksa, olmuyor.

Galatasaray maçı yerli oyuncularının kalitesiyle kazanmıştır, Arda'ya da cidden helal olsun. Mental olarak şu anda Nihat ve Tugay'ı saymaz isek, en güçlü futbolcu o. Yazamamadan edemedim, ah be Yusuf Şimşek, Ortega'lı Revivo, Rapaiç'li takımda 10 numara oynayacağına ısrar etmesen onun yerine Arda kadar müdalececi olup sağ veya sol açık oynasan, elli tane Joe Cole ederdin..

Bu bloğun diğer beğenilen futbol blogları gibi "tarafsız" olmadığını söyleyemem ama sanırım bu tarz daha iyi.

L dedi ki...

biz olanlara mümkün olduğunca tarafsız bakmaya, ele almaya çalışıyoruz ama sonuçta ikimiz de gs'lıyız. sapmalar olabilir.

yerel temelli takım konusunda haklısın, sonuçta 96-2000 örneği de ortada.

yusuf'a gerçekten yazık, işte anadoludaki yetenekli futbolcular zart diye istanbul yollarına düşünce, bir kariyer heba oluyor. örnekleri sonsuz.